para tek başına hiçtir. düşünün ki size elinizi cebinize attığınızda aklınızdan geçen miktarı avuçlayabilceğiniz bi özellik verildi. ne güzel dimi. ama çalışmak zorundasınız. görücüye gittiğinizde oğlumuz ne iş yapıyor dendiğinde ne diyeceksiniz? cebimden tavşan çıkaryodum, çok çalıştık şimdi para çıkıyo mu diyeceksiniz? biliyorum böyle birşey olsa kim çalışır dimi ama? peki her insana böyle bir özellik verilse ne olur? vardiyeli çalışanlar kahrını niye çeksin fabrikanın dimi ama? para var nasıl olsa istediğiniz kadar. ee noldu şimdi kimse. çalışmamaya başladı. yani üretim durdu dimi? çalışmak şimdi gönül işine dönüştü dimi? çiftçi besin kaynağının merkezi oldu ama kime ne yapsın dimi? fırıncı niye çalışsın dimi? sonuçta şunu yaparsan sana bu kadar para veririm seçeneğiniz silindi değil mi? hiç savaş yok ken savaş ortamı başladı. demek ki çalışmak dünyadaki ortak imece imiş. illaki çalışmak, üretmek, katkı sağlamak gerekiyomuş. dimi a dostlar?
tahammül ettiğin. sabrettiğin. övgüler yagdırdıgın. yalakalık yaptıgın. zavallı duruma düştüğün. ezildiğin. büzüldüğün kagıt.
gururundan kaç defa ödün verdin?
kaç kez suratına fırlattın cesaretini.
hani türk filmi gibi. seni satın alamayan kagıt. senı ne hallere düşürdü.
üç beş çorap ugruna kaç kuruşluk gururundan oldun?
ya huzurun!
elinde avucunda kaybolan küçük sevincine denk düştü mü?
eskiden ayıptı para düşkünü olmak. artık her yılbaşında millet birbirine "bol paralı bir sene" diler oldu. sabahtan beri para temalı sürüyle sms aldım. bilmeyen de, herkes para bulmamızı istiyor zanneder. ben bu yeni yılda herkese "samimiyet" diliyorum arkadaş!
nicelik ve nitelik açısından ayrı ayrı ya da birinin diğeri üzerindeki etkilerini de ortaya sermek amacıyla topyekün yapılan analizler sonucu tezat teşkil eden genel yargı kalıpları oluşturabilme rekoru elinde olan kir.
örnek vermeden anlayamam diyen tüm sevgi dostları için de doğuş'tan gelsin:
insanı köşeye sıkıştıran kağıt parçası. "parayla sevgi ölçülür mü?" lafına sığınıp, cebinde tutmaya can atanların taptığı, kimsenin feda edemediği en değerli varlıkları. her zaman, insana değişilen mikrop yuvası. para isteyenlere "çıkarcı" derken, çıkarcı lafıyla saldırıya geçenlerin bu yolla kurnazca korudukları bir şeydir işte. her şeyin bedavası peşinde koşarken, en büyük çıkarı sağlayanların, kuruşları cebinde kalanların göbek attıkları, insanların iç yüzünü ortaya çıkaran en büyük delildir.
para,lidyalıların bulduğu dünyanın belki de en önemli icatıdır.peki para olmasa ne olurdu? hiç düşündük mü? ben düşündüm. neredeyse hiçbir şey! herşey eski dönemlerdeki gibi olurdu.sadece tarım toprak,tencere,tahıl öğütücü vs... doğru düzgün hiçbir icat olmazdı.çünkü bu icatların çoğu sanıldığı gibi ''icat olsun'' diye değil para kazanmak için yapılmıştır.tabi mucitte, icat yapma isteği doğmuştur ama bunu körükleyen genellikle para kazanma dürtüsüdür.
para olmasaydı günümüzün teknolojisini bırakın yakalamayı, karpuzlarımız soğusun diye hala göle falan koyuyor olurduk.
ikinci bir tespit ise para olamasa dünyadaki güç dengeleri haliyle altüst olacaktı.parası olan değil, tarıma dayalı zenginlik ortaya çıkacaktı.savaşlar sadece topraklar için yapılacaktı.haliyle para olasa az önce de belirttiğimiz gibi teknoloji, akabinde öldürücü silahlar yerine ok,tüfek gibi sadece tek kişi öldürebilen silahların olacağı için silah yerine insan gücü fazla olanlar dünyaya hakim olacaktı. kuvvetle muhtemel bu devletler de ya çin ya da türkler olurdu...
bir başka mesele olan kapitalizm olmayacaktı, insanlar maaşla değil karın tokluğuna çalışacaktı, merkezi otoriteler değil büyük toprak sahipleri bu dünyaya hükmedecekti.belki ben şuan bunu yazamayıp, dışarıda toprak sürüyor olabilirdim...
parayı lidyalılar bulmasaydı büyük olasılıkla başka devletler bulurdu.çünkü para, insanların en büyük içgüdüsüdür.
parasız bir hayat belli ki olmaz,her şeyi bir kenara atıp , parayı aklımızdan çıkararak günümüze gelelim şöyle ki;
kahramanımız bakkala gider, 2 ekmek, 1 lt.cola(hem de kapitalist cocacola) ve orta boy yoğurt aldığını düşünelim.bakkal hesap makinesine benzer bir değiştokuşmatik ile hesap yapar; 1 lt.cola 5 su bardağı tahıl, 2 ekmek 1 kilo mercimek, orta boy yoğurt 6 kilo fındığa denk gelir; kahramanımız bakkala cüzdanla değil bir kamyonetle gelir(1 kamyonet kim bilir kaç ton mercimek eder) bakkalın istediklerini verir ve poşet içinde kolasını ekmeğini alır ve eve doğru yola koyulur...
ne kadar da abes değil mi? akşam yemeği için aldım 2-3 parça yiyecek-içecek için 1 kamyonet dolusu malzeme veriyorum.anlayın artık o zaman 1 ekmek nasıl değerli olurdu. o kuşlara attığımız ekmeği sanki -altın- yermişçesine yerdik.bizim için inanılmaz bir ziyafet olurdu 2 dilim ekmek.kola veya yoğurdu hiç katmıyorum...
günümüzde ise o 1 kamyoneti cebimizde, kredi kartlarında taşıyoruz. bakkal hemen hesaplıyor ve biz cebimizden kredi kartımızı çıkartım ''trink'' diye veriyoruz bu kadar..
o yüzden aldıklarımız o kadar değerli olmuyor belki de.çok değişik ve farklı ve yoğun bir icat para.ne eski çağ yunan filozofları ne sofistler ne freaudlar kimse paranın tam olarak ne olduğunu bilemez. velhasıl kelam ne parayla ne de parasız oluyor.
varlığı ayrı dert, yokluğu ayrı dert... uğruna şarkılar yazılmıştır. ancak paranın yanında hiç olduğu değerler vardır: sevgi, saygı, aşk, mutluluk, sağlık... bunların hangi birisini parayla satın alabilirsiniz ki? hiçbirini elbette. en güzel örnek; rahmetli sakıp sabancı' nın engelli oğludur. o kadar zengin olmasına rağmen, oğlunun hastalığına şifa bulamamıştır. onun dışında aç kalmamak için, hayatta bazı ideallerimizi gerçekleştirebilmek için bu kağıt parçasına ihtiyacımız vardır.
Kadınların daha çok önem verdiği bir şeydir. Ama erkekler kazanmak için daha çok çaba gösterirler. Kazandıklarını da yine kadın ekseninde harcarlar. E tabi bu durum paranın mikinde midir ? değildir zannımca.