her zaman ki gibi başım önde hayallere dalarak geçtiğim yollar da hiç adetim olmasa da ileride gördüğüm dilenciye 2-3 kuruş vermek geçti içimden. ceplerimi yoklamaya başladım, elime bir kaç 10 kuruş geldi avcumda sallayarak dilenciye yaklaşmaya başladım. benden önce güzel giyimli bir bayan bıraktı bir kaç kuruş. dilenci aldığı paraları ayrı cebine koydu, kalktı yerinden, yavaştan ilerlemeye başladı, bende düştüm peşine tabi ki. üstü başı yırtıktı, hafif topallıyordu, yaşlıydı. biraz ilerledikten sonra başka bir dilencinin yanında durdu, bayandan aldığı paraları çıkarıp önüne bıraktı ve devam etti yoluna.
genelde hoşa gelmeyen davranışlarıyla tanıdığımız dilencileri düşündüm, sahtekardılar, bazılarının evleri arabaları vardı, bazılarının kopuk görünen aslında kamufle edilmiş bacakları. onlara da dilenci dediğimizi düşündüm o halde bu adam neydi ? ayırdığım bir kaç kuruşa baktım, sonra üstüne bir kaç lira katıp o dilenciye vermek için gittiği yola doğru yöneldim ama bulamadım.
edit: paylaşmak için mazeret aramayan dilencidir, kendi de zor durumda olmasına rağmen, rızkını bir diğer meslektaşıyla paylaşır.
devletini, milletini, aileni, namusunu, insanlığını, ekmeğini emanet ettiğin insanlarda da olmasını istediğin karakterdir. ama tıpkı arkadaşın bulamadığı gibi bizimde asla bulamayacağımız...
vicdanlıdır.
eğer dilenci size elini uzatıp acıklı bir bakış attığında, dayanamayıp elinizi cebinize götürdüğünüzde 50 kuruştan başka para bulamadığınız halde, o son paranızı ona veriyorsanız, sizde bu dilencinin kalbi vardır. (ya da ondan bir farkınız var mıdır?)
ilerde sevgilisi olacak sonia' nın ailesine cebindeki son parayı veren raskolnikov' u hatırlatan, çağrıştıran dilencidir. gerçi raskolnikov dilenci değildi tabi ama fakirlikten kırılıyordu.