oyun yazarinin turkusu

entry1 galeri0
    ?.
  1. Ben bir oyun yazarıyım.
    Gördüğümü gösteririm.
    Nasıl alınıp satıldığını gördüm insan pazarlarında
    insanların
    Bunu gösteririm, ben, oyun yazarı.

    Birbirlerinin odalarına ne düzenlerle girdiklerini,
    nasıl coplarla ya da parayla,
    sokakta nasıl durduklarını ve beklediklerini,
    nasıl tuzaklar kurduklarını birbirlerine,
    sözleştiklerini
    umutla nasıl,
    nasıl astıklarını birbirlerini,
    nasıl seviştiklerini,
    çapulculukla kazandıkları parayı
    nasıl savunduklarını
    ve nasıl yediklerini.
    Bütün bunları gösteririm ben.

    Birbirlerine söyledikleri sözcükleri dökerim kağıda.
    Ananın oğluna neler söylediğini,
    işçiye neler buyurduğunu işverenin,
    nasıl yanıt verdiğini karının kocaya,
    tüm yalvaran sözcükleri, tüm buyuran sözcükleri,
    yaltaklanan sözcükleri, aldatan sözcükleri,
    yalan söyleyen, bilmeyen,
    güzel ya da yaralayan...
    Bunları kağıda dökerim ben.

    Yaklaşan kar fırtınalarını görürüm
    ve yaklaşan depremleri,
    yolu tıkayan dağları görürüm
    ve yataklarından taşan nehirleri.
    Ama şapkaları var kar fırtınalarının,
    depremlerin cüzdanlarında paraları,
    dağlar gelirler arabalarından inerek,
    şahlanan nehirler denetler polisi.
    Ben ışığa çıkartırım bunların hepsini.

    Gösterebilmek için gördüklerimi
    başka halkların, başka çağların oyunlarını okurum.
    Bir iki oyun yazdım, inceleyerek
    iyice o zamanın tekniğini ve
    kaparak işime yarayacak olanı.
    ingilizlerce nasıl sunulduklarını inceledim
    büyük feodal kişilerin
    inceledim zengin kişileri,
    ki onlar için dünya sadece özgelişimleri içindi.
    Ahlakçı ispanyolları inceledim,
    o harika duyguların ustaları olan Hintlileri
    ve aile kurumunu gösteren Çinlileri
    ve kentlerdeki çok renkli kaderleri.

    Kentlerin ve evlerin görünümü, benim zamanımda
    öylesine çabuk değişiyor ki,
    iki yıl ayrılıp geri geldin mi
    olursun bir başka kente yolculuk gibi.
    insanlar kalabalıklar halinde değiştirivermişler
    görünümlerini
    şu birkaç yıl içinde.

    Fabrika kapılarından içeri giren işçiler gördüm ve kapı
    yüksekti,
    ama dışarı çıktıklarında bükülmüştü belleri.
    O zaman şöyle dedim kendi kendime:
    Her şey değişmede
    ve her şey sadece kendi zamanına göre.

    Ve böylece ben,
    her sahneye kodum bir tanıtma işareti
    ve her fabrika avlusuna ve her odaya yıl sayısını işaretledim
    sığırlarını damgalayan çobanlar gibi.

    Ve orada kullanılan tümcelere de
    bir tanıtma işareti kodum,
    unutulmasınlar diye yazılan
    geçici insanların deyişleri gibi
    olsunlar diye onlar da.

    işçi tulumu içindeki kadının o yıllarda
    bir bildiri önünde eğilip söylediklerini,
    ve şapkaları enselerinde borsacıların
    katipleriyle dün nasıl konuştuklarını,
    bu olayların geçtiği yılların
    geçiciliği ile damgalandım.

    Ama bütün bunlara bir şaşırtıcılık verdim,
    bunların en bilinenlerine bile hatta.
    Bir kimsenin inanmayacağı bir şey gibi döktüm kağıda.
    Hiç kimsenin görmemiş olduğu bir şey gibi sundum
    bir kapıcının kapıyı çarpmasını donan bir insan yüzüne.

    bertolt brecht

    çeviri : a. kadir - gülen aktaş
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük