Özgür insan. düzenin içinde olduğunda düzüleceğini bilen insandır.Şu anda adam akıllı bir milletvekilinin olmadığını düşünen insandır. oy verenlerin daha sonra verdiği oylar nedeniyle ''bir daha atmayacağım'' demesine rağmen, hala beyni sulanmış vekillere oy attıklarını bilen insandır. toplum adam olmadıça vekillerin adam olmasını beklemeyen insandır. kendi düşen ağlamaz gençler. şimdi tıkının aslanın artığını, bir çakal gibi.
demokrasiye inanmayan insan. günlük siyasi tartışmalardan usanmış, karşıdaki insanların görüşlerine saygı gösteren insandır. bir tokat yediği zaman diğer yanağını gözteren insandır. bu ülke için çalışıp güzel eserler bırakmanın anlamsızlığına üzülen insandır.
oy kullanmayan insan
ikametgahından uzakta olan insandır. kıçını divana sermiş, seçim günü televizyon seyredip bir yandan internette balık tutan insandır. ara sıra göbeğini kaşıyıp, maçtaki hakeme her aleyhte kararından sonra küfr eden insandır. kuşlarına 5 gündür yem vermeyi unutmuş insandır.
oy kullanmayan insan
karayiplerde sayfiye yerinde şu incecik beli, kaslı kollar tarafından sarılan insandır. şezlonguna uzanıp, limonatasından bir hüp çeken alımlı bir genç kadındır. züppe sevgilisi ile french kisin kulağına su kaçıran insandır. izmir de mitinglerde provakatifce attığı sloganların sesi kulağına bir yerleden çalınan insandır.
oy kullanmayan insan
hacdan döndükten sonra çember sakalını bırakmış, arapça dil bilgisini geliştiren insandır. sabahın köründe namaza kalkıp, sistemin ve sistematörlerin feleğine kin besleyen insandır. sürünün başındaki çoban misali, mahremini karalar bağlatan insandır. belki, ateist oğluna hala namaz kıl diyen insandır. mehdiyi her sabah üsküdar rıhtımında tassavur eden insandır.
oy kullanmayan insan
belki, bir insandır sadece, gökyüzüne kendini usulca bırakmayı sevendir.
belki, sabıka kaydı yoktur.
belki, amatörce fotoğrafçılık yapıp, deklanşöre her basışında profesyonelce para kazanan insandır.
belki bu insan okunan gazeteler için bir şeyler yapmayı seven insandır.
belki bu insan bir dağın arkasından güneş gibi doğmak isterken, yanlışlıkla, alo polis imdatı tuşlamış insandır.
belki dağ başında bir yer de bir kuytuda, kutular ağzına kadar zarf ile dolarken, o, donarken ölümü bekleyen insandır.
belki sadece bir insandır artık.
insan olmayı bilen, anlayan ve yaşatanlara…..
seçim pusulasına bakıldığında haklı olduğu gözlemlenen kişidir. partilere bakar ve düşünür iç ses; "birisi din istismarı yapıyor, ötekisi milliyetçilik istismarı yapıyor, beriki atatürk üstünden siyaset yapıyor, aha bu da bildiğin bölücülerin partisi" der ve pusula da 3-5 yere evet basarak - sırf geçersiz olsun diye, boş atınca başkası kullanabilir- oyunu geçersiz kılar. *
vatadaşlık görevlerinden birini ihlal eden insandır. verilen hakkı kullanıp kullanmamak tercih meselesidir lakin görev yerine getirilmesi gereken bir şeydir. askerlik gibi oy kullanmak da bir vatandaşlık görevidir. söz sahibi olduğun yerde söz söylemeden öylece oturmakla aynı şeydir.
oy kullanmama cezası olarak ödemesi gereken meblayı ödemeyecek olan insandır. çünkü bunun için karşı tarafın dava açması gerekir, fakat dava açmak için harcanacak masraflar kazanılacak paradan kat be kat daha fazla olduğu için devlet buna yanaşmamaktadır. herkesi kendi haline bırakmıştır.
(bkz: göstermelik kanunlar)
"asil duyguların insanıdır." nitekim oy vermeyi hak ettiği bir lider ve parti yoktur, bu onun sorununda öte bir türlü halkı ile özdeşleyemeyen halkın ihtiyaçlarını gideremeyen parti ve liderleridir. oy veren seçmeni böyle bir ikilem'de bırakmak tamammen onların hatasıdır. bunu açmak gerekirse, bir parti'nin 'icraat manifestosu' dünya üzerinde bulunan yerli ve yabancı partilerin yapacaklarından binlerce kat daha iyi olsa ve seçmenin bundan ötürü çekinceleri veya tedirginliği varsa bunları gidermek yine partinin ve liderlerinin sorunudur, görevidir. gerekirse parti temsilcilerinin ev ev dolaşıp, yapılacak olanların ne kadar güzel olduğu, ülke'nin ihtiyaçları doğrultusunda hareket edildiği anlatılmalıdır. eğer ki bir seçmenin 'laiklik' ilkesi ile kuşkuları varsa, onun ayağına gidip 'icraat manifestosu' kuşkuları giderecek bir şekilde ona sıkılmadan tane tane okunmalıdır.
bugünlerde, akp'den tiksinen ama baykal'dan dolayı chp'den daha çok tiksinen insandır. hangi partiye oy verirse versin vicdanı rahat etmeyecektir. ayrıca oy kullanmayarak, türkiye'deki oy kullanma mecburiyetini de protesto etmiş olur (oy kullanmamanın yaptırımı var; yanlış hatırlamıyorsam para cezası). yani oturduğu yerden bir taşla iki kuş vuran insandır.
bir oyla her şeyi değiştirebilecek insandır; çünkü "benim oyumla her şey değişecek mi?" diyen yüzlerce insan vardır. oy verilecek nitelikli bir siyasi parti ya da siyasetçinin olmaması en güzel bahaneleridir.
yine bu insan, çöpünü çöp kovası yerine yere attığı zaman uyarıldığında, "ben çöp attım diye bütün sokak mı kirlendi şimdi?" ya da "ben o çöpü alınca sokak temizlenecek mi?" diyecek mantığa sahip kişidir fikrimce. ** "aklına sıçayım." dedirtir.
bir tarafta melih gökçek bir tarafta murat karayalçın.
a dostlar söyleyin başka çare mi bırakıyorlar insanda?
devletin ısrarla taşındığını kabul etmemesinden dolayı oy kullanmak için ankara'yı baştan başa kat etmesi gereken biri de olabilir.* hem de kırk katır mı kırk satır mı için...
başka zaman 'hakkıdır kardeşim, x hakkı vardır kullanır' denilir; ama bu durumda yok dövülecek adamdır, yok bipbiplenecek adamdır diyip, içimizdeki maganda ruhunu ortaya çıkarmamıza sebep olan insandır.
oy verecek parti bulamayandır. hiçbirine güvenmediği için sıcacık evinden dışarı çıkma zahmetine katlanmaz. yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. yutarım en iyi demiştir.
