Hey gidi yıllar hey!
Tek yol aşktı, ya da devrim.
Hiçbiri olmadı.
Şu paranın gözü kör olsun.
Onun her dediği oldu.
O yüzden ayaklar baş, başlar ayak oldu.
alım satım dünyasındaki değiştirilemeyen güç odağıdır. eskiden itibar diye bir şey vardı. halen de var küçük şehirlerde. tek bir selamla kimi şeyler alıp çıkılabiliyor dükkanlardan bu şehirlerde. ancak şu da bir gerçek ki tüketim çılgınlığı büyüdükçe paranın cebinde olup olmaması gücü de büyüyor. misal büyük alış veriş merkezlerinde dolaşan kalabalığı bakın bir. insanlar artık nereye gidelim diye birbirlerine sormuyor, buluşma mekanlarını bir çınarın gölgesindeki kır kahvelerinde gerçekleştirmiyorlar. Koskoca alış veriş merkezlerinin ışıltılı dünyasında, camekanlara, vitrinlere bakarak vakit geçiriyorlar. çünkü insanın günümüzde ulaşmak istediği o kadar çok şey var ki, bunların hepsine birden orta halli bir vatandaşın ulaşması pek mümkün olamıyor. hiç olmazsa bir mağazadan içeri girip eşyaları alamasa da dokunuyor, bir gün benim olacaksın hayalini yaşatıyor kendisine. cüzdanındaki kredi kartında onun olmayan paraları geçiriyor aklından. işte insan paranının gücünü en çok bu anlarda hissediyor olmalı. evet pek çok şeye çok daha kolay, çok daha alternatifli ulaşabiliyor artık insanlar. ama paranın gücü oturduğu koltuğu kimseye kaptırmıyor işte.
paranın değil, sahibinin gücü vardır. sosyal bir güç bu. pekala teknolojik, bilimsel, hukuksal ve hakimsel bir güce de dönüşebilen bir güçtür bu. para insana güç veriyor, çünkü paraya insanlarca yüklenen bir değer var.
çok fazladır, hele birde zekayla birleşirse önünde hiç duramaz. para güç zeka bunu kullanma biçimiyse o zaman zeki insanlar bu gücü çok iyi kullanır, ama para yoksa( yani güç) o zaman zeka bir işe pek yaramıyor. ha belki zekayla para elde edersin ama bu da uzak bir ihtimal öyle kolay bir durum gibi gözükmüyor.