bu öğrencilerin üniversiteyle bağları kesilmiştir, 20 aydan sonra bir de üniversite için mücadele edecekler, 20 ay da ona al sana 3. dünya ülkesi demokrasisi.
" eğitim kredisi çıkınca harç ödenmez " önermesiyle geçiştirilen bu başlıkta aslında küçük bir oyun vardır. eğitim kredisi de üniversite bitince seve seve ödenir.
eğer üniversitede bir hoca çıkıp "bu yaz arabamı değiştirmem gerekiyor. ehiehiehi" diyerek yaz okuluna bırakacağı öğrencilerin hesabını yapıyorsa eğitim parasız falan olmaz bu ülkede. aksine bu yıl 100 liraysa seneye 150 liraya bile çıkar. tabi ikinci öğretim muhabbetini hiç açmıyorum. dile kolay 785 lira harç var.
hükümetin, tutuklattırdığı ve 2 yıldır içerde olan gençlerin açtıkları pankartta yazan talep, slogandır.
böyle talepleri isteyen destekler, istemeyen de desteklemez. ben ise desteklemiyorum.
bakın, hükümetin diyorum. yargının değil. bilirsiniz, normalde mahkemelerde savcı ceza ister, avukat da tam tersini. bu davada savcı beraat istemiş. mahkeme kabul etmemiş, savcı da anında değiştirilmiştir. hükümetin yargıda yandaş yapılanması da içerde ve dışarda konuşulup, tartışılan bir gündem. sadece bir kaç davanın seyri ve aradaki bariz uygulama farklılıkları bu tip şüphelerin oluşmasına yeter de artar bile.
birilerinin birileriyle aralarında düşünsel bağ olması sadece düşünce suçu teşkil eder ki artık böyle bir suç ve ceza çok eskilerde kaldı. bu sözlükte de pkk ağzıyla yazı yazanlar var. tutuklanmaları mı gerekir? bunu hangi akıl, mantık kabul edebilir?
toplum ve biz bu gençleri bu suçtan dolayı yargılandıklarını biliyoruz. yok eğer, başka bir yüz kızartıcı veya terör eylemi suçları varsa niye önceki savcı dahil kimse bilmiyor?
türkiye'de hayaldir. eğitime dünyada en fazla önem veren ülke finlandiya'da(öğretmenlerinin maaşı yüksektir ki mutlu olup, kaliteli insanlar yetiştirsinler) bile üniversiteler belli bir ücret alır. üniversiteye geçmeden önce 2-3 yıl çalışıp para biriktirenleri de vardır.
ne zaman ülkede işsizlik sorun olmaktan çıkar, öğretmenler ülke standartlarına oranla ''iyi'' denilebilecek maaşlar alır ve gelir gider tablolarını inceleyecek bir sistem yerleştirilir o zaman sınavsız üniversite ve ardından da ücretsiz eğitim faslına geçilir.
ama sloganın sahibinin her görüşünü benimsemiyoruz diye sanki tersi doğruymuş gibi bir tutum takınılıyor.
iyi de hepimize girmiyor mu sonuçta?
not: eğitim ve sağlık, topluma parasız sunulması gereken hizmetlerdir. (hayır, bunu en iyi müslümanların bilmesi lazım. ne hikmetse, en zor onlar anlıyor.)
Eğitimi geçtim hadi, bir öğrencinin yola verdiği para bile bir ailenin aylık kazancı neredeyse. Ulaşımı yap bedava. Sonuçta eğitim öğretim görmeye gidiyoruz, öğrencilere kolaylık tanı ki cahil yetişip iki üç sene sonra devletine kurşun sıkmasın.
"üniversite zorunlu eğitim değildir." diyenlerin eleştirdiği slogan.
bu liboşca cümleyi alıp türkçe'ye tercüme edelim. "üniversite okumak, isteğe bağlı bir olay. paranız varsa, gücünüz yetiyorsa okuyun. ya da gelin size -borç- para verelim. bu da işinize gelmiyorsa s.ktirin gidin."
meali verdik. tefsire geçelim.
efendim burada liboş diyor ki; ben seni toplum içine çıkacak kadar, işte şöyle böyle, pat çat bi 7-8 sene okuturum. daha da devam etmek istiyorsan; sana eğitimi "satarım". seni borçlandırabilirim. veya çalıştırabilirim. ileride işime yarayacağına ikna olursam, sana burs bile verebilirim. bunların hiç biri işine gelmiyorsa; "zorunlu" değilsin kardeşim. serbest piyasa. malımı almazsın olur biter...
işte mevzunun özü budur. "parasız eğitim istiyoruz" diyen de; arkadaşım "eğitim alınıp satılamaz." diyor. bir insanın hayata hazırlanacağı safhadır eğitim. onun toplumdaki yerini belirleyecek, statü kazandıracak en önemli aşamadır. "ben param olmadığı için; toplum içinde otomatik olarak aşağılara itilmek istemiyorum" diyor. "parası olan adam, benden hiç bir fazla yeteneği olmamasına rağmen, parası sayesinde toplumsal yaşama otomatik olarak benim -üst- kadememde başlayamasın." diyor. liboş haliyle, temel mantığı gereği buna yanaşmıyor. parası olana, bütün imkanların açılmasından yana o. sen yetenekli bir adam olsan da, babasının parası olan öküz, otomatikmen senden daha iyi eğitim olanağını elde etsin diyor. sen çok sıradışı bir örnek olursan, bizim işimize yarama ihtimalin varsa; biz seni zaten "burslu" falan arada kaynatırız, sana sadakanı veririz diyor.
liberalizm denen "ucube" açısından bakılınca son derece normal bir yaklaşım; "üniversite zorunlu eğitim değildir." cümlesi. bakmayın siz onun arkasından gelen "kredi çekin", "çalışarak okuyun", "burs kazanın" vs türü saçmalıklara. liberalizmin mantığı budur. "para her şeyi satın alır." babadan oğula geçer ve paranız yoksa siz parası olanlardan otomatik olarak "aşağı statüde" yaşarsınız diyor bize liberalizm.
hayır efendim. doğan her çocuk, yetişen her genç; devletin nazarında "eşit" olmalıdır. eğitim tamemen "ücretsiz" hale getirilmeli ve parası olanla parası olmayanın "fırsatları" aynı olmalıdır. bir insanın "kaderi" olan eğitim hakkı; çamaşır makinesi değil efendim. alınıp satılamaz. genç liboşlar. şu gözlerinizin önüne taktığınız "dolar" işaretli gözlükleri bir anlığına bir kenara bırakın da; insanların "para" dışında değerlere sahip olarak da çeşitli hakları kazanabileceğinin farkına varın. bir şekilde çamaşır makinesini üreten imkanları parselleyip satıyorsunuz, hadi anladık. ama tarihi paradan bile eski olan eğitim gibi bir kavramı nasıl bir "mal" haline getirip satmaya çalışıyorsunuz, nasıl kırdınız kafayı böyle, nasıl bir cinnet içindesiniz, hangi güneş çarptı sizi... bi oturup soluklanın, allah aşkına. dünyada "satılamayacak" şeyler var. ekmeği satıyorsunuz, suyu satıyorsunuz, hatta havayı bile satıyorsunuz. ama bir yerde durmak lazım... lütfen...
burada asıl vahim olan durum, sırf aynı görüşte değiliz diye yaklaşık iki senedir hapiste olan ve geleceği karartılan gençlere uygulanan adalet anlayışını savunmaya kalkmaktır.
Türkiye'de öğrenciler için verilen her mücadele de olduğu gibi, bu mücadele de de başarısız olunacaktır. Zira bu ülkede eylem yapmanın, imza toplamanın, pankart açmanın hiç bir zaman faydası olmamıştır. Herkes, işine geldiği gibi davranmaya devam etmiştir. Boş hayallere kapılmamak gerekir.
bu pankartı açmak örgüt üyeliğinin deliliymiş. böyle yazıyor iddianamede. halbuki pankartta bulunan imza gençlik federasyonu. yasal faaliyet yürüten bir gençlik örgütlenmesiyle illegal bir örgütü aynı gösteren savcıyı da kutlamak lazım, bundan daha fantastik bir senaryo düşünülemezdi*.
hayal, gerçek olması güç ama olması gerekende budur ki; bu ülkedeki bütün saçmalıkların kaynağı cahil toplum olmamızın en sağlam dayanağı bu olsa gerek. eğitim herkesin hakkı olmalı, günümüzde okuma oranı tam tersi olmuş olsaydı çoğu faktör ve yaptırımları sadece konuşuyor olacaktık. geçmiş olsun daha neler göreceğiz nelere şahit olacağız kim bilir.