Fenerbahçe - trabzonspor maçından önce girdiği tüm entryleri tek tek silen mümtaz yazar. *
maçtan önce keşke uzatmalara gitse 6-1 yenip plaka yapsak diyordu.
birisi hakkımda; topu ülkü ocaklarına kaçmış demiş, yaş farkından dolayı ideolojiler hakkında benimle tartışmak istememiş. fatih'in istanbul'u kaç yaşında fethettiğinden haberi olmayan bir ülkücü olsa gerek. benim top diye oynadığım sizin ideolojilerinizdir ve patlak ideolojilerinizi daha da patlatırım.
birisi beni anarşist yapmış, incici kankalarımdan falan bahsetmiş. anarşist değilimdir, inci sözlük'te de yazarım. ama o bildiğiniz liseli incicilerden değilimdir. çünkü liseli değilimdir.
diğeri şikebahçeli sanırım, bir şeyler zırvalıyor, ne dediğini anlamadım. iki kelimeyi yan yana getiremediğimden bahsetmiş fakat kendisi iletişim kurmakta güçlük çeken bir arkadaş olsak gerek ki; ne dediğini anlamadım. aziz yıldırım'ın telefon konuşmalarına benziyor yazdıkları. ayrı olması gereken de bitişik yazılmış. zamanında açtığı başlıklara ayar vermemden mütevellit o başlıktan kaçan bir yazar vardı, bu o sanırım.
bir tanesi de güzel insan, güzel yazar demiş. o senin güzelliğin canım benim.
not: kara mizah yapmadığım zaman türkiye'nin sorunlarından bahsederim yazılarımda ve türkiye'nin sorunları nick altımda bir görsel oluşturmuş sanki. bir ülkücü, bir solcu, bir de şikebahçeli. hepiniz bu ülkenin sorunlarısınız. ha bir de işsizlik var. ben de işsiz olmalıyım ki işim gücüm yok sizlere cevap veriyorum.
edit: bir de galatasaraylı arkadaş eklendi. işin esprisi olarak nitelendirmiş. ben öyle nitelendirmiyorum sevgili kardeşim.
orda yazılanlar işin esprisi. sen galatasaray'ın elinizden aldığı futbolcuların hesabını kendi yönetiminden sor. galatasaray'a sen bizim oyuncumuzu nasıl alırsın demek yerine, kendi yönetimine sen bizim takımımızın kalbini, beynini nasıl böyle saçma sapan sözleşmeler düzenleyerek kaçırırsın, elinde tutmayı beceremezsin de. oyuncuların kafasına silah dayayıp kaçırmadık, parasını verip sözleşme şartlarını yerine getirip aldık.
bun da utanacak bir şey yok yani, çok şükür bu konuda alnımız ak.
postmoderen trabzonspor taraftarı. * iki kelimeyi yan yana getiremiyor vatandaş. tek bildiği "şikecileee"...
bir de "kupamızızııı geyi veyinnn" var... arkadaş postmoderen usta... sakin!
düdük: "şikebahçeli" dedi... seviyeyi eşitlemek için "hamsi kafalı" denilebilir ama ilkokul biteli 16 yıl olacak amk. sırf buna cevap vermek için bu derece düşmenin bir manası yok.
sözlükler arasında şampiyonlar ligi olsa, ön elemesiz olarak katılacak yazardır.
son iki gündür ev arkadaşımın ikide bir odama gelip "neye gülüyorsun olum?" diye sormasının ve video yerine yazı olduğunu görünce üşenip gitmesinin de nedenidir.
bazı entryleri kendini tekrar tekrar okuturken, bir kısmı da sokak ortasında kahkaha attırabilir. aynı zamanda mütevaziliğiyle de şaşırtmıştır kendisi.
Sözlüğün en komik yazarı diyebilirim. Aha dedim nick altında ki son entarisini görünce, bu bile duygusala bağlamış ameniko. Sonra yine güldürdü itolit.
sevdiğimin benden tamamen ayrıldığını anladığım gün, yıkılmıştım. boğazımda elma kalmış gibi, yutkunamıyordum, sürekli bir baskı, stres, göğüs kafesimde inanılmaz bir ağrı ve huzursuzluk. hissedilen duyguların insan metabolizmasını bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim, işte ilk o gün sigara içmeye karar verdim, çıktım balkona, baktım etrafta kimse yok, sonra attım elimi cebime, sigara yok. sigaranın olmaması çok normalmiş. doktor söyledi. hayatımda hiç sigara içmemiştim ve pakette taşımıyordum. işte o gün, sigara içmek için bakkala gidip parayla sigara alındığını öğrendim. sigara içmek için bir sigara olması gerekiyormuş. hep filmlerin yüzünden. adamın canı sıkılıyor, don atlet balkona çıkıyor sigara içiyor. nereden bilebilirdim. dedim allah belanızı versin, sigaraya yapılan zamma sövdüm biraz, dirseklerim balkon demirlerine yaslanmaktan yavaş yavaş ağrımaya başlamıştı ki; çöp tenekesinin 0,002 mil kuzeydoğusunda biri minili bayan biri kaslı erkek olmak üzere iki bdpli kedi gördüm. onlar bile sevişiyorlardı lan. balkonun dibinde duran mandal sepetinden bir adet pempe mandal aldım. mavi mandalın yayının şaftı kaymış olmasına rağmen bile bile sapasağlam pempe mandalı aldım. attım bu liselilere. aman allahım! kaslı kedi bana bir baktı! ben diyeyim cin, siz deyin lucifer! yok böyle bir tip. hemen koştum içeri kaçtım. yatağımın içine sokuldum. kul eyüzü bi rabbinnaz duasını okudum, ellerim tirim tirim titriyor. abim de haxball oynuyor. lan dedim oynama şunu kota dolacak. 4 cigabaytı 29 lira, 2 yıl sözleşme imzalatmışlar pezevenkler. iptal ettirince para istiyorlar. neyse abimin de huzurunu bozdum işte. sonra gel lan gel öpçem dedim. yaladım suratını kaçtım mutfağa, açtım dolabı. ahh! dolapta gördüm mü mandalinayı... bu mevsimde mandalinanın dolapta ne işi var diye düşündüm. tek başına kalmış dolabın içinde yavriy. yarım kalmış içi yoğurt dolu tasa dayanmış mazlum mazlum bakıyor. ben sevdiğimi hep mandalinam diye severdim. yine gelmişti aklıma. yıkıldı yüreğim, yandı bağrım. mutfağın o cins halısına serildim. hareket edemediğimi fark eder iken ayağımı bilinçsizce duvara yasladım, epey serinmiş. yaz ayıydı. ortalık kavruluyor tabi. annem uyanmış bu seslere. bu ne hal oğlum dedi. zeytin düşürdüm anne onu arıyorum anne dedim. niye sırtüstü arıyorsun demesin mi! yazıklar olsun anne dedim, kalktım. mutfağın kapısını çarpıp gidecektim ki yaz ayı diye mutfağın kapısını çıkarmış babam, ayağımıza dolaşıyormuş kapı. onu da yapamadan gittim salona, izmirli çağdaş elit misafirlerin popo uçlarıyla oturduğu koltuğa aristokrat kesimin tek düğmesi kopuk gömlekli ak partili amcalarının edasıyla camış gibi yattım. tam o sırada uyandım. rüyam biterken yatıyordum, uyandığımda yeni kalkmıştım. n'oluyor emenike dedim. elim alışmış olduğundan hemen telefona gitti. 5 mesaj 3 cevapsız arama. 1'i turkcell'den, 1'i garanti bankasından. 3'ü ayrılık mesajını yazmış olan sevdiceğimden. mesaj yarım gelmiş bir daha atmış. hayatımın dönüm noktasında mesaj yarım geliyor. baz sıteyşınlarınızın allah belasını versin. tam hıçkıra hıçkıra ağlicam mesajda (devamı gelecek) yazıyor. bunun devamı daha ne olabilir zalım operatör dedim. hıçkırdım.
mars'taki kısa kesilmiş çimenli bahçesiyle evimi
hiç sahip olmayacağım çocuklarımı
spinoza'nın kankası
yahut titan okyanusunda insanlar henüz ayak basmadığı için huzuru bozulmamış
ilkel bir yaşam türü ferdi olduğumu hayal ediyorum bazen
bazen acıyorum kendime, tüm cahilliğime
procrastination nöbetlerim, ibs ve sıçtın mavisiyle ahenkle dans edip
cehennem ederken güneşli serin sabahlarımı
ve sonra chopin gelip dindiriyor zamansız acılarımı
bundan iki asır önce ahşap çubuklar üzerinde ukalaca yapılmış birkaç parmak hareketinin,
bir hoparlörde yarattığı ses dalgalarını kulağıma akıtarak
hiç duymuyor olma ihtimalim olsa bile
hiç var olmamış olma ihtimalim üzerinde, bana ait olduğunu sandığım quark'ların
yoğunlaşmış hava olabileceğine kaptırıp kendimi
ya da aklımın alamayacağı boyutlardaki enerji ipçiklerinin hızdan öte titreşimlerine,
sonra fazlasıyla gerçekçi olacak ölümümden sonrasını görebilmenin
kolaylığı ve yarattığı hezeyanları azaltmaya çalışıyorum biçare
bazen kendimden geçip pazar sabahının kokuma buladığı yatakta
yok ediyorum yer çekimini zihnimde
ve züppece doğruluyorum bitirerek o muhteşem anı
evrimime tamamen ters
ilk kez tatmış olabileceğim o hissi
bilinmeze fırlatarak amansız
ve fizik yasalarının benden daha kararlı yapısına söverek
bazen neden metin yerine şiir tercih ettiğimi anlayamıyorum
nefret ettiğim halde etkileyici olmaları için bir araya getirilmiş manasız devrik cümle topluluklarından
ama güzel yanı da burada ya; dilediğim kadar saçmalayabiliyorum
gürültücü insanlardan uzakta, onların kaba hareketleri ve can sıkan yaşama haklarından
canım pangimdir. idolündeki kadını müzik ödüllerinde ödül alarak tüm türkiye'yi şok eden bir kadına* benzeten insanlar vardır bi de. ay neyse. canım yahu bu yazar.