zordu. bazen çok zordu. dikkate alınmamanın verdiği bıkkınlık, tepkisizliğe dönüşmüş ve bu, şahısları aynı mıknatıs kutuplarında iter olmuştu. oysa iki seçenek arasında seçim yapmaya çalışmak bu kadar can yakmamalıydı. üzerine basıldığında hissedilmeyen canlılar gibi yokluğa kavuşmaya hasret kalmış bedenler, karşısında bulduğu ilk fırsatta çiçeklere telaş aşılamayı çok iyi beceriyor. dikenlere aşık olunduğunda güllerin yaşadığı şaşkınlığı papatyalar nefret söylemleri ile değerlendirmeye başladı. kıskanılmışlığın getirdiği bu iki yüzlü hareket, sevimliliğin ve huzurun içindeki diktatöryel propagandanın kendisidir. hiç kimse bile bile fare zehri içmez, yemez. fakat güzel gümüş bir tabakta şatobiryan ikram edildiğinde hayır demezsin. bu sebepledir ki fakirler asla fare zehri kullanmaz. cinnet geçirir. tıpkı papatyaların birikmiş öfkesi gibi. seviyor - sevmiyor çıkmazı içinde "sevecek" olgusunu dikte etmek, aşkta bir rönesans hareketi başlatmaktır. The Creation of Adam tablosu, bu ilhamın kalbi ve ruhu ve hatta beyni aynı anda ilhak eden anlık kudretin tezahürü olmaktadır.
selam ve dua ile, sevecek.