oğlunun karısıyla evlenen peygamber

    14.
  1. Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu cevap;

    Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir. Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi.

    Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

    25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak "Muhammedül-Emîn" unvanını vermişlerdi.

    Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir.

    Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır.

    Müşrikler, amcası Ebu Talip'e gelip, "yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin." dediler.

    Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi:

    "Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar 'vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem."

    Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter.

    ikinci evliliği ise Hz. Hatice'nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur.

    Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır. ilginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır.

    Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, Neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice'den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece Mısır'lı Mariye'den ibrahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir.

    Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz. Hatice'nin dışındaki evliliklerinde yoktur.

    Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir.

    Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul.

    Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir.

    Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir.

    işte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır.

    Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice'nin vefatına kadar sürmüştür.

    Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53 yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu bir gereğidir.
    8 ...
  2. 9.
  3. aynı zamanda bu dangalaklar zeyd in peygamberimizin oğlu değil azad ettiği kölesi olduğunu da bilmezler hatta allah ın emirlerinden sual sorulamayacağını hiç bilmezler zaten iman etmediği için hak dine saldırmayı da marifet sanar.
    tanım: olmayan peygamberdir.
    8 ...
  4. 9.
  5. manevi ogludur efendim. ve evet kölesi(aynı zamanda azad ettikten sonra manevi oglu yapmıştır) karısından boşanmak zorunda kalmıştır bu ayeten sonra. oglu derken manevi oglu yani evlatlıgı kast edilmiştir. manevi oglu olduguna dair bilgileride isteyen verebillirim.
    8 ...
  6. 7.
  7. oğlu değil evlatlıktır burada ki kasıt.
    5 ...
  8. 15.
  9. Peygamberimiz (sav), halasının kızı olan Zeyneb'i, Zeyneb validemizin çok fazla gönüllü olmamasına rağmen kendi azatlı kölesi Zeyd ile evlendirmiş ve böylece "zengin-fakir, asil-köle" ayırımını yıkmış, insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu en yakınları vasıtasıyla göstermiştir. Daha sonra bu evlilik, Zeyneb validemizin ve akrabalarının ısrarlarıyla dayanılmaz hale gelmiş, kocası Zeyd'in Peygamberimize olan boşanma müracaatları da sonuçsuz kalmıştır. Nihayet Zeyd bu hâle dayanamamış, Zeyneb'i boşamıştı.
    Daha sonra inen âyetlerle (Ahzâb, 37), halasının kızı Zeyneb'le Peygamber Efendimizin nikahı emredilmiştir. Böylece cahiliye devrinin "evlatlığın hanımı ile evlenme yasağı"nı, Peygamberimiz tatbikatıyla kaldırmış ve "öz evlat" ile "evlatlık"ın birbirinden farkı ortaya çıkmıştır.
    Bu olay hakkında, "Hazret-i Peygamber Zeyneb'in güzelliğine hayran kalıp da onunla evlenmiştir." şeklinde ileri geri konuşanlar, şu hususları görmezden gelmektedirler:
    a. Zeyneb, Peygamberimizin halasının kızıdır. Çocukluğundan beri onu defalarca görmesi mümkündür.
    b. Peygamberimiz, Zeyd ile evlendirmeden önce evlilik teklif etse, Zeyneb validemiz bunu seve seve kabul ederdi ve evlenmesine de herhangi bir mani yoktu. Aksine Peygamberimiz, onu elleriyle başka birisiyle evlendirmiş ve Zeyd'in boşanma taleplerini de defalarca reddetmiştir.
    4 ...
  10. 3.
  11. 12.
  12. ayrica azatli kolesi zeyd'in -ki kendisi ayni zamanda ogullu yani evlatligidir- karisi zeynep -ki ayni zamanda hz. muhammed'in hala kizi da olmaktadir- ile, zeyd'in zeynep'i bosamasi sonrasi evlenmistir. fakat bu evlilik cesitli tepkilere yol acmistir. kisa bir sure sonra ise ahzab suresinin 37. ayeti nazil olmus ve muminlere evlatliklarinin bosanmis karilari ile evlenme izni verilmistir.

    "(resûlüm!) hani allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: eşini yanında tut, allah'tan kork! diyordun. allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. oysa asıl korkmana lâyık olan allah'tır. zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. allah'ın emri yerine getirilmiştir." (ahzab 37)

    hz. muhammed'in evlatliginin karisi ile evlenmesinin sebebi, baska bir deyisle ahzab suresinin 37. ayetinde muminlere, evlatliklarinin bosanmis karilari ile evlenme izni verilisinin nedeni dini cevrelerce cesitli sekillerde aciklanmistir. iste o aciklamalardan birisi:

    "o zaman kişi kendine bir evlatlık seçerse ona öz evladın bütün hakları tanınırdı. babalığın ölümünden sonra öz evlatla malı paylaşırdı. eğer babalığından evvel ölürse, babalığı onun ailesiyle evlenemezdi. yüce islam dini bu çürük adeti resulullah'ın (s.a.v) zeyneb'le (r.a) evlenmesiyle ortadan kaldırdı."

    muminlere verilen bir diger izin icin de nisa suresinin 3. ayetine bakabiliriz.

    "eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (nisa 3)

    ayrica gene ahzab suresinin 50. ayetinde -ama- sadece peygamberi kapsayan bir izin de vardir. peygamber olan kisiye, yani hz. muhammed'e, mehrini* verdigi her kadin, allah'in nimet olarak verdigi her cariye, yakin akrabalarinin kizlari, kendini peygambere hibe etmek isteyen her kadin -eger peygamber de kabul ederse- helal kilinmistir.

    "ey peygamber! mehirlerini verdiğin hanımlarını, allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. allah bağışlayandır, merhamet edendir." (ahzab 50)

    alıntıdır.
    * *
    5 ...
  13. 20.
  14. 13.
  15. 6.
  16. kendisi scurtel'dir. oğlum dediği banyoda gidere bıraktığı spermler, karısı ise elizabeth'dir.

    ne acıklı...
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük