palyaço hüznü

entry29 galeri1
    1.
  1. profesyonel olarak irdelenmesi gereken, hayat kokan, hüzün nakliyesi yapan, melankolik ezgiler tıngırdatan bir konudur. rengarenk, şapşal kıyafetler, gamsız kedersiz bir duruş, suratta sürekli beşlik simit formatında bir gülüş...bunlar tipk bir palyaço portresinin parçalarıdır aslında.

    gariptir zira bu kadar eğlenceli bir işi olan, misyonu sadece salaklıklarıyla güldürmek olan bir insan evladının, o renklerin arkasın da ağlaması. hani gökkuşağının bittiği yerde bulunduğu söylenen bir küp altının sağnak bir yağmurun ardından çıkması gibi.

    palyaçonun esas malzemesi de hüzündür aslında, palyoça da ağlar, o da sever, sevilir, terk edilir, örselenir...ama sağnak yağmurunu kapı eşiğine bırakıp alır eline bir küp altını, giyer üzerine gökkuşağını ve çıkar altından kahkalar toplamaya.

    ne kadar acıdır aslında, ağladıktan sonra gülmek, güldürmek...bu sadece profesyonellere özgü bir davranıştır. hangimiz salya sümük kahrolduktan sonra çıkıp şebeklik yapabiliriz ki ? hangimiz o kadar yürekliyiz ?...

    babasının ölüm haberini sahnede gazeteden oyunu sırasında okuyan ve buna rağmen perde kapanana kadar ayakta kalabilen bir tiyatro oyuncusu gibi kaçımız ayakta kalabiliriz ?

    palyaço göründüğü gibi küpe batmış surattan, kocaman bir burundan ve ucu doldurulmuş 70 numara ayakkabı giymekten ibaret değildir, palyaço yaşamın en içten karesidir, orospuyu gösteren her ne kadar boyasıysa, tam tersine palyaçoyu da gizleyen boyasıdır...işte hayat böyle bir gariplikler silsilesidir...
    ve yine aynı hayat, bir sahnedir ve hepimiz o sanhenin içinde birer palyaçoyuz işte...kimimiz sürekli ağlar boyası akar, kimimiz fırtınasını içinde koparır, yüzünde güller açar...
    35 ...
  2. 2.
  3. hayat, bünyesine kattığı her kurbanına sorumluluk yüklemiştir. her insanın yapması gereken görevleri vardır. en kolay şey yemek yemek gibi görünse de lokmalar çiğnemeden yutulmaz ve bu da hayatta hiçbir zaman yatarak hiçbir şeyi elde edemeyeceğimizi göstermektedir.

    palyaçodur o...görevi şebeklik, müşterilerini eğlendirmek, insanları gülümsetmek...içi kan ağlasa bile...

    annesi hasta olabilir,
    sevgilisinden ayrılmış olabilir
    hasta olabilir
    yakınını kaybetmiş de olabilir.

    ama üzerindeki sorumluluk, sırtına vurulmuş görevler, onu "duygularını dondurmak" zorunda birakmıştır.

    için için yakar palyaço hüznü, dışarıya taşmadan...belli etmeden...
    2 ...
  4. 3.
  5. herpimizin içinde olan hüzündür. çünkü hepimiz gülerken ağlar ağlarken güleriz. ve bu duygu geçişlerini tıpkı palyaço gibi kimselere belli etmeden yaşarız. onun parlak ışıkların altı bizim de sahmenizse hayattır.
    0 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. gülen suratın altında kalan gizli duygular...
    1 ...
  9. 6.
  10. marillion a script for a jester's tears albümünün esas konusu.
    0 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. makyajdan olusan sahte huzundur. ne tribe giriyorsunuz ey ahali. cuzzi bir rakama gulen' ini tutun siz de.
    0 ...
  14. 9.
  15. 10.
  16. 11.
  17. yerli pop şarkılarının en az kendileri kadar dandik kliplerinde bir dönem sık işlenen konu.
    0 ...
  18. 12.
  19. palyaço maskesinin altında gizlermiş bu hüznü.
    ne başının zoruysa. gizleme kardeşim git evinde ağla. bana ne lan senin derdinden kederinden çok da skimdeydi senin hüzünlü hallerin manyağa bak. hüzünlü ama herşeye rağmen bizi eğlendiriyor falan... sanki insanlığın selameti için büyük işler yapıyorsun. işin gücün zevzeklik. üstelik komik de değilsin. internet çağına gelmişiz multimedya almış yürümüş adamlar animasyonla civcivlere rap yaptırıyorlar sen hala sahnede maymunluk peşindesin. bir de "bağrıma taş basıp yine de güldürüyorum sizi bu kıyağımı unutmayın" havalarında geziniyosun. evrenin en lüzumsuz adamısın haberin yok.
    1 ...
  20. 13.
  21. piyasa işi çizimlerde bolca kullanılan temadır.hatta sipariş vereni bile var.(hepte krolar veriyo bu siparişleri)
    2 ...
  22. 14.
  23. bir palyaçonun gerçek hüznünü yıllar önce hemde 15 yaşındayken bizzat yaşamıştım. nasıl mı?

    biraz para kazanmak isteyince hemen kendime bir iş bulur okul tatilleri filan fırsat buldukça çalışırdım. sonra bir gazete ilanında part time palyaçoluk diye bir ilan gördüm ve hemen gidip başvurdum. başvuru da ne başvuru ama, istanbulun öbür ucuna (o zamanlar daha bir uzak geliyordu) cevizli'ye iş görüşmesine gittim, çok beğendiler hemen elime kıyafetleri araç gereçleri verip, biz seni arayacağız diyerek evime gönderdiler.

    işin kurucusu çok eski bir palyaço olan bir amcaydı. neyse aradan 1 2 hafta geçti, aradılar ve mecidiyeköy profilodaki çocuk lunaparkında cumartesi pazar günleri çalışacağımı söylediler. o hafta sonu çalışmaya başladım. kıyafetler makyaj filan bunlara ilk etapta alışamadım tabi ama sonra bir gün ziyarete gelen babam bile beni tanımayınca anladım ki, o kıyafetleri giyince ben ben olmuyorum başka birisi oluyorum. kafama göre davranmaya başladım. bayağı da eğlenceliydi.

    neyse aradan zaman geçti 1 ayı doldurdum, paramı almaya yine cevizli'de bulunan mekanlarına gittim. adam lunaparkın müdüründen ödemeyi almadıklarını alır almaz paramı vereceklerini söyledi. neyse dedim, ertesi hafta cumartesi işime gittim, aman allahım...

    lunaparkın müdüresi hanım artık bizimle çalışmadıklarını başka bir organizasyon firması ile anlaştıklarını söyledi. sebep de, kıyafetlerimizin eski olması, makyajımızın profesyonel olmaması vs. imiş. ama beni çok sevdiklerini bu yeni firma ile anlaşıp onlarla çalışabileceğimi söyledi. nitekim yeni firma ile anlaşamadım part time çalışmıyorlardı.

    durumu şirketime bildirdim tabi, ama bunlardan paralarını alamadıklarını ellerinde bir sözleşme vs. olmadığını o yüzden paramı vermeyeceklerini söylediler. bin kere gidip geldim, telefonlarda küfür ettim, uğraştım didindim 2 3 ay geçti artık pes ettim. haram zıkkım olsun lan vermiyorum bu kıyafetleri de dedim. ama palyaçoyu da çok pis ağlattı g.t oğlu g.tler.

    kıyafetleri ne mi yaptım? konu komşunun, eş dostun veletlerinin doğum günlerinde, sünnetlerinde giydim gittim. kimi para verdi, kimi hediye, bir şekilde kendimi çevirdim. sonra yaş ilerleyince bıraktım tabi. 18'den sonra palyaçoluk zor gelmeye başladı. kıyafetleri, o koca burunlu ayakkabıları kaldırdım eskilerin arasına, 2 3 sene önce de çöpte gördüm.
    4 ...
  24. 15.
  25. beni recep ivedikmişim gibi düşünün ve bir solukta okuyun.

    bürgün bür palyaço varmış tamam mı? herkezi güldürüyormuş bu. bıhıhıhıhıa. ama kendisi hiç gülemiyormuş. bürgün bu pisikoloğa gitmiş demiş ki ''doktor bey ben hiç gülemiyorum. ne yapmam lazım?'' doktor da demiş ki şu karşıda bir tane palyaço var ona git o seni güldürsün. o da demiş ki o da benim.
    3 ...
  26. 16.
  27. 17.
  28. Palyaçonun hüznü varoluşundadır. Diğerleri, kendisinin dışındaki tüm evren öylece, kendisi gibi normal dururken, boyanıp acayip kıyafetiyle ortalıkta kalakalmak yeterince dramatiktir. Yaptığı her harekete gülen dış dünya acıyı derinleştirir. Yalnızdır, evsizdir. Çabaladığı işler sadece çocukları güldürür. Gerçeklikte ise; Palyaço kılığına giren insanın hikayesi de oldukça dramatiktir. işsizdir. "Bir arkadaşı aramış, gel ya nolcak iki saat takılıcan otuz lira verecekler" demiştir. Otuz lira çok para olmasa da büyük meblağdır parasızlıkta. O kadar yıl okumuş, varolamamıştır, palyaço gibi. Hava soğuktur, sıcaktır ya da. Terler ya da üşür. Elinde abuk bir firmanın broşürleri, yoldan geçenlere uzatır. Ağzında sakızla iki salak kız geçer gider yanından, uzattığını almadan.

    bazı yazıların sonu hiç gelmez....
    3 ...
  29. 18.
  30. 19.
  31. 20.
  32. turgut uyarı akıllara getirendir. (bkz: palyaço)
    0 ...
  33. 21.
  34. insanları eğlendirir palyaço.ama hiçkimse onun gülen makyajının altındaki gözyaşlarını görmek istemez.
    0 ...
  35. 22.
  36. milleti güldürmeye çalışan palyaçonun hüznüdür. insanları o güldürür, acaba onu da güldüre birileri var mıdır?

    büdüt: yahu, gambazların sayısı arttı, entryler takır takır siliniyor. entry başlığı tanımlamıyormuş.
    1 ...
  37. 23.
  38. --spoiler--
    alem adamsın be sosyete..
    --spoiler--
    türkan şoray ve izzet günay'dı adam galiba.
    bir şekilde kesişmişti yolları, türkan şoray fakir bi palyaço; izzet günay zengin ve nişanlı üstelik.
    yağmurlu bi akşamdı evinde kalmıştı türkan sultan adamın. onun pijamalarını giyimiş, şömine karşısında sohbet etmişti. nerden baksan aşık olurdu o adama. oldu da. "sosyete" derdi, öyleydi çünkü.
    ama adamın nişanlısı rahatsız oldu tabi bu durumdan. birgün doğum günüydü sanırım, türkan şorayı çağırdı palyaço olarak. ve işte o sahne başladı.
    türkan şoray güler yüzlü palyaço makyajının altında ağlaya ağlaya o şarkıyı söyledi:

    Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
    Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
    Bir haykırsam belki duyulur sesim
    Ben yalnızım ben yalnızım yalnızım.*
    0 ...
  39. 24.
  40. gripinin durma yağmur adlı şarkı klibinde oldukça güzel vurgulanmış bir hüzündür. iç burkar, acıtır kimi zamanda kanatır.
    0 ...
  41. 25.
  42. Stephen King romanlarından biri "it" daha doğrusu "o" ordada vardır bu hüzün; ama çoğu zaman sosyopatça bir eyleme dönüşe bilir...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük