bu kafeste çok cansızım
kaçamıyorum bu alın yazım
hani benim gerçek dostlarım
sahteler adiler neyime lazım
çevrene bak ne görüyorsun
çile içinde sona eriyorsun
yok oluyorsun anlamıyorsun
sevdiğin an hep kaybediyorsun
geçen anlar en zor işin
hiç düşünme yoktur eşin
sakın sorma ne nasıl niye
yaşarız öylesine
öylesine x 2
geriye bakma sana kaçış yok
şov yapma karnım tok
çeneni kapa bu sana bir şok
gerçekleri kafana iyice sok
bu anlamda zaman çok kötü
her şeyi boşver kolla götü
bu anlamda zaman çok kötü
her şeyi boşver kolla götü
düşünmüş , taşınmış kendisine bir nick bulamamış;cool bir hava olsun diye halihazırda nickini seçmiş,kimselere sataşmadan birşeyler öğrenmeye ve öğretmeye gelmiş kendi halinde yazan.
harfler sıralanır öylesine. bildiğin harfler, hiç bilmediğin bir şekilde. duymadığın, koklamadığın biçimde. -belki bugüne kadar bildiğin sandıklarını bile koklayamamışsındır, kim bilir? ben bilmem! ama eğer gerçekten öyleyse senin için üzülürüm, yalan, üzülmem, seni tanımıyorum, birbirimizi kandırmayalımm.- ee, o da güzel bi yerde, canı sıkılmış harfleri alıyorsun, bir araya getiriyorsun, yalnızlıklarından arındırıyorsun. yo, hayır sevmedim bunu. hiç gerçekçi değil. cingöz bir nükte avlamak için saçma bir şekilcilik yakışmadı sana bana. daha kime? sen yoksun, attım. sadece bana. öylesine sıralanmış harfler diyordum ben değil mi, yanlış yanılmıyorsam. bak yine? neyse!
t.m.a.f...
öylesine sıralanan dört harf. dört can harf. ehemmiyetleri ancak yokluklarında hissedilecek 4 adet güzide harf.
-n nrım! nereye gitti bunlr?
aman tanrın, hiçbir yere gitmesin onlar. keleş heceler içinde başlayıp, birbirinden keleş öznelere, yüklemlere, tümleçlere ve hatta edatlara dönüşüp en sonunda yeşil erik, can erik tadındaki -tuzlu olacak ama- güzel güzel cümlelere vesile olacakları o muhteşem günler de olacaktır elbet. ee, geçmişte olmuştur da illaki, nerden baksan, burdan bakma, yüzlerce baba şair ve romancı ve sözyazarı gelmiş geçmiş ölmüş ve kullanmıştır. ölmeden önce kullanmıştır. mantık olarak yani. daha sonra ise bizim dört can harf kalmıştır sonsuzlukta. ya da illa bir şeye mi dönüşecek buruder? nedir bu sonsuzluk takısı saçmalığı? öylece söylenir ve uçar ve gider. gitsin de zaten. söylemesi gerekenler tarafından, duyması gerekenlere bir ayin içinde transfer edilir, ona buna içki mezesi, hezeyan mezesi olmayan bir laf olur belki. yazı olarak da kalmayıversin. yazılmasın. elde, dilde, biraz da başüstünde bu kadar çok yazı var da noluyor?
t.m.a.f...(bak yine üç nokta, bozuşacaz ama seninle!)
öylesine sıralanan dört harf. bi bok değil. bütünün ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. zorlarsam onlarca zevzeklik türetebilirim. gerenk yok. mesele; öylesine sıralanmış olmaları. mesele belki de sadece sıkılmaları...yo, hayır sevmedim bunu. hiç gerçekçi değil. cingöz bir nükte avlamak için saçma bir şekilcilik yakışmadı sana bana. daha kime? bi saniye ne kadar tanıdık bu cümle. -kafayı hafif yukarı kaldırarak bakınız. evet gördünüz.- mesele sadece sahibinin sıkılması.
sıkılmasa yazar mıydı? sıkılmasa saçmalar mıydı öylesine?