4 Haziran 1876 tarihinde Feriye Sarayı’nda bilekleri kesilmiş bir halde bulunan ve ölüm nedeni hala muallakta bulunan Osmanlı Devleti’nin 32. Padişahı Sultan Abdülaziz’in ölüm anını tasvir eden bir görsel.
döneminde mısır hıdivliği kuvvetlerinin sudan'ın güneyinde bir bölgeyi (yaklaşık olarak bugünkü uganda) ele geçirmesi ve mısır hıdivliği'nin osmanlı devleti'ne bağlı kabul edilmesi vesilesiyle bölgede hattı istiva eyaleti kurulmuştur.
Ne sanılıyordu bu adamların bütün gün zikir çeken misvakla dişini kurcalayan asalak herifler olduğu falan mı ? Son halife apdülmecidin resimleri ve apdülhamitin marangozluğuna da bakılmasını öneririm..
Batı'da gördüğü saraylara özenerek saraylar, köşkler yaptırmış ama, avrupa'nın endüstri devriminden ve sosyal düzeninden hiç etkilenmemişti.
Tarihçiler onun döneminde saray'dan geçinenlerin sayısının 6 bin kişiyi bulduğunu söylerler. Yüzlerce aşçı, binlerce hademe ve daha da fazlası...
Halk ise yoksulluk içindeydi. Bunlar padişah'ın umurunda değildi.
Dışarıdan alınan borçların tutarı 3.300.000, iç borçların tutarı da 2.200.000 kese altına yüklenmişti. Bu borçlar için yılda 544.000 kese altın faiz ödeniyordu.
denizciliğin önemi kavramış olan, güreş tutmayı seven, besteleri olan, çok renkli padişahlarımızdandır. Ölümündeki bilinmezlikler hala açığa çıkarılmayı beklemektedir.
Abisi Padişah Abdülmecid’in vefatı üzerine 25 Haziran 1861 günü tahta çıktığında 31 yaşındaydı. Güçlü, kuvvetli ve pehlivan yapılıydı. En iyi pehlivanlarla güreşir ve sırtlarını yere getirirdi.
Padişah Abdülaziz'in 15 senelik hükümdarlığı boyunca yaptığı bazı yenilikler şunlardır;
*ilk kez posta pulu basıldı (1863).
*Bank-ı Osmani-i Şahane açıldı (1863).
*Osmanlı Donanması'na ilk zırhlı savaş gemisi katıldı (1864).
*Vilayet Nizamnamesi ile yeni idari yapı ve bunun uygulanmasıyla vilayet meclisleri oluşturuldu (1864).
*Mekteb-i Sanayi (Sanayi Okulu) açıldı (1865).
*Darülfünûn (istanbul Üniversitesi) faaliyete geçti (1868).
*Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) açıldı (1868).
*Divan-ı Ahkâm-ı Adliye (Yargıtay) kuruldu (1868).
*Şura-yı Devlet (Danıştay) kuruldu (1868).
*Mecelle yayınlandı (1869).
*Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) açıldı (1870).
*Belediyeye bağlı ilk modern itfaiye teşkilâtı kuruldu (1871).
*Darüşşafaka açıldı (1873).
*Mekteb-i Maadin (Maden Mektebi) açıldı (1874).
tüm bu kalkınma çabalarına rağmen iç ve dış mihrakların oyunları sonucuyla birlikte;1875 Hersek ayaklanması, Sırbistan-Karadağ Savaşları, Bulgaristan’ın ayaklanması, Selanik Vak’a’sı, medrese öğrencilerinin ayaklanması, Rusya- Avusturya ve Almanya’nın Osmanlı’nın iç işlerine müdahale etmesi gibi gelişmelerin sonucunda Padişah Abdülaziz 30 Mayıs 1876 günü askeri bir darbeyle tahtan indirilmiştir.
Padişah abdülaziz, Gözaltında bulundurulduğu Feriye Sarayı'nda 4 Haziran 1876 tarihinde bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu. bir fotoğrafta Abdülaziz'in tahttan indirildikten sonra ve ölmeden önce çekilmiş ve bu fotoğrafta saray hizmetçileri laubali bir şekilde padişaha dirsek dayamış, padişah ise eski bir üst baş ve etrafa öfkeyle bakan gözlerle görülmektedir. bu fotoğraf Padişah abdülaziz'in nasıl bir hainlikle öldürüldüğünün en önemli kanıtıdır.
Sultan Abdülhamid gibi Sultan Abdülaziz için de çok çirkin iftiralar atılmıştır. Misal, karı kız düşkünü gibi izansız kişilerce hayasız iftiralar ona yakıştırılmaya çalışılmıştır. Sultan Abdülaziz dünyanın en kudretli kara ordusunu kurmuş, donanmayı mükemmel kuvvetlendirmiş, harpçi siyaset uygulamış yavuz sultan selim gibi bir padişahtır. avrupa seyahatine çıkan ilk padişah olmakla birlikte avrupaya giderken bunların suyuna güven olmaz deyip abdest suyunu yanında götürmüş olan, hayatı boyunca yalnızca zemzem suyu içmeye gayret etmiş, medineden gelen mektupları, vesikaları okumadan evvel abdest tazeleyip üç kere öpüp başına koymuş olan muttakidir. Ölümüne intihar süsü verilmesiyle aynı zamanda dini bütün şahsiyyetine halel getirilmeye çalışılmışsa da hiç şüphesiz şehit edilmiştir. Rahmetullahi Aleyhim.
Navarin'de Osmanlı donanması 6000 askeriyle yakılınca Haliç'te dönemin sayılı donanmaları arasına girecek bir filoyu yeniden inşa ettiren akabinde de aynı ordunun başka askerleri tarafından şehit edilen padişah.
katil pehlivanlar tarafından katledilen pehlivan sultan.
sultanın görevden aldığı hüseyin avni paşa, mithat paşa ve mütercim rüştü paşa hain bir tezgahla 300 kadar günümüz adıyla harp okulu öğrencisini kandırarak silahlandırdılar ve taşkışladan gelen taburla dolmabahçe sarayını kuşattılar. donanmaya ait birtakım zırhlılar ise deniz tarafını kontrol altına aldılar. neticede sultan tahttan indirildi ve vakti zamanında sultan 3. selim'in şehit edildiği odaya hapsedildi.
yerine tahta oturan 5. murat fazlasıyla rahatsız olduğu için tahtın hakkını veremiyordu. halk homurdanmaya başlıyor ve sultan abdülaziz'in neden tahttan indirildiğini sorgulamaya başlıyordu ve tabi bu durum hain darbecileri korkutmaya başlamıştı, bir hain ne yaparsa onu yaptılar ve yeniden işe koyulup devrik sultanı katletme planlarına koyuldular. hüseyin avni bu konuda pek zorlanmadı sultanın yanına koyduğu sultanına ihanet eden casuslar ve cezayir'li mustafa pehlivan, yozgat'lı pehlivan mustafa çavuş ve boyabat'lı hacı mehmed pehlivan sultanı öldüreceklerdi. 4 haziran 1876 devrik padişah yusuf suresini okurken gelen katiller onu katlettiler. cahil pehlivanlar sultanın tek bileğini kesmek varken iki bileğini de kestiler.
önceleri intihar olduğuna herkesi ikna etseler de daha sonra sultan 2. abdülhamit bütün bu olayları aydınlatmış, katilleri yargılatmıştır. bazı kesimlerin(kasıtlı olarak) gaddar padişah olarak lanse ettiği sultan 2. abdülhamit idam kararları çıkan bu hainlerin idam cezalarını kendi yetkisine dayanarak sürgüne çevirmiştir.
19. Asırda arapça "abd" yani 'köle' manasına gelen bir ön ekle ismi başlayan üç padişahtan(abdülmecit, abdülaziz, 2. abdülhamit) birisidir. Kemal Karpat'a göre, bu ekle başlayan isimleri olan padişahların osmanlı tarihi boyunca, birinci abdülhamit dışında, sadece 19. Asrın yarısından sonra halifelik makamına geçenlerde olması tesadüf değil, halifeliğin siyasal bağlamda daha etkin bir biçimde kullanılmak istenmesiyle alakalıdır.
200 seneden önce yaşanan Genç osman ın ölümüne benzer şekilde öldürülmüştür. 40 yıl sonra Oğlu yusuf izzeddin efendi de benzer şekilde öldürülüyor. Bu tarz olaylar bize tek kişiye bağlı olmanın sıkıntılı olduğunu halkın ülke yönetiminde etkin olması gerektiğini gösteriyor. Yoksa 3-5 şebek kafalarına göre mafyacılık oynayıp koca ülkenin kaderini çizmeye kalkıyor.
babası mahmut'un izinden giden akıl adamı, aynı zamanda bir müzisyendir kendisi.
tabi çoğu tarihçimiz(!) osmanlı medeniyeti'ni sadece savaşlardan ibaret sandıkları için abdülaziz'in populerliği pek yoktur halk arasında.
sonra biri çıkar bunlar vals yapıyordu bunlar dans ediyordu bunlar klasik müzik çalıyordu falan der, biz de aval aval bakarız.
Yorumlama yok araştırma yok , iyiyi-güzeli takip etmek yok sanat yok kültür yok. Çin'e gidip alınız denilen ilmi her şeyin bu kadar kolaylaştığı bilgi çağında tıklamaktan aciziz.
bu mudur milliyetçilik bu mudur değerlere sahip çıkmak , çocuğunuz justin bieberlerle büyütmek istiyorsanız buyrun devam edin.
ben kendiminkilere abdülaziz'i nejat ertaş'ı yunus emre'yi ruhi su'yu güzel şekilde anlatacağım. hadi eyvallah.
"...Sultan Abdülazizin naaşını yıkayan imamlar, sonradan verdikleri ifadelerde, Sultanın iki dişinin kırık olduğunu, sakalının sol tarafının yolunduğunu, sol memesinin altında büyük bir çürüğün bulunduğunu belirtmişlerdir. Pehlivanlar da, yaptıklarını sonra itiraf etmişlerdir. ismail Hami Danişmend 5 ciltlik izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı kitabında Sultanın ölüm sebebinin intihar olmayıp, cinayet olduğunu 31 delil ile izah etmektedir. intihar eden bir kimsenin iki bileğini küçük bir makasla kendisinin derince kesmesi adli tıbba göre mümkün değildir..."
