malumunuz devir üç kağıtçıların devri. haliyle kimseye güvenilmez oldu hatta babaya bile.
çocukluğumdan tramvalarından biri olan şu olayı anlattıktan sonra, durumu daha net açıklamış olacağım sanırım.
5-6 yaşlarındayım. ailecek oturmuş çekirdek çitliyoruz. ben bir avuç çekirdeğin içini kenara ayırmışım, hepsini bir anda ağzıma atıp 2 dakika zevkle çiğneyeceğim.
bir çekirdek içi yığını oluşturduğum sırada, babam mutfaktan bir bardak su getirmemi rica etti. ben de suyu getirmek için kalktım.
döndüğümde ne göreyim. yarım saatte ayıklayıp, biriktirdiğim çekirdek içi yığının yerinde yeller esiyor. babam büyük bir keyifle getirdiğim suyu bir dikişte bitirdikten sonra hiç unutamayacağım bu lafı söyledi.
- evlat! babana bile güvenme.
o küçük yaştaki bir çocuk için ağır bir tramvaydı bu. o günden beri kimseye güvenmez olmuştum. babam bile bunu yapıyorsa, elalem neler yapar? diye düşünür oldum hep.
paradoks yaratır. babamsın. demek ki sana bile güvenmemem lazım. yani bu lafına güvenmemem lazım ki bu lafına güvenmessem de sana güvenebilirim. o zaman..........