kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
kim sevmezdi çiçekleri filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi
bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım
herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde
ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz
ii.
umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun
bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!
hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu
gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte
rakı doldurun! eksilmesin
iii.
bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz
hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
"duyamadım", derdim, "tekrar et!"
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz
hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum
kahrol, kahrol!
diyorum
iv.
geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan!" dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz
"rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim
ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim
örneğin;
geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim
ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz
v.
kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
vi.
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz
Gösterisini bitiren palyaço
kostümleriyle birlikte
gülen yüzünüde çıkarıyor
sehpanın üstüne
zira aynada gördüğü hayat
beyaz kefenini hazırlıyor
palyaço bu defa
ölümü oynuyor..
bir palyaço yalnızlığı düşlersin, suskunluk renginde serinliği, serinlik kıvamında sessizliği olan. bir palyaço yalnızlığı düşlersin ve düşersin renklerine. herkesin hatırına, hiçkimsenin hatırlamadığı hatıralar vardır bir palyaçonun hatırında. ve yaralıdır her biri, denizini kaybetmiş kentler gibi, bazen de havalı kentine gelmiş denizler gibi. bir palyaço yalnızlığı düşlersin, suskunluk renginde serinliği, serinlik kıvamında sessizliği olan. bir palyaço yalnızlığı düşlersin ve düşersin renklerine.
bilirsin artık, herkes kendi düşünde kendi, kendi gülüşünde yabancıdır. hiç de yabancı olmadığı hayatlara yaralıdır. işte bu yüzden, tam bu yüzden hiçkimsenin hatırlamadığı hatıralar hatırınadır bir palyaçonun hatırladıkları. düşünde gülüş, gülüşünde düş olmayanların inadınadır bir palyaçonun tüm inandıkları. henüz taşınmış bir hüzün tazeliğinde, bir palyaço hatıralarıdır okudukların. bir palyaçonun en çıplak yaralarıdır. ve ne zaman bir palyaço ağlasa, tesadüfen bir mutluluk gelir, fark edilmeyen hüzünler taşıyan. ne zaman bir palyaço ağlasa yağış beklenir, ansızın bir çocuk büyüyüverir. bir palyaço düşlersin, her renginin faili şiir olan. bir palyaço yalnızlığı düşlersin, suskunluk renginde serinliği, serinlik kıvamında sessizliği olan. bir palyaço yalnızlığı düşlersin ve gülersin renklerine. ağladığını hiç unutmadan.
oldukça popüler ve dilsiz bir palyaço varmış.çalıştığı sirkte bir gün bir yangın çıkmış. bizim palyaçonun da o gün gösterisi var. salon tıklım tıklım. yangını gören palyaço sahneye, insanları uyarmak için çıkmış.
palyaço kendini sahneye attığı anda alkış kıyamet... sahne arkasını tarif ederek yangını anlatmaya çalışmış. yalnız seyirciler gerçeği kavramaktansa bunun palyaçonun gösterisi olduğunu zannetmişler.
palyaço çabalamış, seyirci alkışlamaya devam etmiş ve felaketin önüne geçememiş.
bir şeyler anlatmaya çabalayan insanların karşısında, alkış tutan yığınlar yüzünden gelecek sonumuz. boşluğu farketmeden havada koşmaya devam ediyoruz.
bütün duygularını renklerin arkasında bırakmış kişi. aslen hissettigini boyalarla kapatır, boyalı kapaklarının ardında nemli gozlerinden akan yaslara engel olmaya calisirlar. palyacolar zoru basarir; bi yandan aglayıp bi yandan guldurmek yegane yetenektir. belki de onları neselendiren, duyuglarını kapatan makyajlarıdır.