filmin daha başlarında esas adamı kül kutusunda görünce bu filmin neresinde rol alacak bu adam diye beklerken.
geçmişe dönüşlerle iyi kötü bir film çıkarılmış.
eski sevgilimin "izle bak bayılıcaksın, çok romantik." ısrarlarına dayanamayıp izlediğim aşırı sıkıcı, saçma ve klişe bulduğum film. tabiki bunu ona direk söylemedim "ay aşkım çok tatlıymış, çok duygulandım." falan diyip konuyu geçiştirmiştim.
tamam sonuçta romantik komedi fazla bir mantık aramak doğru olmaz da gerçekten çok hayali, gerçek dünyadan çok kopuk değil miydi sözlük? yani o doğum gününde ölen sevgilinden mesajlar gelmesi, filmin başındaki o abartılı tartışma ve barışma sahnesi falan. olmamış film!
bende saplantı halini almış film. bırakamıyorum, bildiğin kopamıyorum sevgili sözlük. biliyor musun aslında kopmayı falan da istemiyorum. ölmeyi bekleyen kahramanımızın (Gerard Butler olmakta bu yiğit) eşine aşkı aramaya devam etmesini söylemesi, ölümünün yarattığı travmayı hafifletmeye çalışması.. aman diyim fena film.
- 'Delirmek için zengin olmak lazım. Aklını kaçırmak orta sınıf için lüks bi şey.' ve daha nice şahane replikleri var filmin, basit bi hollywood filmi diyip geçmemek lazım.
Duygusal filmdir. Yakın zamanda red yediyseniz, sevgilinizden ayrıldıysanız, aşık olduğunuz kız başkasıyla çıkmaya başladıysa falan uzak durun. Zaten intihara yakın bir psikoloji içindesiniz, bu film tetikler. Filmden bahsedecek olursak adam çok duygusal ve düşünceli davranmış. Gerçek hayatta olduğunu düşünsenize bir, aşık olduğunuz kişi ölüyor. Hayattayken yazdığı mektuplar geliyor sonra doğum gününüzü kutlamak için veya sizi teselli etmek için falan. Adam kafayı yer, üzüntüden oracıkta kanser olur yemin ediyorum. Yaratıcı bir konu olmuş yani. Duygusal olmuş bayağı. Özellikle kızlar pek bir beğendi, ben de beğendim kabul ediyorum. Bayağı da duygulandım hatta. Utanmasam ağlayacaktım, ağlamış bile olabilirim. Filmde tek beğenmediğim yan başrolde oynayan kızın ağzıydı. Çok büyüktü be hacı. Oraya çok taş bir hatun konulsaydı film tam süper olurdu. Neyse başka zamana artık.
sevgiliyle izlenmesi tavsiye olunmayan aşk filmi. evet akan gözyaşlarım ve burun sıvılarımı koluna silmesem iyiydi ama, ben terketmesi için yeterli bir sebep olmadığı kanaatindeyim. o değil de niye ağladıysam o kadar?
kitabıyla kıyaslanamayacak film. klasik olarak önce kitabı okudum, sonra filmi izledim. filmi izlerken küfrediyordum artık. kısaltma yapılmasına razıyım, olay örgüsünü değiştirmişler. meslekler, tanışmalar vs. tamamen farklı. kitabı bir çırpıda bitirdim, çok akıcı ve eğlenceliydi. filmde aynı hazzı alamadım. tavsiyem önce okuyun eğlenin, sonra filmi izleyin sinir krizleri geçirin.
'hayatta hiçbir zaman yalnız olmadın, yalnız olduğunda bile yalnızlıkla birlikteydin' gibi insanı damardan vuran bir kelime sülalesini yaklaşık 2 saat boyunca izleyicinin kafasına zorla sokmaya çalışmaya çalışan, vasat düzeyine bile ulaşamamış bir filmdir kanımca. şunu da belirtmeliyim ki; olur da bir gün yalnızlıktan kurtulma boşluğuna şuuru mabada indirerek atlarsam fikirlerim değişebilir bu film için, çünkü film yalnız olanlar için hiç ama hiçbir şey ifade etmiyor. he illa merak ettim ve romantizmin doruklarda olduğu bir film izlemek istiyorum diyorsan; jeffrey dean morgan için aç izle derim. geçtim onu sırf gerard butler için bile izlenilebilir bir film diyorum. bunlar da yetmez diyorsan; hilary swank oynuyor, ne duruyorsun hala derim!
aşırı duygusal olmadığım için genelde filmlerde falan ağlayan bir insan değilimdir; bundan birkaç sene önce arkadaşımın bende kalması ile birlikte çantasından bir film çıkardı ağlayacaksın dedi dalga geçtim. ama gerçekten ağladım ben sözlük. şaka bir yana muhteşem bir film hele gerard butler alır götürür.