bu filmi insanların neden beğendiğini anlamak imkansıza çok yakındır.
tamam oyuncular iyi, performans iyi de. olmamış abi bu film, bağlanamamış birbirine. sonlara doğru saçmalamış.
13 yaşımda, yaklaşık bir haftada okuduğum 800 küsür sayfalık muhteşem kitap.
Dün akşam yayınlanan ezel dizisinde, ezel'e doktorunun "umarım imkansızı başarırsın" gibi bir notla hediye ettiği kitaptır.
Kitabı okuduktan sonra, etkisinden uzun süre çıkamazsınız. Yaşınız kaç olursa olsun, her yaşta okuyabileceğiniz muhteşem bir eser.
Kitap, bir insanın, istediği şey ne olursa olsun bu yolda çaba sarfettiği zaman bunu mutlaka başardığına iyi bir örnek olarak gösterilebilir, ama tabii şans unsurunu da görmezden gelemeyiz.
gerçek bir hikaye kelebek. bir anı. beni en çok heyecanlandıran bu oldu hep. okuduğum her cümlede gördüğüm o elmastan azmin, halattan istikrarın, okyanustan gözlemin, camdan zihnin ve çelikten zekanın gerçekliğiydi bu denli heyecan veren ruhuma. ya da o anıları bu denli gerçeklikle şekillendiren o olağanüstü hayal gücüydü, bilemem orasını
yaşama olan bağlılığı mıydı yoksa haksızlığa karşı olan direnişi miydi henri charriere deki bu inadın kaynağı? yaşama bu kadar bağlı olan bir adam olmaması gerektiğini bildiği yerden kaçmak uğruna canını böylesine tehlikeye atabilir mi? her seferinde daha da acılaşan bir şekilde yenilmesine karşın tekrar tekrar dener mi bir amacı? yaşamından çalındığını düşündüğü onca yıla yeni yıllar ekler mi olmaması gerektiğini bildiği yerden kaçmayı başarabilmek adına?
napolyon, suçlulara yalnızca onlardan daha kötü insanlar nezaret edebilir. dedi ve fransa marsilyada fransız guyanasını inşa ettiler, en azılı suçluları tıktılar içeri. adını cayenne koydular, yıllarca haksız sürgünleri, insanlık dışı muameleleri, it dalaşı gibi kavgaları, vahşi ıslah yöntemleri ve kendine has kurallarıyla ile efsaneleşen kürek cehennemi idi cayenne.
kendi komplekslerine yenik bir hakim ve piyonlaşmış bir savcının verdiği anlık bir kararla değişti charriere nin hayatı. haksız suçlamanın kurbanı oldu. haksız suçlamanın mahkumu oldu, hem de ömür boyu, hem de kürek cehennemi nde. kimse duymadı ben yapmadım! çığlıklarını.
boyun eğmedi charriere. cehenneme geldiği ilk gün başladı kaçış planlarına. bunun için muhatap olunacaklarla korkmadan temas kurdu. bulaşmaması gerekenleri bulaşmamayı başardı elinden geldiğince. hapishanedeki arkadaşlarına yardım ettiği de oldu, adam öldürdüğü de. yalan söylediği de oldu, dayak yediği de. ödüllendirildiği de oldu, ceza yediği de. aklında tek bir hedefle yaşadı orada yıllarca: kaçmak!
yanına aldığı iki arkadaşıyla yaptığı ilk denemesinde teknesi parçalandı, cüzamlılar adasına sığındı. onların hiç unutamayacağı yardımlarla kolombiyaya kadar gitmeyi başardı ama orada yakalandı. kelebeki geri gönderdiler cehenneme.
birkaç kez daha yaptığı denemelerde hep başarısızdı. kimi zaman ihanete uğradı, kimi zaman şanssızdı. yılmadı.
en sonunda aylarca tek bir yol üzerine çalıştı. aylarca dalgaları gözlemledi, aylarca güvendiği insanların yardımlarını değerlendirdi. inanılmaz bir planla ve zamanlamayla sonunda kaçtı! kaçıp bir kızılderili kabilesine sığındı. bir sene onların yanında yepyeni bir hayat yaşadı. hiç acele etmedi. öğrendi. yolculuğunda hep öğrendi.
eve vardığında bambaşka bir kelebekti charriere. bütün dünya tarafından bilinen ve saygı duyulandı. sonsuz bir emeğin sonucu bir kelebeğe ölümsüzlük bahşetti.
papillon (kelebek) senelerce şaşkınlıklar içerisinde en çok okundu. steve mcquinn ve dustin hoffmann başrollerde franklin j. schaffnerin kamerasının önünde ölümsüzleştirdiler kelebeki.
mükemmel ötesi bir film. dustin hoffman ve steve mcqueen'e hayran kalmamak elde değil. kesinlikle shawshank redemption ile beraber en iyi hapishane filmidir.
Editors'ın yeni çıkan 3.albümü In This Light And On This Evening'dan çıkan ilk single.ve albümünde en güzel şarkılarından biri.bilindiği üzere albümde gitar kullanımı yok denicek kadar az.elektronik müzik türünün hakim olduğu albümdeki bu güzide sarkı içinde editors'a tesekkurlerımızı ıletırız.
ha unutmadan parcadaki "It kicks like a sleep twitch!" ağıza fena dolanıyor.
parcanın sözleri için:
Make our escape, you're my own papillon.
Will turns too fast, feel love before it's gone.
It kicks like a sleep twitch!
My papillon, feel love when it's shone.
It kicks like a sleep twitch!
Darling, just don't put down your guns yet.
if there really was a God here,
He'd have raised a hand by now.
Now darling, you're born, get old and die here.
Well, that's quite enough for me.
We'll find our own way home somehow.
[ Find more Lyrics on http://www.mp3lyrics.org/Ng3G ]
No sense of doubt or what you could achieve.
Well, I've found you out, I've seen the life you wish to leave,
But it kicks like a sleep twitch!
You will choke, choke on the air you try to breathe.
It kicks like a sleep twitch!
Darling, now just don't put down your guns yet.
If there really was a God here,
He'd have raised a hand by now.
Darling, well, you're born, get old and die here.
Well that's quite enough for me, dear.
We'll find our own home somehow.
It kicks like a sleep twitch!
It kicks like a sleep twitch!
sevgi neydi? sevgi insan eliydi, sevgi iyilikti, sevgi emekti; böyle demişti türkan şoray, selvi boylum al yazmalımda. papillon filminde steve mcqueen veya nam-ı diyar henri charriere kardeşlerimize sorsaydık karşılığında; umut neydi? umut sabretmekti, umut özlemekti, gibi sürüp gidecek birçok tümce söyleyebilirlerdi. aslında söylenecekleri ustad mehmet akif ersoy; ne de guzel ozetlemiş.
cansel elçin'in ilk kısa filmi gerçi ikincisi var mı bilinmez bilmiyorum ben aslında bu kısa filmi anlatmaya gelmedim buralara dediler ki ankrada var bir papillon bizde dedik papillon olan heryerde akan sular durur.
bir heyecan bir sevinç gittik gördük ki ;papillon ya adı üstünde kelebek kısacık ömrü olan o ömrünü aydınlıkta geçirmek isteyen canlı...mekanla adı uyuşturamadım biraz karanlık geldi bizim papillon ,mekanda papillon'luk değilde daha çok sahil kenarı meyhanesi havası vardı müzikler dışında ki karşı tarafın meyhanesi eksik olmasın bu açığı kapattı, tavanda ağlar duvarda bi kaç ışıklı tablo göz gözü görmüyor küçük masamızda küçücük bir mum...amma velakin müziklerini sevdik elemanları sevdik gözümüzü kapattık hayalimizi kurduk öyle sevdik hafif bir çakırkeyiflik varken sevdik.
-pardon bu çalan şarkı neydi acaba?
olgunlara hiç yakışmayan konseptli pub. müzikler ve dekorasyon çok güzel vesselam. ancak uymuyor o sokağa, uymuyor ankara'ya. alıp taşıyacaksın deniz kenarına burayı. işte o zaman bu mekan tamamdır. denizin eksikliği hissediliyor o mekandayken, tamamen evet beğendim burayı diyemiyorsun. karşında da "yeşilçam fasıl" mekan sahibi eşliğinde şarkı söylemlerine devam ederken bir çelişki yaşanıyor. insan tekrar karar veriyor ki garsonu bile yazlıkta gibi giyinmişken bu mekan denize sıfır, loş, kısık ses müzik, sakinlik veren bir mekan olmalıydı. ne müzik seçimi ne de ses seviyesi rahatsız etmeden usul usul oturulmalıydı. düşünüp bir kelebeği, hayat kısa aslında.. diye ertelediklerini yakın zamana çekmeliydi.
sitiv makkuin in başrolünü oynadığı aynı adlı romandan uyarlanmış film. film roman kadar tat vermiyor, heyecan vermiyor bu romanın filmi tekrardan çekilmeli. hakkıyla yapılırsa kesinlikle çok büyük ilgi görecektir.
üniversitye ilk geldiğim yıl buhran günlerimde okuduğum henri charriere romanı.. ayrıca steve mcqueen'in müthiş bir performans gösterdiği bir filmi de mevcuttur.. dün gece sıkıntıdan oturup izlediğim bu başarılı filmde dustin hoffman'sa son derece kıdemli bir kalpazanı oynamaktadır.. hem kitabı okunmalı, hem de filmi izlenmeli diyorum..
okunması gereken, bir kitap, izlenmesi gereken bir film.
insanoğlunun özgürlük için nelere katlandığını anlatan bu güzel kitap ve film unutulmazların arasına girmiştir.
bir insanın özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu anlamamıza tekrar bi vesile olan steve mcquenn adlı abimizin ne denli büyük bi oyuncu olduğunu bizlere gösteren mükemmel bi insanın hikayesi...
bir insanın yaşamak adına verdiği mücadeleyi salt ve anlaşılır biçimde anlatan mükemmel kitap. 13 yıllık müebbet kürek hapsinde kaçan " kelebek " lakaplı, işlemediği suçtan yargılanan bir fransızı konu alır. gerçek bir yaşam öyküsüdür. adalarda mahkumların yaşama şansı bile çok az iken kelebek birçok kez kaçmayı denemiş ve başarmış ve özgürlüğün verdiği doyumsuzlukla yakalanmıştır. lakin sonunda amacına ulaşır. kitabı okurken insanların verdiği yaşam mücadelesi öylesine etkilidir ki buzdolabı itina ile açılır, içindeki yiyecekler ve odadaki sıcacık yatak görüldükçe insan bin kere şükretme gereği duyar.