Ecnebi düğünlerinde düğün müziği olarak çalıyorlar bunu. Adeta 9. senfoniyi detone olan ergen sesiyle insanlığa doğruluğuğa diye okumak kadar büyük bir hakaret müziğin güzelliğine karşı, hem de kimden 3'üncü yılı dolmadan muhtemelen bir ihanetle süslenecek ki süsleneceği de bilerek kullanıyorum çünkü bilenler bilir bütün aşk martavallarının ardında aslında birbirini sevmeyen beyni zamane eğlenceleri tarafından folloş olmuş birbirini pek sevmeyen fakat seviyormuş gibi yapan maymunsulara dönüşür o iki insanın yaşadığı zamanla bir evliliğin nasıl bir parçası olabilir bu müzik?
Neyse ben kendi gözümden anlatayım. Tam da bir solucan deliği açıldıktan sonra bambaşka paralel evrenlerdeki bambaşka nedenselliklere otostop çekme kıvamındaki bir yolculuktan, maceradan önce bizim evrene veda edilirken dinlenecek türden bir müziktir.
Giderken de elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler deme hissini yaratır insanın içinde. Keşke ses dalgalarının iletimiyle oluşan quantum elektrodinamiği denen bir kuram tarafından tamamen anlaşılabilir olan bir yapının bu kadar güzel şeyler yaratabilecek potansiyelinin varlığına gözümüzü açan tanrı onunla bütün evreni kaplayacak yaratacak kudreti de henüz bizden esirgememiş olsa
michael lucarelli tarafından icra edilen gitar versiyonu kötü geçen bir günü bile neşelendirmeye yeter. Klasik müziğin size hitap etmediğini düşünüyorsanız bir kez dinleyin ve bundan daha fazla yanılamayacağınızı görün.
insanı allahın çölünden bulutlarla ormanın birleştiği yere atacak güçte bir eser. eser demek hafif kalacak ama şaheser daha uygun sanki.. aslında dünya çok güzel len valla***
romantic modernized version ile insana gereğinden fazla umut aşılayan, sonra göt gibi ortada kaldığında da pek teselli etmeyen müzik şaheseri... ayrıca biliyorum klasik müzik için yaratılmış değilim.
şu dünya üzerinde kulaklarımın duyduğu en güzel şeylerdendir... özellikle johann sebastian bach yorumu dinlenmelidir. 2.02'ye dikkat ve lütfen sadece dinleyin, başka bir şeyle ilgilenmeden; o bunu hakediyor.
sanki herhangi bir insanın 0-80 * yaş aralığında yaşadıklarının, müziğe dökülmüş hali gibidir bu eser. en azından bende öyle bir çağrışım yapıyor yani.
insanın ruhu için yapılmış bir eserdir. parçayı dinlerken, rusya'nın karlı yollarında atlı kızakla gezdiğini hayal edersin. gece, ay ışığı bembeyaz karları hafif aydınlatmış, ağaçların dallarına vurdukça karın üzerinde siyah gölgeler oluşturur. önünde tek görebildiğin gelinlik giymiş gibi bembeyaz yolların ufukta kaybolduğu çizgide atların derin soluk alışlarıdır. kızağın çan seslerini duyan kuşlar, dallardan aşağı karları dökerek uçuşurlar. ve soğuğu hissedersin...
dünyanın en nadide eserlerinden biri. pachelbel'in kesinlikle en iyi bestesidir. dinlerken insana öyle bir huzur verir ki, tam cehenneneme yol almışken son anda cennete şutlanmış gibi olursunuz. tek kelime ile harikadır.
canon´dur. bütün enstrumanlar ayni partiyi 8 ölcü arayla calmaktadirlar., dört sesli bir canon´dur. ortasindaki hareketli bölüm eserin sonuna kadar sadece iki seste tekrarladigi icin ve arkadan gelen iki ses o hareketli bölüme birinci ses eserin sonuna gelipte eser bittigi icin, gelemedigi icin, eserin "canon" oldugu" anlasilmamaktadir.
gercek bir baroktur. canon barok müzigin kontrapunctual yazisinin en temel cizgilerindendir.
içinizi yavaştan neşelendirebildiği gibi yaylıların kimi vuruşlarında yeniden doğmuşsunuz hissi de uyandırabilen; ayrıca hüznü de yaşatan eşsiz eserlerden biridir.*
kaybederken bulmak,vazgeçerken sarılmak dört elle ve yeniden başlamak...
güzel bir kadın gibi kokar bir de..
kadın,tüm dişiliğiyle salınır, yanınıza uzanır; elleriyle,gözünün bebekleriyle,dudaklarının bitip yanağının başladığı yerle, saçlarıyla, illaki omuzlarıyla, sonsuz sırtıyla,en çıkıntı vahşi uçlarıyla ve kasıklarıyla... taptaze..bahar gelir..gitmesin...