stratejik karar verme çalışmaları ile ilgilenen matematik dalı. her bir kararın sonucunun başkaları tarafından alınan kararlara bağlı olduğu rekabetçi durumlarda bireylerin ve grupların kararlarını ve davranışlarını analiz etmekle ilgilenir.
Gayet de basit bir derstir. Utility fonksiyonuna gore her oyuncunun oynayabilecegi hamleler ve bu hamleler sonunda icinde bulunacagi durum tespit edilir. Diger oyuncunun hamlelerini bilip bilmemesi, her iki oyuncunun da esit bilgiye sahip olup olmamasi, oyuncularinin hamleleri sonunda optimal bir utility noktasinin olup olmamasina gore oyunlar degerlendirilir. Utilitaryen sistemler de politik degerlendirme kriterlerinin olusturur. Bir muhendis bu dersten sol eliyle A alir.
Birlikten kuvvet doğar gibi bir durumdur. Kimse diğerini satmazsa kimseye bir sey olmaz gibi bir mantığı vardır. Butun olay ölümüne guvenmektir. Filmlerde bizi kırmaya çalışıyorlar bir açık verirsek bittik arak ifade edilir. Bir kisi cezadan yırtmak için diğerlerini gammazlarsa olay biter.
Ben Polak, Yale Üniversitesinde açık öğretim programına dahil etmiştir bu dersi. ilginçtir ki ders bana özetle '' kazanamıyorsan berabere kal '' demeye çalışır gibi gelse de, kazanmak zorundasın ünlemi ile bitmiştir.
bireyin, başarısının diğerlerinin seçimlerine dayalı olduğu seçimler yapması olan bazı stratejik durumların matematiksel olarak davranış biçimlerini yakalamaya çalışır. ilk başlarda bir bireyin kazancının ötekinin zararına olduğu (sıfır toplamlı oyunlar) yarışmaları çözümlemek için geliştirilmişse bile, daha sonradan birçok kısıta dayanan çok geniş bir etkileşim alanını incelemeye başlamıştır.
Bir başka oyun da şöyle olabilir: Ben birden fazla sığınağın bulunduğu bir savaş alanındayım, siz de küçük bir uçakla tam üstümde daireler çiziyor ve tepeme bir bomba bırakmak için fırsat kolluyorsunuz. Normalde benim çevredeki en sağlam görünüşlü sığınağı seçmem ve orada saklanmam gerekir ama sizin de normalde yapabileceğiniz en doğru iş benim en iyi sığınağı seçmiş olabileceğimi düşünerek orayı bombalamaktır. Bunu bildiğim için benim o denli sağlam görünmeyen ikinci sığınağı seçmem gerekmez mi? Eğer ikimiz de çok akıllıysak olasılıklara dayanan stratejiler izleriz. Örneğin ben çevredeki çeşitli sığınaklar arasında bana en fazla kurtulma şansı verecek özelliklere sahip olanları arar, bundan sonra nereye saklanacağımı belirlemek için yazı-tura atar ya da gelişigüzel sayılardan oluşan bir liste kullanırım. Siz de beni vurma şansınızın en yüksek düzeyde olduğu sığınağı belirlemek için benzer biçimde olasılıklardan yararlanırsınız. Bu size saçma gelebilir ama ikimiz de akılcı davranabiliyorsak yapacağımız budur. Doğal olarak ben hareketlerimi gizlemezsem sizin işiniz kolaylaşır, buna karşılık siz de nereyi bombalamayı tasarladığınızı bana sezdirmemeye çalışmalısınız.
Günlük hayatta patronunuz, sevgiliniz ya da ülkenizi yönetenlerin sizi yönlendirmeye çalıştığını sık sık görürsünüz. Size önerdikleri oyun, seçeneklerden birinin kesinlikle daha parlak göründüğü bir seçimdir. Bu seçenekte karar kıldığınız zaman karşınıza yeni bir oyun çıkar ve böylelikle kısa bir süre sonra akılcı seçimlerinizin sizi aslında hiçbir zaman istememiş olduğunuz bir yere getirdiğini görür ve tuzağa düştüğünüzü anlarsınız. Bu noktaya gelmemek için yapacağınız şey arada bir beklenmedik biçimde davranmaktır. En çekici görünen seçeneklerden uzak durduğunuz zaman kaybettiğiniz şeylerin karşılığında daha özgür olabilirsiniz. Doğal olarak hedefiniz sadece beklenmedik biçimde davranmak değil, bunu belli bir olasılık stratejisine uygun olarak yapmaktır.
bu teoriyi diplomasiye uyarlarsak şöyle bir tablo çıkar:
iran'ın nükleer silah sahibi olmasının Ortadoğu'da barış için gereklidir. hem israil'in hem de iran'ın nükleer silah sahibi olması halinde, Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB arasında kurulan dengeye benzer ''caydırıcılık'' sağlanabilir. dünya güllük gülistanlık bir yer olur.
peki ya bir çocuk düğmeye basarsa ? john nash'in külleri havaya savrulur...
John Nash'e 1994 nobel iktisat ödülünü getirmiş olan teori..
Bilindiği üzere klasik iktisatçılardan Adam Smith bireysel çıkarı için çalışan kişinin, eş anlı olarak toplumsal çıkara da hizmet etmiş olacağını, yani bireysel çıkarla toplumsal çıkarın orta ve uzun vadede paralel olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda düopol modeline farklı bir bakış açısıyla yaklaşan Nash, rasyonel karar alan bireyin, faydasını maksimize etmek için hem kendisi hem de toplumiçin ideal olanı tercih edeceğini savunur..
Von Neumann'ın 1928'deki makalesi ve daha sonra Norveçli iktisatçı Morgensten'le birlikte 1943'te yayımladıkları kitap, toplamı sıfır olan oyunlar meselesini büyük ölçüde çözüyor ama toplamı sıfır olmayan oyunları çözmüyordu. Bugün bildiğimiz anlamıyla oyun teorisi, aslında iki teoreme dayanır. Bunlar, von Neumann'ın 1928 tarihli minimum-maximum teoremi ile Nash'e Nobel kazandıran 1950 tarihli denge teoremi.
Satranç, poker, briç gibi oyunlarda oyuncuların davranışlarını modellemek straetji seçimleri üzerinde çalışan Macar asıllı John von Neuman ilk makalesini 1928 yazdı. Hidrojen bombasının mimarı sayılan bu dahi matematikçi Oskar Morgenstein ile 1944 te "Oyun teorisi ve ekonomik davranış" isimli kitabı yazarak bu teoriyi ekonomik alana ilk taşıyan oldu. John F.Nash 50-53 yılları arasında yayınladığı dört eseriyle teoremi geliştirdi ve işbirlikçi oyunlarda denge kavramını ortaya attı. Bu yeni kavram yıllar içinde dallanıp budaklandı ve en sonunda 94 yılında Nash'a nobel ödülü kazandırdı. Günümüzde pek çok uygulama alanı olan oyun teorisi özellikle Amerika'nın dış ilişkilerinde çok sık kullandığı bir metod olmuştur.
ekonomi ve sosyal hayatın içinde "ideal takım" kavramını ve takım içindeki elemanların da önemini açıklayan teoridir.kısaca özetlemek gerekirse,elimizde 5 kişiden oluşan bir X takımı olsun.bir yarışmada,kendisi gibi 5 kişilik takımlara karşı yarışıyor..oyun teoremi şunu önerir:bu X takımının oyundan maksimum getiriyi elde etmesi için takımın her elemanının dier takım arkdaşlarını kendisinden çok düşünmesi,yardım etmesi,koruması gerekmektedir.5 kişi de bu davranış içerisinde bulunursa bu X takımı;iç çatışma yaşayan,birlik sağlayamayan, yada tek kişinin borusunun öttüğü ve ya sıradan takımlara karşı çok çok daha başarılı olacaktır.artık bu X takımını istediğimiz gibi yorumlayabiliriz.ister operasyondaki bir askeri tim olsun,ister bir şirket grubunun ortakları olsun,ister sosyal bir sınıf olsun
akil oyunlarinda da anlatidigi uzere, bir bara 4 erkek gidildigi varsayilsin. amac, tabir-i caizse, hatun kaldirmaktir. barda da 4 tane normal guzellikte, hatta guzel sayilmayacak sifatta; 1 tane de cok guzel sarisini bulundugu 5 kisilik bir grup dusunelim. 4 erkek sarisini tavlamaya calisirsa o sarisin simarir ve hicbirine bakmaz. 4 kz da, erkekler sarisina baktigi icin ilgi gostermez. ancak; o ekekler amaclanani yapmak icin 4 kizin yanina giderse, onlara ilgi gosterirse, sayi itibariyle sans daha da artar.