zamanında üye olmuş, sonra sözlükten kopup hiç yazmadığı için(sanırım) üyeliği silinmiş, tekrar alemlere akınca 3. nesil olarak başlamış şaşkın ama heyecanlı ve neşeli sözlük yazarı. hoşgelmiş.
evrim sadece bir teoridir deyip evrimi yok sayan kişilerle dalga geçen, bunu da göstere göstere yaptığını düşünen biriydi ama yanılan biriymiş. herkes "lan hakkaten çürüttüğünü sanıyor teorileri, vay salak" diye düşünürmüş. daha açıklayıcı olması gerekiyor bundan sonra. çünkü böyle yapınca boşa konuşmuş oluyor, oysa o kadar da göze soka soka mesaj verdiğini sanıyordu. mal herif.
islam'ı iyi bildiğini iddia edip, cihadın ne olduğunu anlamamış yazardır. özel mesajdan kamyon yüküyle yazı yazdım bu arkadaşa, itibar etmedi. kendisine göre ebu hanife'nin, imam gazzalÎ'NiN görüşleri 'hikayecik'miş ve kendisi ayetlere bakarmış. islam fıkhının; ayet, hadis, kıyas ve alimlerin ittifakla naklettiği içtihattan oluşan icmayla sabit olduğunu bilmeyince, bu tür hezeyanları doğal karşılıyorum.
kendisine göre tüm islamcılar, suriye'ye ve mısır'a gitmeliymiş. gitmeyenler, inançlarında samimi değillermiş. bunu arkadaşa şöyle izah ettim:
--spoiler--
''cihad, kelime anlamı olarak ''c-h-d'' köklerinden türemiş olup, ''ilayetül kelimatullah'' uğrunda, meşru zeminde gayret sarf etmek demektir. cihadın bir türü de, allah yolunda yapılan ve meşru savaş gerekçesine dayanan harplerdir. cihad emri olmadan cihada katılmak farz-ı kifaye, cihad emri olduğunda cihada katılmak farz-ı ayndır.'' (reddul muhtar gibi meşhur hanefÎ FIKIH kitaplarından nakil)
son cümleyi okudun mu? tabii şimdi sen farzı ayn ne farzı kifaye ne bilmiyorsundur ama kısaca şöyle tercüme edeyim sana:
veliyyül emrin, yani müminlerin emirinin emri olmadığında cihada katılmak, farzı kifayedir. bir grup bunu yaptığında, başkalarından bu zorunluluk düşer. cihad emri olduğunda ise farzı ayndır, tüm müslümanlar iştirak etmek zorundadır.
--spoiler--
aynı zamanda; halifenin emrinden sonra dahi, geride kalmanın da bir nevi cihad olduğunu anlatmaya çalıştım. kendisi her savaşta öleni şehit zannediyor ve buna karşılık hadis rivayeti getirilince, bunlara 'hikayecik' demekte beis görmüyor. ben de müttefekun aleyh olan, şu hadisi nazara verdim:
--spoiler--
abdullah b. amr b. as (r.a.) anlatıyor:
bir adam hz. peygambere (s.a.v.) gelerek cihada katılmak için kendisinden izin istedi. hz. peygamber (s.a.v.) ona:
annen baban sağ mı? diye sordu. adam:
evet sağdırlar, dedi. bunun üzerine hz. peygamber (s.a.v.) adama:
öyleyse onların rızasını kazanma uğrunda cihad et! buyurdu.
(buhârî, müslim, ebû davud, tirmizî ve nesaî)
--spoiler--
ancak kendisi, tüm islamcıların mısır'a gitmesinin farz olduğunda hemfikir. kafirlerden öğreneceğiz cihadı da, bir o kaldı.
daha sonrasında bu arkadaşla pasif direniş hususunda tartıştık. gandhi'nin bir hindu olduğunu ve pasif direnişi onun geliştirdiğini, dolayısıyla bu modern görüşü müslümanların kabul edemeyeceğini söyledi ve beni bir nevi 'tatlı su müslümanlığı' ile suçladı. ona göre ben, islam'a modern görüşleri yamamaya çalışıyormuşum. şöyle yanıtladım;
--spoiler--
islâmda yöneciye itaat, koşulsuz ve sürekli işlenen bir fikir değil, adil bir sosyal düzenin kurulması ve barış ortamının sağlanması amacına dönüktür. yönecilere itaatle ilgili yalnızca ey iman edenler, allaha itaat edin, peygambere ve sizden emir sahibi (ülil-emri min-küm) olanlara itaat edin. ayeti vardır ve nüzulü, hz. peygamberin gönderdiği seriyye askerlerinin komutanlarının emri-ne uyması ile ilgilidir. öte yandan diğer bir seriyye olayıyla ilgili olarak hz. pey-gamber, ...allaha isyanda (kula) itaat yoktur; itaat marufadır! demiştir.
kuran, insanı haksızlık etmemesi için uyardığı gibi, başkalarının haklarını ihlal edenlere destek olmaması, dolayısıyla, hukuka aykırı yasa ve politikalara uymaması için de uyarır ve bunu bir görev sayar: kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma. islah etmeyip yeryüzünde bozgunculuk yapan müsrikerin (haddi aşanların) emrine itaat etmeyin. kuranın bu direkt, devletin meşruiyet zemini ve varlık sebebini kaybettiği durumlarda, itaatsizlik ve direnme hakkını göstermektedir.
yukarıda geçen itaat maruftadır. hadisleri, ezeli prensibe açıkça aykırı olan bir emre itaat edilmemesi gerekkğini gösterir. ebu bekrin halife olduktan sonraki konuşmasında da geçen sizinle ilgili konularda allaha itaat ettiğim sürece bana itaat edin. isyan edersem, bana itaat borcunuz yoktur. ifadesi de bu direkt yansıtır. yine, allaha, elçisine ve yönecilere itaat emreden ayetle bir konuda görüş ayrılığına düşünce, allaha ve elçisine başvurmayı emredilir. yöneticiler, bunu yapmazsa yalnızca allaha itaat emrine uyulur ve insanların hakları tanınmış olur. serahsî defiravun kavmini küçümsedi (festehafe). onlar da ona itaat ettiler. çünkü onlar fâsık bir kavimdi. ayetine göre halkı hafife alan idarecile-re karşı itaatin doğru olmadığını söyler.56 gerçekte halkı hafife almaya, onların haklarını gasp ve zorbalık eşlik edecektir. ayrıca, halkı hafife alma, kendi başına meşruiyet zedeleyebilecek bir kusurdur
bu durum, islâm tarihinde ebu hanife örneğini hatırlat-maktadır. ebu hanife, yargıçlık görevini reddederken gerçek anlamda meşru görmediği için siyasal iktidarın iradesine karşı çıkıyordu. ancak bu karşı duruş, siyasal iktidarın düşürülmesi ya da sistemin değiştirilmesine yönelik bir girişim de değildi. emevîler döneminde, vali ibn hubeyre irakın fakihlerini toplayıp, emevî idaresinden görev almalarını isteyerek emevi devletine bağlılıklarını öğ-renmek istemiş, ebu hanife bu teklifi kesin bir dille reddettiği için hapse atılmış ve işkence görmüştür. o, bir yandan maruz kaldığı işkence diğer yandan ara-cıların ricasına karşın yine de tavrını sürdürmüştür. daha sonra abbasî sultanı mansurun kadılık teklifini, en azından kazaî hükümleri inceleyip doğru olup olmadığını bildirmesine ilişkin teklifini reddettiği için hapsedilmiş ve işkence görmüştür. onun mansur ve taraftarları için, onlar, bir mescit inşa etmeye karar verseler de benden kerpiçlerini hesaplamamı isteselerdi, yapmazdım. dediği kaydedilir.
--spoiler--
en sonunda da şunu ekledim:
--spoiler--
islam âlimleri de devlet başkanının adaletsiz politikaları ve bi-reylere yönelik hak ihlalleri ile hukuka aykırı emirleri arasında ayrım yaparlar. ikinci durumda, allaha masiyete itaat olamayacağı için itaat etmeme bir hak olmanın ötesinde bir yükümlülük olarak kabul edilir
--spoiler--
bunları bir makaleden aldım ve bunu kendisine ilettim. bir tez yazısıdır bu. hanefî fakihlerden serahsî tarafından sistemleştirilen bu 'pasif direniş'e gandhi'nin metodu olarak baktı ve bana 'islam dünyasından bir örnek getir' dedi. imam-ı azam örneğini verince de, kendisi inadını sürdürdü. 'bana hikayelerle gelme' demeye devam etti.
ehli necat, rachel carrie gibi konularda da tartıştık. lakin bunlar pek de mühim meseleler değil.
kendisinin durduğu en önemli nokta; ''carrie zulme dur demek için gitti de, siz neden gitmiyorsunuz, hepiniz şehit olacaksınız senin dediğine göre'' dedi. fakat ben carrie şehit oldu dememiştim, ''olmuş olabilir'' demiştim; neticede kimin şehit olduğuna karar veren allah'tır. carrie'nin ehli necat kapsamına girebileceğini veya son anda ona bir iman bahşedilebileceğini ifade ettim. bunlar hadislerde geçmektedir. o ise, ''başı açık kadın cennete girebiliyorsa nasıl bu farzdır?'' gibi saçma sapan bir şey söyledi. o zamandan sonra ben; cihadın farklı türleri olduğunu, maddi ve manevi alanda hizmetin de cihad kapsamına girebileceğini ifade ettiğimde, beni 'islam şehitlerine saygısızlıkla' suçladı.
sonrasında konuşulan şeyler ise; zulüm mefhumu, hümanizm, demokrasi, barış aktivistliği gibi şeyler oldu.
kendisinin bilhassa islam konusunda, bizim 'meal sapkınlığı' dediğimiz şeye düştüğü çok açık. biz o tabiri müslümanlar için kullanırız. fıkıhtır esas alınan şey, kur'an ayeti meali değildir. fıkıh zaten; kur'an hakkında alimlerin görüşleri + hadis + kıyas + icma demektir. ancak arkadaş tevbe suresinden getirdiği 2 ayetle, koskoca islam fıkhını yıktığını zannediyor.
kendisine naçizane tavsiyem, söyledikleri şeylere ya delil getirmesidir ya da ''ben kabul etmiyorum kardeşim'' deyip inadında ısrar etmesidir. subjektif yargılarla, ayet cımbızlamayla; islam'da belirtilen cihadı anlamamakta ısrar etmek, islam metodolojisinde önemli bir paya sahip olan, 1400 yıldır uygulanagelen sivil itaatsizliği 'hindu icadı' kılıfına sokmak; bir defa ilim ahlakına yakışmaz.
islamcıları cahil olarak nitelendirmekte beis görmüyor; reformistlere dini ortadan kaldırıyorsunuz diyor fakat daha ehli sünnet alimlerinden habersiz ve ebu hanife'yi, serahsi'yi, imam şafii'yi, imam gazzali'yi, imam nevevi'yi delil kabul etmiyor. şimdi biz bu arkadaşı ikna için ne diyelim?
hiçbir şey...
ateistlerin küfür yobazlığından kurtulamadıkça kaale alınmayacak insanlar olduğu gerçeğini yüzümüze vuran bir yazardır vesselam!
edit: imla.
edit 2: bu iki oluyor. (#20989045) şu entry'de de kendisinin 6 gün 6 evre ayetinde nasıl saçmaladığını ele almıştım. eksilemekten başka mahareti olan ateistler, kafir dostlarını kollayacaklarına, iki kelam edebilseler ya?
(#21006108) entry'sinde her zamanki takiyyeciliğini sergileyen yazardır.
efendim, sokrates dini sebeplerden ötürü öldürülmüş. tabii, insanın kafası ''negatif din'' anlayışı ile dolu olduğunda, bu tür düşünceler normal. sokrates'in öldürülmesinin iki nedeni vardı: birincisi, kendisinin dediği gibi, sokrat'ın tek bir ilaha inanması; ikinci olarak da, o dönemin yönetim biçimini kıyasıya eleştiren ender isimlerden olmasıdır. sokrat, demokrasiyi ''ayak takımının tiranlığı'' olarak nitelendirmiştir. tarih bize göstermektedir ki; din, siyasî sebeplerden ötürü yapılan idamların, yalnızca bir bahanesi olmaktan öteye geçememiştir. sokrat'ın ölümünün esas nedeni de, döneminin siyasetine, siyasilerine tamamen zıt olmasıdır. sokrat'ın savunduğu sistem, başa geçen işin ehli bir zatın, halkı erdemli olarak yönetmesidir. islam'daki ''işi ehline bırakın'' prensibinin antik çağdaki ilk savunucusudur sokrat, meritokratik bir sistemi öngörür. ama bunları bilmeyenler, doğal olarak 'din yüzünden öldürüldü' gibi bir hezeyana düşmekte beis görmezler.
sosyal darwinizm'i, thomas malthus'u, adam smith'i, kapitalizmi, merkantilizmi ve darwin'in ırkçı sözlerini bilmeyen kişiler için darwin faşist değildir tabii, burada bunları nazara verecek dahi değilim, bu arkadaşa biraz araştırma yeteneği kazandırılması gerekiyor çünkü. sosyal darwinizm'e ilhamı ben verdim sanki de, suçlu darwin olmayacak, he canıma benim he... ''sadece din kitabı okuyor'' dediği kişinin, sosyal darwinizm'i leon p. baradat'tan okuduğundan da habersiz bu zat...
hayatı boyunca hiçbir kitabı eline dahi almamış, klasik ''aydınlanma'' bahsinden başka bir konu açmakta yetersiz, bırakın tarihi olayları saiklerine göre değerlendirmeyi, saik lafzının manasından dahi bihaber kişilerin; beni sadece dini kaynakları okumakla suçlamasına da şaşırmıyorum. neticede, kendisi rezil olmayı alışkanlık edinmiş birisi, her entry'sinde bunu görüyoruz. daha yazdığını doğrulatmaktan aciz olan ve ''6 gün ayetini 6 evre diyenleri 200 yıl öncekiler kafir ilan ederdi'' dedikten sonra, sahabelerin ayeti '6 evre' olarak tefsir ettiğini bilmeyen bu kişi hakkında daha fazla konuşmaya ne hacet vardır ki?
'laf ola beri gele' sözü kendi zihniyeti için söylenmiş bir söz olsa gerek.
kendisi hakkında daha fazla yazmak vakit kaybı olacağından, nickaltıma yapacağı takiyyeciliklerden artık sıkıldığımı ve yanıt vermeyeceğimi bilmesini isterim.