bir zamanlar atv'de yayınlanan "çocuklar için ingilizce" programı.
i can, you can, what can you do?
i can play, ican swim... diye süregiden bir şarkısı vardı.
ne kadar saçma görünse de lise ve üniversitedeki ingilizce derslerimi belkide bu program sayesinde yata yata geçtim.
ilk cıktıgı zamanlarda hergün büyük umutlarla izleyerek "ben bu ingilizceden cakıyorum galiba" havalarında dolasmama neden olan program, taki ingilizce ögretmenim el matador "aferin yavrum aynen devam 40" diyene kadar...
bir zamanlar pek bir meşhur olan; erkek sanıldığı halde kız olduğu anlaşılınca dumura uğratmış karakterdir. şimdi tekrar pörtlemiş, yarın milliyet gazatesi ile dergisi ve cd'si verilecektir. ''i can you can what can you do'' şarkısını özleyen yazarlara hatırlatılır.*
oyuncak hediyeli sütlü çikolata. sorun ne hediyesinde ne çikolatasında sorun reklamında. reklamın baş gayet normal bir kız bir de erkek olmak üzere 2 adet çocuk var ekranda pastel boyalarıyla bir kağıda resim çiziyolar. herşey bu vakte kadar normal. daha sonra resmin içine giriyolar trenle. sallanarak ... ve şarkı başlıyor.
hergüün bir yumurta kıran kazanır
sudan gecir makinaya...(?)
3 kere ozmo de
bu atv de yayınlanırken birde kanal d de teletabiler gibi bir program daha vardı oda ingilizce öğretiyodu. ama ismini hatırlayamadım hatırlayan bi el atsın.
çocuklara ingilizce öğretmeye çalışan, bir sevda hepsini aldığım ancak bir işime yaramayan set. işime yaramadı ama annem atarken yine de hüzünlendim. bir zamanlar benim için umuttular ya, belki de o yüzden..
bir zamanlar televizyondan ingilizce öğreneceğimi sanarak okuduğum ve izlediğim seri.
evden birkaç kilometre uzakta olmasına rağmen hemen her gün gazete bayiine gider ve dergilerini alırdım. hatta verdikleri resimli sözlük hala evde durur ve faydalı olduğunu düşünmüşümdür hep.
"i can, you can, what can you do?" melodisini zihnimize kazıyan çocuk programı.
şarkısının sadece bu kısmı arada dilime dolanır, yanımda birileri varsa şarkıyı mırıldanıp "programın adı neydi yahu, hani dergisi falan da vardı bunların" diye sorar, bulamaz ve unuturdum.
zihnime öyle saçma bir şekilde kazınmış olacak ki bazen ingilizce bir soru ile karşılaştığımda "yes, i can swim" diye cevap veresim gelirdi.*
şimdi öncelikle buradan inci sözlük'e selamlarımı iletirim...
neden, çünkü ben bu ozmo denen arkadaşı tamamen unutmuşum beynim komple silmiş atmış... incide capsini gördüm ilk başta açmadım bak cidden. çünkü terbiyeli bir insanım başlık da malum pek uslu akıllı değildi. sonra altta ozmo yazmış biri böyle beynimde bi hareketlenme oldu* açtım. yahu komple unutmuşum yani yok böyle bir şey. işte büyümek dedikleri bu olsa gerek dedim gözlerimi kısıp ufka baktım falan...
sonra bi videosunu açayım dedim ki, açmaz olaydım olaylar olaylar... benim el kadar bebeyken anlamadığım meğer neler varmış. adamlar subliminal mesajı vermiş de vermiş... ingilizce öğretiyoruz ayağına fight clubın sonuna bağlamışlar. bir zenci zamazingosu eksik:
adamın donuna bakmasını falan geçtim de 0.13 deki kahvaltı tepsisine bir alkış... yazmışlar ama sonunda ozmoya she diyo onu da yeni anladım buradan da çıkardığım sonuç küçükken ingilizceme bi halt katkısı olmamış.
kötülerin tarafında da içki şişesi gibi bi şey gördüm hüzünlendim yani ne gerek var*...
son olarak afedersiniz ama terbiyemi bozucam; ozmo'nun kulağı da sik gibi.
Çocuklar oyunla eğlenirler, oyunla gelişirler. Anneler iyi bilirler
Oyunla hayaller zenginleşir, bir oyun arkadaşı onları sevindirir
Ozmo Ozmo Ozmo oyun arkadaşım o
--spoiler--
uzun versiyonunu da buldum her gece yatmadan önce dinliyorum.
Tüm seri boyunca öğrenebileceğiniz kalıplar ve kelimeler;
where is? (nerededir?) - key (anahtar) - o'clock (saat) - what time is it? (saat kaç) olan ingilizce çizgi dizi ve takip kitapçıklarından oluşan eğitim setinin ve kahramanının adıdır.
hatta hala evde kitaplarını saklıyordum, kardeşim (lise öğrencisidir kendisi) bunları çok sevmiş, bulup yırtıp odasının kapısına yapıştırmış, durun hemen fotoğrafını çekip geliyorum.