16 yaşında lise stajyeri iken eve taksitle otomatik çamaşır makinesi aldığımı hatırlıyorum. O zamanlar çoğu evde sıkmalı vardı. Otomatik çamaşır makinesi alarak anacağımı bu dertten kurtarmıştım. Hey gidi günler heyy...
lisede berberin yanına gidersin hani akşama kadar çalışırsın gitmene yarım saat kala 1 müşteri gelir ve sana 10 tl bahşiş verirya işde ozaman dünyalar senin olur.
insanın hayatında ilk kazandığı para ve ilk heyecanını anlatan iştir. çok iyi hatırlarım, sene 1997 yada 1998 olması lazım, ankara kızılay'da tezgah açıyoruz hep halamlarla, beni de götürüyorlar sabahları, yurt dışından gelen değişik süslemeli ev aksesuarları ve tezgah altından korsan oyun, film satıyoruz, bazen zabıtaları görüp kaçıyoruz, değişik bir atmosferi ve büyüsü vardı. halam, yıldızlı t-shirtle yemyeşil bir pantolon almıştı bana, oysa ki ideolojileri çözecek kadar donanımlı değildim, ama hoşuma gitmişti komünist ablalar ve abiler. kilden yapılmış kül tablalarını ve kupaları boyayarak bende orada satmaya başlamıştım ufaktan, cebime giren bir kaç milyon için nasıl mutlu olduğumu hala anlatamam. Keşke çocukluktaki gibi ufak beklentilerle mutlu olabilmeyi hala koruyabilseydik, ''amına koyduğumun komünistleri'' diyerek bizi kovalayan zabıtalara kahkaha atabilseydik.
bundan tam 7-8 yıl önce cd ye dizi film çekip yurtiçine kargo ile gönderip para kazanmıştım. O ilk para ile ailemi yemeğe çıkartıp anneme de bir bulaşık makinası almıştım. Doğrusu sadece ilk taksidini ben ödedim param ona yetti ama olsun vesile olmak bile insanı çok mutlu edebiliyor.
haftada üç gün bir dersanede etüt hocalığı yapmak ve aylık karşılığında 200tl almak. sen aman kendimi geliştireyim bir şeyler öğreneyim derken seni kullanmaya çalışmaları. sonuç ne mi? çalışmayı bıraktım. özel sektörün acımasızlığıyla genç yaşta tanışan biri olarak lanet ediyorum emek sömürücülerine. ancak eklemeden geçemicem insanın alın teri dökerek hak ettiği paranın tadı da hiçbir şeyde yok.