...kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
ben sevmezdim dedim, yalan
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz
bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi
biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz
haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz...
--spoiler--
alem adamsın be sosyete..
--spoiler--
türkan şoray ve izzet günay'dı adam galiba.
bir şekilde kesişmişti yolları, türkan şoray fakir bi palyaço; izzet günay zengin ve nişanlı üstelik.
yağmurlu bi akşamdı evinde kalmıştı türkan sultan adamın. onun pijamalarını giyimiş, şömine karşısında sohbet etmişti. nerden baksan aşık olurdu o adama. oldu da. "sosyete" derdi, öyleydi çünkü.
ama adamın nişanlısı rahatsız oldu tabi bu durumdan. birgün doğum günüydü sanırım, türkan şorayı çağırdı palyaço olarak. ve işte o sahne başladı.
türkan şoray güler yüzlü palyaço makyajının altında ağlaya ağlaya o şarkıyı söyledi:
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım ben yalnızım yalnızım.*
Palyaçonun hüznü varoluşundadır. Diğerleri, kendisinin dışındaki tüm evren öylece, kendisi gibi normal dururken, boyanıp acayip kıyafetiyle ortalıkta kalakalmak yeterince dramatiktir. Yaptığı her harekete gülen dış dünya acıyı derinleştirir. Yalnızdır, evsizdir. Çabaladığı işler sadece çocukları güldürür. Gerçeklikte ise; Palyaço kılığına giren insanın hikayesi de oldukça dramatiktir. işsizdir. "Bir arkadaşı aramış, gel ya nolcak iki saat takılıcan otuz lira verecekler" demiştir. Otuz lira çok para olmasa da büyük meblağdır parasızlıkta. O kadar yıl okumuş, varolamamıştır, palyaço gibi. Hava soğuktur, sıcaktır ya da. Terler ya da üşür. Elinde abuk bir firmanın broşürleri, yoldan geçenlere uzatır. Ağzında sakızla iki salak kız geçer gider yanından, uzattığını almadan.
beni recep ivedikmişim gibi düşünün ve bir solukta okuyun.
bürgün bür palyaço varmış tamam mı? herkezi güldürüyormuş bu. bıhıhıhıhıa. ama kendisi hiç gülemiyormuş. bürgün bu pisikoloğa gitmiş demiş ki ''doktor bey ben hiç gülemiyorum. ne yapmam lazım?'' doktor da demiş ki şu karşıda bir tane palyaço var ona git o seni güldürsün. o da demiş ki o da benim.
bir palyaçonun gerçek hüznünü yıllar önce hemde 15 yaşındayken bizzat yaşamıştım. nasıl mı?
biraz para kazanmak isteyince hemen kendime bir iş bulur okul tatilleri filan fırsat buldukça çalışırdım. sonra bir gazete ilanında part time palyaçoluk diye bir ilan gördüm ve hemen gidip başvurdum. başvuru da ne başvuru ama, istanbulun öbür ucuna (o zamanlar daha bir uzak geliyordu) cevizli'ye iş görüşmesine gittim, çok beğendiler hemen elime kıyafetleri araç gereçleri verip, biz seni arayacağız diyerek evime gönderdiler.
işin kurucusu çok eski bir palyaço olan bir amcaydı. neyse aradan 1 2 hafta geçti, aradılar ve mecidiyeköy profilodaki çocuk lunaparkında cumartesi pazar günleri çalışacağımı söylediler. o hafta sonu çalışmaya başladım. kıyafetler makyaj filan bunlara ilk etapta alışamadım tabi ama sonra bir gün ziyarete gelen babam bile beni tanımayınca anladım ki, o kıyafetleri giyince ben ben olmuyorum başka birisi oluyorum. kafama göre davranmaya başladım. bayağı da eğlenceliydi.
neyse aradan zaman geçti 1 ayı doldurdum, paramı almaya yine cevizli'de bulunan mekanlarına gittim. adam lunaparkın müdüründen ödemeyi almadıklarını alır almaz paramı vereceklerini söyledi. neyse dedim, ertesi hafta cumartesi işime gittim, aman allahım...
lunaparkın müdüresi hanım artık bizimle çalışmadıklarını başka bir organizasyon firması ile anlaştıklarını söyledi. sebep de, kıyafetlerimizin eski olması, makyajımızın profesyonel olmaması vs. imiş. ama beni çok sevdiklerini bu yeni firma ile anlaşıp onlarla çalışabileceğimi söyledi. nitekim yeni firma ile anlaşamadım part time çalışmıyorlardı.
durumu şirketime bildirdim tabi, ama bunlardan paralarını alamadıklarını ellerinde bir sözleşme vs. olmadığını o yüzden paramı vermeyeceklerini söylediler. bin kere gidip geldim, telefonlarda küfür ettim, uğraştım didindim 2 3 ay geçti artık pes ettim. haram zıkkım olsun lan vermiyorum bu kıyafetleri de dedim. ama palyaçoyu da çok pis ağlattı g.t oğlu g.tler.
kıyafetleri ne mi yaptım? konu komşunun, eş dostun veletlerinin doğum günlerinde, sünnetlerinde giydim gittim. kimi para verdi, kimi hediye, bir şekilde kendimi çevirdim. sonra yaş ilerleyince bıraktım tabi. 18'den sonra palyaçoluk zor gelmeye başladı. kıyafetleri, o koca burunlu ayakkabıları kaldırdım eskilerin arasına, 2 3 sene önce de çöpte gördüm.
palyaço maskesinin altında gizlermiş bu hüznü.
ne başının zoruysa. gizleme kardeşim git evinde ağla. bana ne lan senin derdinden kederinden çok da skimdeydi senin hüzünlü hallerin manyağa bak. hüzünlü ama herşeye rağmen bizi eğlendiriyor falan... sanki insanlığın selameti için büyük işler yapıyorsun. işin gücün zevzeklik. üstelik komik de değilsin. internet çağına gelmişiz multimedya almış yürümüş adamlar animasyonla civcivlere rap yaptırıyorlar sen hala sahnede maymunluk peşindesin. bir de "bağrıma taş basıp yine de güldürüyorum sizi bu kıyağımı unutmayın" havalarında geziniyosun. evrenin en lüzumsuz adamısın haberin yok.