12 eylül darbecilerinden bahseden amerikan generalin kullandığı cümledir. bahsi geçen darbeciler daha sonra albüm çıkararak müzik dünyasına atılmışlar, eski günleri ve anılarını yadetmişlerdir.
abd'nin 1980 kenan evren darbesi için kullandığı tabir. o darbede adı geçen kimsenin ergenekon'da adı geçmemektedir. bu da ergenekon soruşturmasını kimin yaptığını gösterir. (bkz: our boys have done it)
öyle derin manası olan bir tümce ki bu...
bir ulusun mankurtlaşmaya gidişinin, esir bir toplum yaratılışının ve kukla bir devletin doğuşunun parolasıdır adeta...
tarihler 12 eylül 1980'i gösteriyordu, abd başkanı jimmy carter oval ofisine henüz geçmişti ki ulusal güvenlik danışmanı olan richard pearle, nam-ı diğer "prince of darkness"(karanlıklar prensi)yüzünde belirgin bir tebessümle o haberi veriyordu..."our boys have done it..."
bu haber abd'nin siyonist dışişleri bakanı henry kissinger'in yıllardır üzerinde çalıştığı "yeşil kuşak" doktrininin (daha sonraki adıyla bop) habercisiydi...
şili darbesinin, irak'taki saddam iktidarının, arap-israil savaşlarının, iran'da şah rejiminin yıkılmasının ve papa suikastının da planlayıcısı olan skull and bones society ve bilderberg üyesi henry kissinger yerini çırağına bırakmış, ustası gibi skull and bones society ve bilderberg üyesi üyesi olan richard pearle de cia türkiye masasının emektar isimleri ile cici çocuklarına(!) 12 eylül darbesini yaptırmıştı...
kıbrıs barış harekatı ve sonrasında "milli benliğine" doğru hızla ilerleyen türkiye cumhuriyeti rothschild-rockefeller finansörlüğünde, kissinger-pearle doktrinleri doğrultusunda sonu belli olmayan bir yola doğru hızla ilerlemekteydi artık.
hedef o günden belliydi.
2023...
o günden bu güne köprülerin altından çok sular aktı...
türkiye'nin onbinlerce aydını eşi ve benzeri görülmemiş işkencelere tabi tutuldu, sürgün edildi, yaşam hakları ellerinden alındı...
imam hatipler artık yeni devletin yeni sisteminin bekası için birer "arka bahçe"ydi...
bu bahçeler geçen süreç zarfında meyvelerini vermiş, türkiye tam da abd ve küresel çete'nin istediği ve öngördüğü "mankurt bir nesile" sahip olmuştu...
kissinger-pearle ikilisi belki çoktan aktif siyasetten uzaklaşmış olsa da yeni isimler altında yeni çırakları "yüz yıllık plan"ın sadık uygulayıcıları olmuşlar, abdülhamid han ve gazi atatürk'ten siyonizmin babası theodore herzl ve mason localarının intikamını almayı başarmışlardı...
emin olunuz ki yarın yine oval ofisin kirli(!) duvarları arasında tekrar tekrar terennüm edeilecektir bu tümce.
ne vakit?
türkiye topraklarında yarı bağımsız bir kürdistan kurulduğu, cumhuriyetin 100. yılında tek bir muhalifin yaşamadığı bir türkiye'de yeniden ve birkaç kelime değişikliği ile tekrar edilecek...
ikinci dünya savaşı biter bitmez türkiye'nin önüne iki seçenek sunuldu: ya dibindeki sovyet rusya ile başbaşa kalacak ve doğu avrupa ülkeleri misali stalin'in uydusu olacaktı, ya da batı paktına dahil olup kendisini korumaya alacaktı. ismet paşa batı'yı seçti.
peki ya atatürk sağ olsa ne yapardı? önündeki ihtimalleri böyle mi okurdu? elbette sovyet tehdidini yok saymazdı, ama bu kadar da teslimiyetçi bir politika izlemezdi; çünkü nihayetinde türkiye'nin bir doğu avrupa ülkesi olmadığını, stalin'in o kadar da kolayca türkiye'yi işgal etmeye yeltenemeyeceğini hesaplardı. iyi dengelerdi doğuyu ve batıyı, türkiye'nin konumundan gelen avantajını iyi değerlendirirdi. ancak ismet paşa elbette daha tedbirli bir adamdı, risk almayı hiç sevmezdi, bu nedenle sonuna kadar açtı kapıları amerika'ya, zaten başta demokrat parti tayfası olmak üzere çok heveslisi vardı bu amerikan taraftarlığının. savaştan beş yıl sonra ismet paşa'nın hükmü kalmadı zaten.
ay canım, bir ara 1963-65 arası 14 aylığına başbakanlık yaparken önüne gelen meşhur johnson mektubuna, "yeni bir dünya kurulur, türkiye o dünyada yerini alır" gibisinden birşeyler de dediydi ismet paşa. oysa amerikalılar 20 sene evvel çözmüştü zaten muhattaplarını. gülmüşlerdi muhtemelen...
ondan sonrası bilindik tarih: soğuk savaş boyunca bu korku rejimi boyuna pompalandı ve memleketin tüm kurumları abd'ye daha çok entegre edildi. o yüzden amerikan "boys" askeriyeden sivil bürokrasiye, gizli derneklere ve istihbarata, siyasetten kamu hayatına, kültüre vs. herbir yere yerleşti. her nazlanışta ve çırpınışta biraz daha sarmaladı memleketi. daha öncede türlü operasyon ve müdahaleler yapmaktaydı ama, 1980'e gelindiğinde artık amerikan gladyosu elini kolunu sallayarak tüm idareyi ele geçirebilecek olgunluğa erişmişti. 1990'da soğuk savaş dünyada "sözde" bittikten sonra da türkiye bu kampta kalmaya devam etti; bu saatten sonra bağımsız olamazdı, çoktan unutmuştu o duyguyu.
özetle: Türkiye son 75 senedir amerikan emperyalizmi'nin emir eridir. bunun dışında bir gerçekliği ya da manevra alanı olmamıştır.