aklıma "i want it painted black" yazınca vice city oyununda arabaları siyah renk yapan oyun hilesini getiren nick. nerede bir entrysini görsem lise yıllarıma dönüyorum.. diyaz'ın konağı olsun, dondurma fabrikası çatısındaki görev olsun.. güzel şeyler bunlar hep.
bazen düşünüyor da evrenin 12 milyar yıllık yaşı yanında bizim 70 senelik hayatımız neden var ? amacımız ne ki bu dünyaya gelmekte? ve sonra sessizce bilinen, uğruna yaşanılan dünyayı terk etmenin nedeni ne ? niçin varız, niçin doğduk ve öldük ?
yeryüzündeki milyarlarca insan "ebediyen yaşayacağımız dünya öncesi bir hazırlık" olarak betimliyor olayı.
bence bu kadar basit olamaz her şey.
tanrı, böylesine psikopatça bir yaklaşım içine girecek kadar aciz olmadı hiç bir zaman.
cevap aslında çok yakın,
ben sizin için varım
siz de benim için
onlar bizim için varlar
biz de senin için varız.
uğruna yaşadığımız dünya, sadece 70 senelik ve bu sürede, yaşadığımız dünyayı paylaştığımız 6 milyar insan için burdayız.
bayılıyorum böylelerine. hani çakma atesitçikler üzerine sosyolojik araştırma yapsam bu sözlük sayesinde prof. bile olurdum direk. üstelik sosyolojiden de hazzetmem. bir gurup sürekli aynı davranışımı gösterir. sizin hiç orjinal olanınız yok mu? gerçekten bir ateist ile tanışıp onunla sohbet etmeyi istiyorum. yok mu lan.
aynısından 3 tane olan yazardır.
şöyle ki, zirve dolayısıyla atılan mesajda, 17.45de beşiktaşda kadıkoy vapurunu bekleyen tayfanın arasında, aynı zamanda 18.30da hem söğütlüçeşme metrobüs durağında hem de haldun taner sahnesi'nin önünde olacakmış. ben çözemedim kurguyu şahsen.
hadi beşiktaş'dan insanları vapura bindirdi kendi metrobüsle karşıya geldi desek, aynı saatte nasıl haldun taner de olacak?
ya da beşiktaşda insanlarla birlikte karşıya geçti, oradan haldun tanerdekileri aldı diyelim, metrobüs durağındakilere noldu?
adalarda modalarda zirve düzenlemeyi kafasında kurup, gittiği zirvelerde insanları alttan alttan dolduran organizatör yazar.*
ama adalarda zirve varsa gidilir be.
#5733399 entry'si ile beni benden alan yazardır kendisi. yakın zamanda süper de bir zirve organize etmiştir. gayet iyi klavye çaldığı da kulaklara küpe olmuştur. zaten en sevdiğim parçalardan birinin ismini almıştır, nedir, ne yapmalı? saygıyla selamlamalı. belki birgün birlikte çalarız paint it black?
(bkz: hey yavrum hey)
nasıl söylesem, nasıl anlatsam aklımdakileri birer birer. utanmıyorum az sonra bahsedeceklerimden. utansam yazmazdım, yazamazdım..
hem spor yapmak, hemde aklımdakilerden bir nebze olsun uzaklaşabilmek adına kahvaltımı bitirdikten sonra caddebostan sahile bisikletimle gitmiştim. aklımda eve gidince nefret ettiğim ve ikinci kez alttan aldığım diferansiyel denklemler dersine çalışma planlarım vardı. kendimi tamamen motive etmiş bir şekilde eve dönmek ve çalışma masamın başında diferansiyel denklemler çözümlü örneklerini kendi başıma çözmek ve sonrasında karşılaştırmak istiyordum.
motivasyon kısmını tamamen halletmiştim. dönüş yolunda mp3 çalarımda pink floyd abilerimiz we don t need no education dediler defalaca. aldırmadım.
sokağıma girmiştim. ilk gördüğüm apartmanın önünde teyze ve halalarımın arabaları olmuştu. buruk bir sevinç sarmıştı içimi. kahkahalar, gülüşmeler olacaktı bol miktarda. neyse dedim, ne olursa olsun diferansiyel denklemler dersime çalışacak, verecektim bu sene dersi.
apartman kapısını açtım. kulakları sağır edercesine kadın kahkahaları şok etkisi yarattı kulaklarımda. korkarak asansöre bindim ve 2 yi tuşladım. dairemin önüne geldiğimde içeriden bir stadyum dolusu insandan çıkamaycak ölçüde, çarşının bile önünde saygı ile eğileceği bir desibel şiddetinde ses çıkıyordu.
kapıyı açtım. gördüğüm manzara ürkütücüydü. içeride yaklaşık 30 kadın vardı. kimdi bu kadınlar ? niye avazları çıktıkları kadar bağırıyorlar, dedikodu yapıyorlardı ? niye kahkaha atıyorlardı ? beni korkuttuklarının farkında değillermiydi ?
o anda radarlarında beni farketmiş olmalılarki salondan hole doğru sesler gelmeye başladı. annem aralarında görünmüyordu bile.
içlerinden bir tanesi süt annem olduğunu hunharca bağırarak söylüyordu. beni bağrına basıyor, nefesimi kesiyordu. süt oğlum diyordu bana durmadan.. süt anne de neyin nesiydi ? aman allahım yaşını başını almış kadınlar ne kadar da büyümüş, yakışıklı bir delikanlı olmuş diyorlardı benim için.
tanımıyordum bu kadınları, beni korkutuyorlardı. içlerinden bir tanesinin ilkokuldaki müdirem olduğunu öğrendim. şimdi mühendis olduğumu duyduğunda beni sevgi seline boğmadan önce oradan hemen uzaklaştım.
herşey bir kabus gibiydi. olanda benim diferansiyel denklemlerime olmuştu. 3 senemi vermiştim lan sana diferansiyel denklemler. seninse bana verdiğin 30 küsur kokana.