rezil bir beklemeye dönüşür bazen. tabi beklediğin para üstü büyük bir meblağ ise. verirsin parayı beklersin para üstü gelsin de yoluma gideyim diye. lakin o para üstü gelmek bilmez. lan acaba unuttu mu eleman diye düşünürsün. beklersin beklersin en sonunda "benim para üstü vardı" dersin mağrur bir ifadeyle. en sonunda ızdırap dolu dakikalar geçer ve para gelir. lakin insanın ömründen ömür gitmiştir.
asıl beklenen para üstü az bir meblap ise çok zor bekleyiştir. işin vardır acelen vardır. yetmişbeş kuruşluk ürün için bir lira verirsin bakkala. bakkal o esnada tezgah altında saçma sapan bi işle uğraşıyodur. "üstü kalsın" diyip gitsen "vay ibne yirmibeş kuruşun artistliğini yapıyo" diycek adam arkandan. beklesen yirmibeş kuruş için geç kalıcaksın. araftır o an resmen.
küçük rakamları beklemek büyük fırtınalar yaratır. dolmuştasın 5 kuruşluk para üstü bekliyorsun, ulen almasamda otursam mı diye düşünürsün diğer yandan 5 kuruş 5 kuruştur alırım kardeşim diye düşünürsün. peki ya şoför vermezse ulen istenmezde 5 kuruş altı üstü. evet dostlar bunaltan, sıkan, daraltan durumdur. tabi bu vasıtlarda cereyan eden versiyonudur. bunun bakkal çakkal versiyonu falanda vardır.
ulan şimdi vermesini beklesem 'adama bak 5 kuruşu bekliyor' diyecekler; almadan çekip gitsem 'vay şerefsiz aklınca 5 kuruşu bahşiş diye bırakıyor' diyecekler.
hayır eskiden 'bi tane de sakız alim abi' derdim, ne zaman marketin birinde eleman 'sakız 100 bin lira * kardeş' dedi, o günden beri onu da yapmıyorum.
5,5 lira verilmiştir bakkakla ve 1 paket kısa lm sigarası istenilir. sırf ayıp olmasın bekleyişinin ardındandan ne gelen var, ne giden. sonunda beklemeye dayanılmaz ve marketten tam çıkış yapılacağı esnada ''abi paranın üstü'' diye derinlerden gelen bir ses. meğer bana vereceği parayı yere düşürmüş andaval.