tutunamayanlar, ilk romanı, herkese yazılmış gibi görünen fakat aslında yalnızca türklerin anlayabileceği ve bir insan tarafından yazılabileceğini düşünmeyeceğiniz eseridir. eser gibi eserdir.
Merhaba hocam nasılsın? Bugünde çok bekledim seni. Sayfalarında demedin mi ''Ben buradayım okuyucum sen neredesin'' buradayım işte hani sen neredesin?
Neden gittin hocam, seni boktan bir tümör mü alacaktı bizden? Canımızı, dişimize taktığımız zamanlarda neden seni aldı?
Olmadı hocam gerçekten olmadı yapamıyoruz..
Tutunamıyorum artık hocam.
T u t u n a m ı y o r u m . . .
türk edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarıdır, tezer özlü'den de iyidir. bir kısım ergen tezer özlü'nün daha iyi olduğunu iddia etse de bu saçmalıktır.
Bütün gün kılımı kıpırdatmadım. Akşama doğru biraz bahçeye çıktım; bir sandalyenin üstünde, kitap okumaya çalıştım. Bir haftadır okumak için uğraştığım ve her birinde en çok dokuzuncu sayfaya gelebildiğim on sekiz kitaptan biriydi elimdeki. Kuru yaprakları ezerek ön kapıya doğru yaklaşan bir gölge gördüm birden bire. Hemen fırladım sonra durdum, aptal dedim kendime. Ön kapıya geldiğim zaman postacı uzaklaşıyordu. Kapının altında bir mektup buldum; pullu, yazılı,damgalı bir mektup. Rahatladım. Gene de biraz telaşlıydım herhalde; hiç adetim olmadığı halde zarfı parçaladım açarken..
Köyde oturduğum sırada bir gün ilginizi umarak diye imzalanmış bir kitap gelmişti bana: Tutunamayanlar. Çok beğendiğim halde bunu Oğuz Ataya bildirmek gereği duymamıştım. Böylesine güzel bir roman yazan birinin başkalarını da yazacağını, benim yargıma gereksinmeyeceğimi düşünmüştüm. Yıllar sonra bir tanıdığına benim için Romanımla ilgilenmedi demiş. Bunu duyduğuma üzüldüm. Ölmemiş olsaydı ne yapar eder, onu bulur konuşurdum.
insanların yazdıkları saçmalıkların altına kendi ismini yazamayıp onun adını yazması beni kahrediyor, yaşasaydı ve görseydi o da kahrolurdu. neden bu kadar meşhur oldu öldükten otuz küsür yıl sonra? buradan sevgili internetten edebiyat severi olan dostlara sesleniyorum "herkes okuyor ben de okumak zorundayım" gibi düşüncelere kapılmayınız, boş veriniz piyasada sizin istediğiniz tarzda yazar da kitap da çok lütfen o tarafa doğru hareketleniniz.
Öncelikle ''ne zaman hayatı tutsam da bilmem ne'' gibi salakça bir cümle kuramayacak kadar zeki bir yazardır. Devamını telefonla yazmak zor şu an ama kısaca;
twittterda ve facebookta paylaşılan 10 sözden en az 6' sı onun değildir.
Onu sevdiğini iddia edenlerin yarısı da hayatında oğuz atay okumamıştır, okuduysa da anlamamıştır.
tutunamayanlarda kendini anlattığı öne sürülür. öte yandan yazdığı sıralarda kimsenin umurunda olmayan bu eser popüler kültür, modernizm sayesinde tutulmuştur.
kendisiyle hiçbir alakası olmayan uydurma sözlerle incitilen yazardır.
bu konuda ekşi sözlükte açılmış bulunan "internette oğuz atay'a izafe edilen korkunç sözler" başlığının okunmasını oldukça yararlı buluyorum. o başlığı açan ve ısrarla tespitlerine devam eden arkadaşı tanımıyorum ama ona ulaşabilmek, ona şöyle sıkıca bir sarılabilmek isterdim. ne güzel insanmışsın sen.
bütün bu saçmalıkları uydurma cüretini gösteren ........ varlıklarla, aynı havayı soluduğumu bilmek bile beni rahatsız ediyor. "Onlar"a ne diyeceğimi bilemiyorum.
"Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler. Ben de kendimi anlamadım: Bütün hayatım boyunca normal bir adam olmaya çalıştım."
tehlikeli oyunlar adlı kitabında hayranlıkla okuduğum bir bölümü vardır ki harikadır;
Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda, ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla. Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslına bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. Şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum.
"okurun burada sayın yazar sen neredesin?" diye sormak istiyorum bazı bazı kendisine. daha önce ulus baker hakkında yazarken de demiştim, arkasından böyle duygusal zırvalamalar yakışmıyor böyle düşünen, yazan öznelerin arkasından konuşurken. cümleleri devirmek yakışmıyor lakin bilemiyorum herkes her şeyleşiyor, her şey herkesleşiyor işte, ne yapmalı?
tutunamayanlar adlı kitabında 'beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma beni.
alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.'
diyen adam.
keşke tanışma gibi bir şansım olsaydı.
tutunamayanlar adlı romanı ile 1970 trt roman ödülü kazanmış, postmodernizm akımını benimsemiş, kara mizahın temsilcilerinden, 1934 kastamonu doğumlu yazar.