pantolon bankası

entry3 galeri0
    1.
  1. sadri alışık'ın başrolde arz-ı endam ettiği, aram gülyüz tarafından yönetilen 1965 tarihli film. konusu şalvarbank filminin benzeridir. sadri alışık'ın yaş haddi iki film arasındaki en önemli farktır zira pantolon bankası'nda sadri baba, toy bir delikanlıdır. ajda pekkan'ın tanınmaz hali ise filmin sürprizidir. orjinal adı "pantalon bankası" olarak geçer.
    0 ...
  2. 2.
  3. sadri alışık' ın '' hüdaverdi '' rolu ile karşımıza çıktığı siyah beyaz türk filmi. işte filmden bir sahne :

    ( hüdaverdi filmin başında sahilde dolaşmaktadır...)

    hüdaverdi : efendim bendeniz sadri alışık, nam-ı diğer hüdaverdi, hani taa uzaklardan görünüyorumya pire gibi bişi, işte o benim. sizlere başımdan geçen bir hikayeyi anlatıcam... hani hikayede masal gibi bişi kime anlattımsa inanmadı ben o zamanlar felaket bir durumdaydım, hani cepte 5 kuruş yok karnım aç hiç sormayın, dilenmekten hoşlanmadığım ayrıcada hiç bir işe yaramadığım için derdimi şu kumsalda dalgalara, bulutlara anlatıp dururum. işte gene böyle bigün... allahım, açım be aç be, neolurdu şöyle mosmor bir binliğim olsaydı. ama binlik çok olur dimi ben 500 ede fitim valla. karnımı o biçim doyurur, bizim garibede bi çuval kemik. sonra şazimentin kızı aytenede kocaman bir hediye. ne olur bi 100 lük be. ne olurdu bi onluğada razıydık be, ne olurdu ne olurdu yani...
    2 ...
  4. 3.
  5. ( efendim ben deniz sadri alışık, nam-ı diğer hüdaverdi. hani uzaklardan görünüyorumya pire gibi bişey işte o benim. sizlere başımdan geçen bir hikayeyi anlatacağım. hani hikayede masal gibi bişey. kime anlattımsa inanmadı. ben o zamanlar felaket bir durumdaydım. hani cepte 5 kuruş yok, karnım aç. hiç sormayın, dilenmekten hoşlanmadığım ayrıcada hiçbir işe de yaramadığım için derdimi şu kumsalda dalgalara, bulutlara nalatıp durum. işte gene böyle birgün...)

    sahne 1

    hüdaverdi : (sahilde yürümekten yorulmuş bitap biçimde durur ) allahım, açım be , aç be... ne olurdu sanki şimdi, mosmor bir binliğim olsaydı. ama binlik çok olur değil mi, ben beşyüzede fitim vallaha. karnımı o biçim doyurur, bizim garibede bi kemik, sonra şazimentin kızı aytenede kocaman bir hediye. ne olur bi yüzlük be, ne yani, bi onluğada razıydık, neolurdu onuda verseydin. ( arkasını döner ve yürürken konuşmaya devam eder ) yüz gram peynir alırdık, bi lokmada ekmek alır karnımızı doyururduk nolurdu... ( mahalleye girer, iç ses devam eder ) bakalım karnını nasıl doyuracaksın, hadi hadi nankörlük etme. çok şükür ki bi kaç dostun var sana yardım edecek. ( yolda izmarit bulur eğilir tam alacakken yoldan geçen bir araç ezer izmariti ) ah izmarite bak be, ulan bi izmariti bile çok gördün dimi be. ( o esnada terini silmek için elini cebine atar, elindeki banknotu yüzüne sürmeye başlar ve o an para olduğunu anlar ). ah, yahu on lira bu be. peki ben bunu nasıl unuttum cebimde ya. herneyse boşver, buldukya ( neşeli neşeli yürümeye başlar, karşıdan gelen teyzeye ) teyze, 10 lira buldum unutmuşum cebimde şimdi karnımı doyuracağım. ( o sırada ayteni görür evine girerken ) ulan, onluk olacağına binlik olsaydın, şimdi aptal gibi kıza gülümsemez gider yanına konuşrduk işte. sizinle arkadaş olsak falan filan gibi laflar ederdim. cesaretim artardı. ( paraya bakar parayı öperek ) yoo bozulma, sendende memnunum yani hee. yani demek istiyorum ki onliraylan kızlan konuşulmaz. ( bakkala girer )
    bakkal : bugün yok bişey oğlum.
    hüdaverdi : ( onluğu bakkala uzatır ) bi francala, yüz gramda zeytin lütfen.
    bakkal : al bakalım..
    hüdaverdi : amca bide buzbağ versene.

    ( şarabınıda alır ve bakkaldan çıkar ve kasaba girerek elindeki bozuklukları kasaba verir )

    hüdaverdi : bu kadar kuruşluk sığır eti istiyorum. şöyle ufak ufak parçalardan. ama kemiklerini ayrı sar he.
    kasap : peki efendim şimdi.

    sahne 2

    şaziment : ( tepside pirinç ayıklarken kızıyla konuşmaya başlar ) bana bak, bir daha o suratsız kemik torbası herifin lafını edersen alim allah pılıyı pırtıyı toplar, taşınırım bu mhalleden.

    ayten : sen anlamıyorsun anne, anlayamazssında onun bakışları bambaşka tertemiz sanki melek.

    şaziment : hahahayy, tam bir melek ne yer ne içer.
    ayten : hem öyle bi konuşuyorsunki, sanki onunla evlenmek istiyormuşum gibi. sokaktan geçereken öyle bir bakışı varki.

    şaziment : evlenmek mi allah korusun. sen bekçi paşası, kılıçpaşa hasanettin beyin torunusun. beylerin beyine layıksın anladın mı?

    sahne 3

    ( hüdaverdi erzaklarını almış evinin yolunu tutmuştur. köpeği kapıda karşılar.)
    hüdaverdi : merhaba garip. bugünü aklından hiç çıkartma emi. bugün, bizim bayram, bayram... ne bayramımı, on lira bayramı ( eve girer merdivenlerden yukarı çıkarken köpek arkasından gelir havlamaya devam eder ) anladık anladık yukarıda. ( kendince şarkı söyleyerek içeri odaya girer ) bugün on lira bayramı... garip, garip çık otur bakayım yerine hadi.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük