oğuz atay

entry655 galeri71 video5
    401.
  1. Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize..
    1 ...
  2. 400.
  3. Çok fazla konuşmaya gerek yok tutunamayanları okuyunca anlarsınız.
    0 ...
  4. 399.
  5. oğuz atay'ın "tutunamayanlar" üzerine röportajı.

    --spoiler--
    pakize kutlu’nun oğuz atay’la yapmış olduğu aşağıdaki röportaj yeni ortam’da 30 eylül 1972 tarihinde yayımlanmıştır.

    1970 trt roman ödülü’nü kazanan ilk romanınız tutunamayanlar’a karşı eleştirmenlerimiz genellikle yaklaşmaktan kaçınır bir tavır takındılar. romanınızı ödüllendiren trt seçici kurul üyesi edebiyatçılarımız da bu suskunluğa katılır göründüler. tavrı bütün olarak nasıl yorumluyorsunuz?

    eleştirmenlerimizin, daha doğrusu uzun süredir yazmayanların dışında olanların kafasında belirlenmiş, sınırları çizilmiş bir roman tanımı var sanıyorum. bu yüzden bir kitabı bu ölçülere uyup uymamasına göre değerlendiriyorlar. belki de benim yazdığım, bir bakıma karmaşık ve alışılmadık sayfalar için henüz yeni bir kalıp bulamadılar.

    oğuz atay, romanınızın yapı, içerik ve anlatım çeşitliliği bakımından alışılandan farklılığı hemen dikkati çekiyor. anlatım özelliğindeki değişiklikler, sıçramalar ve hız okurun romana girmesini bir ölçüde güçleştirmiyor mu? bu, okurla aranızda kurmak istediğiniz bağ bakımından düşündürücü değil mi?

    ülkemizde okur sayısı oldukça düşük. büyük kalabalıklarla bağ kurduğu sanılan romanların bile aydınların dışında bir okuyucu kütlesi bulunduğunu sanmıyorum. üstelik aydınlar, bir de kendileri hakkında yazılanları okumak zorunda. bu bakımdan benim gibi yeni yazmaya başlayan birini arayıp bulmak ve alıp okumak zahmetinin üstesinden gelmiş okuyucuların, ilk bakışta yorucu görünen sayfalar arasında güçlük çekmeyeceğine güveniyorum. okur yazarı az olan ülkemizde bile, okuyucular böyle bir kitap yayımlandığını haber alırlarsa, birçok yazarımızın aklından bile geçiremeyeceği bir yetenekle daha neler neler okuyabileceklerine inanıyorum. okuyucuyu yeteneksiz sayarak yazmak istediklerini sadeleştirme çabasına girişenlerin de neden oturup yazdığını anlamıyorum.

    tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz?

    tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, “peki herkes ne yapıyor?” diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum. ben, kahramanlarımın iplerini istediği gibi oynatarak insanlardan kuklalar yaratan büyük romancıların yeteneklerinden yoksunum. roman kahramanlarına uygulayacak büyük nazariyelerim, onları peşinden koşturacağım büyük ülkülerim yok. ya da insanlara, özellikle tutunamayanlara saygım büyük olduğu için, acıyorum onlara; böyle büyük büyük meselelerin makale, inceleme, deneme gibi yazı türlerinin konusu olduğunu sanıyorum.

    tutunamayanlar’dan selim ışık kimdir?

    selim ışık, birçok tutunamayanın bileşkesidir. intihar eden bir arkadaşım, ural var; ama bütünüyle selim ışık o kadar değil. belki ben varım (bu cümleyi yazmayın). adlarını yazmanın sakıncalı olduğu birçok arkadaşım var. herkesin “tutunan” olmak istediği bir ülkede tutunamayanlığı seçen selim ışık’la yakınlığının olması birçok kimseye dokunur diye onların adlarını saymak istemiyorum. selim öldü. selimlik de ölmüştür. başarının insanı sevimsizleştirdiğini yazmıştım bir yerde; fakat tutunamayanlığın sevimliliğine de kimsenin yanaşmadığını görüyorum. neden yanaşsınlar? bir arkadaşımın dediğine göre, ben romanda herkesi bir bakıma tutunamayanlığa çağırıyormuşum. henüz bir karşılık alamadım.

    ya turgut özben?

    turgut özben’in durumu farklı bir bakıma. turgut, bütün çabasına rağmen tutunamıyor. bu açıdan selim kadar akıllı değil. belki de turgut, bir kişinin, bir tutunamayanlar prensinin ortaya çıkarak, hepsi adına sonuna kadar dayanmasını istediği için kata, arabaya ve küçük burjuva nimetlerine boş verip tutunamamayı seçiyor. selim’le birlikte selim öldükten sonra yola çıkıyor. son olarak bir trende görmüşler onu. belki yolculuğu bitmemiştir daha.

    bir de hikâyeniz yayımlandı. yeni dergi’nin, eylül 1972 tarihli sayısında. roman ve hikâye bağlantısı üstüne düşündükleriniz? bugün hâlâ ayrı türler olarak tanımlanabilir mi?

    bugünlerde hikâye yazıyorum. kısa yazmaktan başka bir meselem yok; çünkü 60 sayfalık bir hikâye yazdım, bastırması güç oluyor dergilerde. romanda şiir, oyun, makale (hepsi uydurma elbette) gibi birçok türden yararlanmıştım. romanın bu bakımdan hikâyeden farklı imkânları var herhalde. ikinci romanım tehlikeli oyunlar’da özellikle oyun parçaları var. bunun dışında, bu iki tür arasında farklar varsa onu eleştirmenler daha iyi bilirler.

    yazarlarınızı açıklar mısınız? neden sevdiğinizi, gerekçeleriyle?

    sevdiğim yazarların başında kafka ve dostoyevski’yi sayarsam, tutunamayanlar’ı okuyanlar için şaşırtıcı olmaz herhalde. insanı, bu arada selim ışık’ı yalnız bırakanların dünyasında böyle yazarlara da tutunamazsak sonumuz ne olur? gonçarov’un oblomov’u, bir zamanlar hepimizi çok sarsmıştı. stendhal, laclos, george eliot, henry james, melville, nabokov gibi ustalardan da etkilendiğimi sanıyorum. insan roman yazmak istediğinde bir yazarın dediği gibi, başka romanlara heyecan duyarak kapılıyor. “hayatı roman” olanların yazdığı pek görülmüyor.
    - see more at: http://www.edebiyathaber....ine/#sthash.9phmrujq.dpuf
    --spoiler--
    0 ...
  6. 398.
  7. 397.
  8. bir şey anlamak için kendinizi zorlamanız gerektiği gibi bi hisse kaptırtan ancak olayın özünü kavratıp tekrar bu nasıl edebiyat yapıyor diye kendinize sorduran garip bir şekilde akıcı yazar. özel bir insan.
    0 ...
  9. 396.
  10. son sözleri sevinmeyin, daha ölmedim olan insan. aklıma her geldiğinde ferhan şensoy un turgut uyar için söylediği dizeler de gelir aklıma. ilahi azrail oğuz atay hiç ölür mü..

    fırsatım olsa ömrümün geri kalan günlerinin yarısını verip geri getirmeyi istediğim adam. sanki yaratılış zamanında yanımda duran abim gibi hissediyorum.
    1 ...
  11. 395.
  12. türkiye için konuşursak evet yeni bir dilin yaratıcısıdır ve modern'in önünü açanlardandır türk edebiyatı üzerinden eleştirmek her yiğidin harcı değildir ancak dünya edebiyatı yanında konuşacak olursak "eh işte" seviyesinde kalır. zira oğuz'un biçimi-üslubu o daha kundaktayken piyasaya sürülmüştü. burada kötülüyormuşum gibi gözükmek istemem aksine övüyorum kendisinin yerli edebiyat için ne kadar ufuk açıcı bir insan olduğunu vurguluyorum.

    ek: ulan hakan günday gibilerini okuyan adam oğuz atay'ı da okuyup seviyor ya asıl ona yanıyorum!
    0 ...
  13. 394.
  14. 393.
  15. 392.
  16. 391.
  17. Hayata bakışı değiştiren yazardır. Yarattığı karakterlerin gerçek hayatta olması istenir için için.
    2 ...
  18. 390.
  19. Tutunamayanlar kitabıyla kaleminin ağırlığını ortaya koymuş, bir bilim adamının romanıyla ise ne kadar hafif ve içten olduğunu ortaya koymuştur.
    1 ...
  20. 389.
  21. " Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, 'Yahu insanlık öldü mü..?' diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, 'insanlı...k öldü mü?' ya da 'insanlık ölür mü?' biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir.

    Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır ; Herkes insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok... "
    3 ...
  22. 388.
  23. Yeraltı edebiyatının öncüsü. 3 büyüklerden biri. Biz ona son peygamber diyoruz.
    0 ...
  24. 387.
  25. 386.
  26. "Fakat Allah kahretsin! insan anlatmak istiyor albayım,
    Öyle budalaca bir özleme kapılıyor.
    Bir yandanda hiç konuşmak istemiyor
    Tıpkı oyunlarda ki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
    Fakat benimde sevmeye hakkım yok mu albayım?
    Yok.
    Peki albayım.
    Bende susarım o zaman,
    Gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim.
    Fakat albayım, adresimi bilmeden nasıl bulup anlayacaklar?
    Sorarım size, nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı?
    Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.
    Bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum.
    Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan,
    Bir yandan da kılına zarar gelsin istyemiyor.
    Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
    Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.."
    3 ...
  27. 385.
  28. Tutunamayanlar ilk romanı olmasına karşın, gayet güzel bir dille yazılmıştır. yanlış hatırlamıyorsam ilk biyografik roman ise, Bir Bilim Adamının Romanı adlı eseridir. Son dönemde hak ettiği değeri kazanmıştır, fakat öldükten sonra.
    1 ...
  29. 384.
  30. 383.
  31. Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş
    olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve
    birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve
    şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan
    olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda
    kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
    insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde
    bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
    düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp
    sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş
    olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış
    olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.
    Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor
    diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa
    arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da
    dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz
    bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslına bakılırsa, bu sözleri
    kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir
    şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu
    günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
    kararlar. Şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir
    öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta
    tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir
    davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa
    ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, Sevgili Bilge, aziz varlığımı
    artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke
    bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle
    terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır. Bazı
    insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak
    durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır. Bu alın yazısı da başkaları
    tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu
    da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. Bir alın yazısı da ölümün
    anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı
    müelliflere göre bu durum daha acıklıdır.
    4 ...
  32. 382.
  33. Düz Yazı yazmanın bir sanat olduğunun ispatı olan adamdır.
    Adamdır.
    2 ...
  34. 381.
  35. Çok el üstünde tutulur. Ama benim tarzim değil herhalde. Hiç sevemedim yanı. ihsan oktay anar bana kalırsa en az 8 misli daha iyi bir yazar.
    2 ...
  36. 380.
  37. Oğuzcum atay...

    Poyraz Karayel sayesinde sevdiğim adam.
    3 ...
  38. 379.
  39. Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!
    0 ...
  40. 378.
  41.   "Ben de hepinizden farklı bir solucandım kim bilir? Şimdi yarısı ezilmiş yerde yattığı için belli olmuyor. Diğer yarısını yerden kaldırmak için çırpınan Günseli'yi bile acıklı gözlerle izleyemiyor. Gözleri ezilen yarısında kaldı da ondan. Anlayışı da o yarıda kaldı, bütün ümitleri de yaşama isteği de, mühendislik diploması da, iyi durum kağıdı da, çiçek aşısı kağıdı da, altı tane vesikalık resmi de, isa sevgisi de, bilmem nesi de, yaratma hırsı da, bir türlü atamadığı değersiz evrakı da, Günseli'yi okşamak isteyen elleri, ona dokunmak isteyen derisi de hep ezilen yarısında kaldı. Bu yarısında sadece ölüm acılığı kaldı. Bu nedenle şimdiye kadar söylemek istediklerimizi kısaca özetlemek gerekirse, mezar taşına şöyle yazılması uygun düşer(yazı kabartma olmasın,uzaktan dikkat çeker)Şarkısı yarıda kaldı, aklı da karıda kaldı. Sebep olanların gözü kör olsun."
    6 ...
  42. 377.
  43. Kendisi tutunamayanlar adlı bir kitap yazmıştır. Gördünüz mü, Ben de biliyorum. Şimdi dağılın.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük