şehrin yerleşik nüfusu 80-90bin civarıdır. bu nüfusun yüzde 75'ini şehirdeki iki üniversitenin(oxford univetsity ve oxford brookes university) öğrencileri oluşturur. ancak geçen yaz dil kursuna gittiğimde(yazar burada artistik yapmıyor) gittiğim okulun görevlileri yazın şehir nüfusunun 200bine yaklaştığını söylemiştir. gece hayatı ise beklenenden daha hareketlidir. alkolsüz mekanlar saat 6-7 gibi kapanırken alkollü mekanlar sabah karşı 5e kadar açık kalır. şehrin en büyük parkı olan headington hill park'ta her yaz, her haftanın çarşamba günleri gece 12den sonra başka ülkelerden gelen dil öğrencileri tarafından verilen illegal partiler olmaktadır ve sık sık polisler tarafından basılmaktadır.
adını malum üniversite'den alan, cambridge ile birlikte britanya'nın ve hatta dünya'nın en büyük üniversitesi'nin etrafına konuşlanmış şehir. ama cambridge'e göre biraz daha aristokrat.
bu arada şehir dediysem daha çok büyükçe bir köy gibi düşünün. her yer öğrenci. ama şehir british kültürü diye bağırıyor. mimarı tamamen orta çağ britanyası. her yerde 2-3 katlı taş veya ahşap evler var. hatta koskoca şehirde sadece bir kaç tane apartman gördüm. (onlar da genel olarak oxford üniversitesi'ne ait binalar) yoldan geçerken bu orta çağ havası esen evlere bakıp "lan herhalde burada oxford'un zenginleri oturuyor" diye düşünürken evin dev ahşap kapısı açılıyor ve içeriden elinde t-cetveliyle bir öğrenci çıkıyor. evet bu saray gibi evler genelde öğrenci yurdu, olmadı öğrenci evi.
gece klübü fazla yok. daha çok pub'lar popüler... insanlar dersten veya işten çıktıktan sonra eve gitmeden publara uğrayıp 2-3 bira içip sohbet ediyorlar sonra da evlerine gidiyorlar. sosyal hayat bundan ibaret. zaten 7 gibi her yer kapanıyor. yine de 1-2 gece klübü var. o kadar da olsun zaten. zira burasının bir öğrenci şehri olduğunu unutmamak lazım.
yolunuz düşerse, dukes of cambridge'e bir uğrayın. güzel bir kokteyl barı...
bir de görülmeye değer ashmolean müzesi var. giriş ücretsiz sadece en üst katta ücretli bir bölümü var ama o kata çıkana kadar abondane olduğunuzdan o kısma girmeden çıkıp gidiyorsunuz. zira hayatımda gezdiğim en büyük tarih müzesi burasıydı. adamlar eski mısır uygarlığından başlayıp modern çağlara kadar her uygarlıktan eserleri sergilemişler. burada ingilizlerin dünyayı nasıl sömürdüğünü bir kere daha görüyorsunuz. zira orta çağ'dan önce avrupa'da bir numara olmadığından dünyanın her yerinden eserleri araklamışlar. istanbul'dan bizans'a ait eserler mi istersin, japonya'dan samuray kılıçları ve zırhları mı istersin, mısır'dan mumyalar mı istersin, hepsini araklamışlar.
tüm bunların dışında da bir numarası yok. ama güzel, huzurlu bir şehir. atmosferiyle "burası britanya kardeeeeş !!" diye bağırıyor gerçekten...
*Oxford Üniversitesi, Aztek’lerden daha eskidir.
*Oxford Üniversitesinden Dr. Andrew Sutherland'ın hazırladığı rapora göre, Everest'e her 10 tırmanışın biri mutlaka ölümle sonuçlanıyor.
oxford üniversitesi'nde covid-19'a karşı yapılan aşı denemelerinden birinde, bir denekte tanımlanamayan bir hastalık ortaya çıktığı için aşı denemelerini durdurmuştur.
bunun tedavisini bulacağız diye başka başka hastalıklar türetmeyiz umarım...