dizide sürekli olarak çakallık denilen şey ryan o’reilly üzerinden işlense de, chris keller’in anlık çakallıkları müthiş. Bayılıyorum bu karakterin rahatlığına.
adam bıçaklanıyor, ölümden dönüyor, bütün bir aryan kardeşliğini karşısına alıyor ama sağda solda dünya sikine salına salına geziyor. Her zaman her durum ve tehlikeye 2 saniye içinde adapte olması bir kenara, asla o rahatlığını kaybetmiyor. Bütün o hengamede bile nefes alan her şeyle flörtleşmeye devam ediyor.
Senaryoda karakter iyi kurgulanmış ancak oyunculuk da mükemmel. Karakter kendine güven ve rahatlığın tanımı gibi.
2000 lerin basında izlemeye calıstım oz u.
hapishane. birbirinden urkutucu insanlar.
yedi sekiz bolum filan dayandım.
yok dedim, bu iskenceyi cekemicem.
bıraktım, mazosist degilmisim;)
"başlangıçta tanrı'nın hiçbir şeyi yoktu. o da bir şeyler yapmaya başladı. toprağı, havayı, suyu, suda yüzen şeyleri yaptı, sürüngenleri, bacakları olanları yaptı. tanrı kendisini büyüttü. sonra bir iki gün içinde ya da birkaç milyon yıl içinde insana nefes verdi. ve o günden beri hayatı bizden emip alıyor.
peki ya inandığın dine iman etmekten vazgeçersen? ruhundaki deliğin hala durduğunu görürsün ve inandığın tanrının aslında yanılsamadan başka bir şey olmadığını fark edersin.
paylaşmadığınız bazı acılar vardır. tıpkı parmak iziniz gibi tamamen size ait, tamamiyle sizin.
dua ettiğinde bir bölgeye mi gidiyorsun? dünyanın geri kalanından sıyrılıyor musun? ben orada hiç bulunmadım.
kimi insanlar isa'yı tanrı'nın oğlu ve kurtarıcı olarak kabul etmezsen cennete gidemeyeceğini söylüyorlar. ama isa'ya inandığın zaman kurtulacağına dair bir garanti var mı? ya da en büyük eşek şakası tanrı'nın kendisi mi?
kimi zaman dokunamayacağınız şeyler dokunabileceklerinizden daha gerçektir. örneğin korku, nefret, yalnızlık bence bir bacaktan daha gerçek.
kimileri tanrı'yı bulmanın muhteşem olduğunu söyler. yanılıyorlar. bu çok tehlikeli. tüm hayatını insanların dünyasında geçiriyorsun. ama sonunda gücünü, yüceliğini gördüğün zaman, diğer insanlar görüntüden çekiliyor. çünkü ona odaklanıyorsun. diğerlerini gözünün kenarıyla ancak görebiliyorsun. gözden kayboluyorlar.
tanrı kendisinin mükemmel, bizim eksik olduğumuzu biliyor; mükemmel olamayız ama olmamızı istiyor. ve olamazsak bizi cezalandırıyor. tanrı en büyük hayduttur. bizi emriyle yaşatıyor, yapmazsak ölümü sunuyor. bizimle yüz yüze konuşması gerekmiyor. ve neyi neden yaptığını açıklamaya da gerek duymuyor."
dünyanın gelmiş geçmiş en güzel dizisidir
hiç bir karakterin yaşam garantisi yoktur en taşaklı karakter hiç beklemediğiniz bir anda öldürülebilir
en nefret ettiğiniz karakter birden en sevdiğiniz favori karakteriniz olabilir
bitirdikten sonra birdaha dizi izleyemedim
oz hayattır. oz gerçeklerin ta kendisidir..
2 yıl öncesinde bu dizi hakkında şunu demiştim:
(#39150737)
Şimdi o dediklerimi okuyunca kendimden utandım, elektrikli sandalyeye kendi rızamla gidip ölmek istiyorum utancımdan...
Dizi oldukça derin, karakter tahlilleri çok başarılı yapılıyor, uyduruktan hapishane senaryosu yok, güç şartlar ve ortamlardaki insanların psikolojilerine inilmiş. izlenilesi.
ve, meksikalı miguel alvarezin o kadar ilerlememesi gerekiyordu. onunda hikayesini bboş yere uzattılar bence. bu dizi dışında yeri tutmaz ama shameless ve rick and morty de öneririm. saygılar..
bu sanata dizi demek küçümsemek olur. 2019 yazında izlemiştim 1 2 ay da bitirmiştim. gerçekten öğretmen gibi. bana çok şey öğretti. ve favorilerim kareem said, ryan oreily!!
pek çok dizi izlemiş olan bünyem için belkide yeri doldurulamaz olan tek yapıt. bir hbo klasiği. 1997-2003 seneleri arasında aktif yayın hayatını sürdürmüştür.
Mükemmel oyunculuklar, gruplaşmalar, çeteler soğukkanlı ölümler/cinayetler... hepsi bizi içine çekip derinden etkilemişti çok.
Özellikle Ryan o'reily karakteri kurnazlığı ve zekasıyla kendine hayran bırakmıştır.
Augustus Hill'in aforizmalarınıda unutmamak gerekmektedir kanımca. *
hiç unutmam nokia 3310 telofonumun ekran profiliydi. cine 5 in anlam ifade ettiği yegane diziydi.
edith: sayın orospu çocuğu eksi verdiğin mouseun tuşunu sikeyim. kolay kolay şahsi küfürde bulunmam ama bu sefer bulunasım geldi. çünkü sen tam süzme bir orospu çocuğusun. sözlük içi oy verme özgürlüğünün de ta amına koyayayım.
Augustus, adebisi, said, o'reilly, schibatta, vern, beecher ve daha bir sürü akla kazınan karakterler taşıyan, içinde muhteşem felsefik diyaloglar barındıran, hbo ya şükrettiren, gelmiş geçmiş en efsane dizilerden biridir.
Kendi kategorisindeki diğer diziler ise adebisinin kahpesi bile olamaz..
efsaneler efsanesidir. zaten ilk bölümünden izleyiciye her an her şey olabilir ona göre he mesajı verir. vize haftasında sınavlara çalışmayıp bitirmeyi başardım iyi bok yedim.
5.sezonunda Bıraktığım Amerikan hapishane konulu dizisi.
Hapishanede afrikan amerikalılar, Müslümanlar, latinler, italyanlar, aryan kardeşliği, motorcular... arasında yaşanan çekişmeler çok sürükleyiciydi.
Sansür uygulanmadan sergiledikleri Ağır sahneleri de bolca mevcut. O'Reily kardeşler ve Said favori karakterlerim. Kısa sürede yeniden devam etmek istiyorum. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1743094/+
oz insana bir sürü hayat tecrübesi ve dersi sunuyor. Gerçekten sadece vakit öldürmek için izlenecek bir dizi değil oz. insanların en çirkin ve en vahşi halini gösteriyor dizi. Pure evil yada tamamen iyi adam yok bu seride. Çıkarları uğruna öldüren, yaşamak için öldüren karakterler hepsi. ilk bölümlerde eski model çekim teknikleri ve görüntü kalitesi biraz rahatsız eder ama alışıyor insan hemen. prison break ile karşılaştırmak bu diziye hakarettir resmen. kerim said ve tobias gibi iki karakterin gelişimi ve hikayesi bile izlemek için bir neden. ryan o'reilly ve onun muhteşem zekasını anlatmaya kelimeler yetmez. Latin, nazi, zenciler gibi arkasında ordu olmamasına rağmen herkesin amına koymuştur. oz izlemeden önce breaking bad diyordum bende herkes gibi ama artık favorim oz.
bugün itibariyle oz un son bölümünü izlemiş bulunuyorum. genel yorumum:
hapishane yaşamını dibine kadar hissettiriyor dizi ne var ki bir yerden sonra siz de o parmaklıklar ardında sıkılmaya başlıyorsunuz, farklı bir tat arayışına giriyorsunuz ve her oz izlemeye başladığınızda o duvarlar size bile sıkıcı geliyor.
peki en büyük eksiği ne diye sorarsanız; cevabım kesinlikle dizinin belli bir amacının olmamasıdır. aşırı savruk bir dizi sürekli olaylar cereyan ediyor ama bir yol kat edilemiyor.
ha birde diziyi izledikten sonra insanların nasıl vahşileştiklerini görebilirsiniz.