belki de bir çoğumuzun özlemle andığı tek kanallı dönemlerin dizileri,bilgisayarın alt yapısı olan televizyona bağlanan atari oyunları, mahallede oyunu bırakıp eve akşam ezanında dönmeler, kukalar, birdirbirler, saklambaçlar, yakan toplar, mendil kapmacalar,girilmesi yasak ve tehlikeli alanlarda top peşinde koşturmacalar,tipitipler,patbomlar,turbolar,atlıkarıncalar,he-man'ler,red-kitler...uzar uzar uzar
sabahları erkenden kalkıp (kalkabilip) çizgifilm izlemek, sokaktan anne/babaya avazın çıktığı kadar bağırıp da ayağına çağırabilmek, leblebi tozu yemek, çatapat patlatmak ve o patlarken hem korku hem de heyecan duymak, saklambaç oynamak.
deli danalar gibi aksama kadar hic yorulmadan saga sola kosabilmek.aksam olunca erkenden uyuyailmek. hic hesap kitap islerine kafa patmaladan uyuyabilmek.
annenizin sizi akşam olması dolayısıyla pencereden çağırması.
babanızın siz dışarda arkadaşlarınızla oynarken işten geldiği için görünmesi ve sizin o an için dünya ile irtibatınızı kopartıp babanızın yanına bütün hızınızla koşmanız.
bugünkü gibi soğuk istanbul günlerinde kömür sobasının başında oturup,sobanın üstündeki mandalina kabuklarından oluşan doğal tütsü etkisiyle birlikte her hangi bir şey yapmak.ne olursa.
bütün kuzenler birleşip evde dünya savaşı çıkartmak. Deterjanları tuvalete dökmek ve ardından sifonu çekmek, birkaç avize indirmek gibi örnekler vermek mümkün.
daha okula başlanmamış o yıllarda sabahın bir saatinde sobanın yanında oturup da en sevdiğin çizgi filmi seyretme, camdan bakıp karın yağışını dertsiz, kedersiz, akılda sorunlar olmadan izlemek gibi küçük ama o mutluluğun bir daha bulunamayacağı anlaşılmış, geri gelmeyeceği bilindiği için sadece özlenmekle kalan olaylardır.