eğer izmirdeysen kordonun başından başlayıp sonuna kadar yürürsün. sonra sondan başa doğru geri dönersin. aynı anda milletin yemesini içmesini sıçmasını seyredersin.
parasız gezdin de ne oldu şimdi? daha beter canın sıkıldı di mi milletin o keyfini gördükçe.
gezilecek yer, evden iki kilometre ötesini kapsıyorsa doğrudur, ama bir mm ötesinde para lazım olur. tuvaletler bile paralı kardeşim, nereye parasız geziyorsun?
Lükse düşkün, cebinde parası olmayınca zerre cesareti olmayan, kendine güvenmeyen insanlar için zor bir durum ama bence dünyanın en güzel şeyi. Bir nevi özgürlük budur. Galata'ya in otur biraz, Kabataş'tan denizi seyret, Cihangir'de Roma Parkı'nda biraz kedi, köpek sev. Deneyin. Huzur verici.
Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava. *
yahut into the wild filmini izleyin ve yola çıkın. her şey kişinin elindedir durumu, doğaya meydan okuduğunuz takdirde gerçekleştirebileceğiniz eylemlerdir.
tabi ki gerçektir. ne zaman dolaşmak istesem gezdiğim yerler vardır. sakin yerler, kimse de bu güne kadar ne dolanıyon la burda? dememiştir. gezmek dolaşmak beton yığını avm lerin kalabalığına girmek demek değildir.
herhangi bir insanın düzenli olarak çalıştığı bir işi olmadan gezebileceğini anlatır. yol hikayelerini paylaşmak, yoldayken müzik yapmak, ilginç arkadaşlar arayan insanların yaralarına merhem olmak da elbette karşılayabilir bir insanın günlük ihtiyaçlarını.
yaşarken verdiğimiz savaş içerisinde onlarca değişken ile savaş veriyoruz ve ay sonunda alacağımız üç beş kuruş paranın bizi mutlu etmesi için elimizden geleni yapıyoruz. bütün bu değişkenleri beşe indirerek mi yaşayamayacağız? yiyecek bulacaksın, içecek bulacaksın, sıçacak yer bulacaksın, uyuyacak yer bulacaksın ve yoluna devam etmenin bir yolunu bulacaksın. bu kadar basit...