Osmanlı Devleti'nin yönetimine Al-i Osman diye adlandırılan Osmanlı ailesi dışında başka bir sülaleden hükümdar getirilmemiştir. Devletin ve milletin devamı ilkesine uyularak, bir isyan çıkmasının önüne geçmek amacıyla diğer şehzadeler öldürülürdü. Bu nedenle yıkılışına kadar, Osmanlı Devleti'nde Roma ve Bizans'ta olduğu gibi bir çok sülale iş başına geçmemiştir. I. Ahmet Dönemi'nden itibaren, kardeş katli kaldırılarak, oda hapsi uygulaması başlamıştır. Padişah, törelere göre, bütün güç ve kudreti elinde bulunduran ve memleketin sahibi sayılırdı. Padişah, şer'i hukuka aykırı olmamak şartıyla, birtakım hükümler verir, bunlar örf olarak adlandırılırdı.
Padişahlar aynı zamanda ordunun başkomutanı idi. XVI. yüzyıla kadar padişahlar, şehzadelikleri döneminde savaşlara katılır, ülke idaresi ve savaş teknikleri konusunda tecrübe kazanırlardı. Padişahlar, dini anlamda yetkilere de sahiptiler. Bu yetki Yavuz Sultan Selim'in, Mısır'ı alması ile Halife-i Müslimin, yani Müslümanların halifesi sanı ile belirtilmişti.
Padişah çocuklarına, çelebi veya şehzade denir, şehzadeler, babalarının sağlığında büyük bir sancağa tayin edilirdi. Buralarda, başlarında da Lala denilen devlet adamları olmak üzere, devlet yönetimi konusunda yetiştirilirlerdi. Her şehzade hükümdar olma hakkına sahipti. Tahta çıkma konusunda herhangi bir veraset sistemi yoktu. Osman Bey ve Orhan Bey döneminde padişahlık hakkı hanedanın bütün erkek üyelerine aitti.
Ancak, I. Murat döneminden itibaren padişahlık, padişah ve oğullarına bırakılmış, bu durum şehzadeler arasında zaman zaman taht kavgalarına sebep olmuştu. Fatih Kanunnamesi'nde bu durum; şehzadelerin hangisine saltanat nasip olursa onun tahta geçeceği; şeklinde belirtilmiş, böylece bu kanunname ile kardeş katli yasallaşmıştır. I. Ahmet dönemi ile birlikte, ekber ve erşad yani en akıllı ve en yaşlı kişinin tahta geçmesi kuralı getirilerek veraset sistemi belirgin bir duruma gelmişti.
Osmanlı padişahları Halifelik yetkilerini ilk defa 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'nda Kırım Müslümanlarını dini açıdan kendilerine bağlıyarak kullanmışlardır.
osmanlı devletinin başı. tüm topraklar, hayvanlar, arabalar ve de kadınlar kendisinin tapulu malıdır. bu yüzden egosu tavandadır. egosu gibi hormonlarıda tavan yapmıştır.
--spoiler--
sakin ustume gelme inanamam
beni ben gibi sevmedi bilirim
bu sefer de yalanci ben olamam
seni bir kalemde rezil ederim
korkuyorum sana
asktan soz etmeye ben
inatciyim derdim cok
dostum var hic dermanim yok
ah ne zaman bu ayrilik pek yaman
neler cektim bu dunyadan
el mi yaman ben mi yaman
bu devirde kimse sultan degil
hukumdar degil bezirgan degil
bu kadar guvenme hic kendine
kimse sah degil padisah degil
--spoiler--
ayrıca ''bu devirde kimse sultan degil, hukumdar degil, bezirgan degil'' kısmındaki bezirgan ın vasfını çözebilmiş değilim. ama serdar ortaç ın kültürel birikimi ile ilgili derin bilgiler verdiği kesin;
yeni bir front vakası gibi görünen yazar.. büyük ihtimal vatanını çok seviyor ve msn'de nickinin başına kırmızı gül koyuyordur. öyle bir izlenim ve potansiyel var yani.
sırf babası padişah diye dedelerimize, nenelerimize kölelik yaptırmış, sömürmüş, kullanmış, vergi almış, sikinin keyfinden savaş çıkarıp dedelerimizin ölümüne sebep olmuş şımarık heriflere verilen isim. bazı köle torunları hala bunlara tapar, hala saygı duyar, özlem duyar. nasıl işlemişse kölelik kanımıza. yazık...