kafaya yavaş yavaş düşmeye başlayan gerçeklerin özetidir. "ben nerdeyim, napıyorum, elimde ne var" sorularının sorulmaya başlandığı ve birçok insanın cevaplarından hiç hoşlanmadığı ortayaş krizinin giriş kapısıdır *.
okuldan mezun olunmuş, askerlik bitmiş. yaş 25, 26 , 27 derken 30 yaklaşılmış bir durum. bir yandan iş bulma diğer yandan kız arama derdi varken çocukluk hayalleri de göz göre göre hayatın sert çarkları altında yok olmaya başlamıştır. krizlerle gelinir bu 30 yaşına, çelik gibi sinir ister. beğenilmeyen devlet memurluğu, doğuda bile olsa can simiti gibidir. ilk gençlik dönemlerinde girilen işin beş para etmediği, sömürülündüğü anlaşılır yeni iş aramak hem zor gelir hem de masraflıdır. insan terk-i diyar etmek ister.
simdi bi apartmanin girisinde 2 dukkan, bir katinda 4 daire olsa 7. kata merdiven dayamak olur. beyaz tenli gotikse degil 7.ye 77. kata bile merdiven dayanir. *
annenizin dizine yatıp, ona şımarıklık yaparken duyabileceğinzi en can sıkıcı söz öbeği de olabilir.
(bkz: ne var ne olmuş yani) cevabı verilip, içten içe günlerce yüreğinize oturur, hazımsızlık yapar, sıkıntı verir. **
daha 25 yaşında güzel bir kariyer yapmışsındır. 35 yaşında 7 sülaleni geçindirecek kadar paran olacağı garantidir. daha 25 yaşında kendine ait bir dairen ve güzel bir otomobilin vardır. çevrendeki tüm kızlar seninle evlenmek için yarışmaktadırlar.
sonra güneşli bir yaz günü birdenbire içkili bir kamyon sürücüsü gelir sana çarpar. hastanede gözlerini açarsın. bakarsın ki artık bir bacağın yok. doktor medikal protez teknolojisinin ne kadar gelişmiş olduğunu anlatıyor... sonra susarsın... susmaya devam edersin...
o gün 1000 sayfalık bomboş bir kitabın ilk sayfasıdır...
sendrom haline gelebilen nalet bir duygu. zaman yine de buralarda dursun ister insan. zamanla ilgili hep aynı geyikler, fantastik düşlemeler "şindi bi hap olsa 25 yaşıma geri dönsem" tabi... zaten bi hap olsa insan bi yutsa görünmez olsa kapılardan felan geçebilse, bi hap olsa, ömrü uzatsa, eczaneye gidiyorum diyorum ki misal, "bana iki kutu zamanı geriye sardırma hapı" eczacı da bana, "pardon, o muhteviyatta bi hapımız yok yandaki beyaz eşyacı da 33 programlı zaman makinesi var yalnız. oraya yönlendireyim ben sizi" mümkünse olsun bunlar istiyor insan. nah mümkün! namümkün tabi. bok içinde yüzsek de, bi tarafımız alışıp kabullenmek üzere programlanmış, takdir ediyorum. nerden nereye bak şimdi.
ah şu fanilik...
bi'de kırkına dayanmış hali var o merdivenin, işte asıl onu merak etmiyorum hiç. çok sktrboktan bi duygu olmalı. "kırk, tırt" derler. ve "tırt" çok korkmalı bi film olsa gerek.
yoktur böyle bir tabir, otuza atlanır zıplanır, elliye merdiven dayanır, altmışa ve yetmişe asansör beklenir, seksene sedyede çıkılır. seksenden sonra da bir çift kanat marifetiyle göğe yükselinir.
bir sendrom gibi gösterilsede yanlış anlaşılmış bir olgudur.
30 yaşına gelene kadar yıllar birbirlerinin üzerinden atlayarak geçerler.bu çılgın hengamede insan kendini korumak için merdivene çıkar,aşağıda zıplayan yıllardan korunur.
- ne lan o elindeki?
- merdiveeen.
- naapıcaksın onla?
- yarın otuzuma giriyorum da...
- eeee?
- deyim miydi lan o yoksa?
- .....
- ben de merdiveni nereye dayıycam diyorum sabahtan beri!
evli değilsen, dolayısıyla toplum baskısı sebebiyle hala çocuğun yoksa her fırsatta haddi olmayan birileri tarafından hatırlatılan durumdur.
sana ne lan, sen kimsin? diye sorası gelir insanın, sadece tebessüm eder susarsın. çünkü susmak insanı daha bir erdemli gösterir. böylece yaşına yakışanı da yaparsın.
neymiş, otuzuna merdven dayamak, her konuda erdemli olmayı gerektirir-miş.
emir-miş.
artık ayaklarını yere sağlam basmayı düşündüğün ve endişelenmeye başladığın durumdur. evlilik ve çocuk özlemi başlar tabi evli değilsen, aramalar hızlanır. nitekim hayatın her evresi gibi güzel dönemlerindendir.*
'79 doğumlu insanların merdivenleridir. eskisi kadar deli akmaz kan... daha sakin ve huzurlu, daha dingin bir yaş dönemi... komplekslerinden uzak, kim ne der diye düşünerek yaşanılmayan, olgunlaşmanın etkisiyle insanları daha iyi analiz edebilen, daha az yara almaya alışılan duyguların sindirildiği bu yaşlarda, insan kendini korumayı bilir... 30' lu yaşlara korkarak değil daha umutla bakmayı öğrenir insan...
genellikle işi, özel yaşantısı oturmuş; yaşantısına şekil vermiş, zaman zaman "keşke" lerin kullanıldığı yaştır. karar verme yaşıdır, istekleri gerçekleştirebilecek kadar paranın kazanıldığı, özgürlüğün ele alındığı, ailelerin koruyucu baskılarının artık olmadığı, hayatta nelerin önemli olduğu, ne isteyip ne istemediğini bilen, acı, hayal kırıklığı, mutsuzluğu yaşamış...
hayatın ve sağlıklı olmanın öneminin anlaşılacağı yaşlardır. yaşanılan ergenlik ve gençlik krizleriyle zaman zaman kırılan anne ve babaların, sevilenlerin gerçek değerlerinin anlaşılabileceği yaşlardır... hiç bir şey yapılmamış bile olsa, en kotü ihtimalle artık bir şeyler yapılması gerektiğine ikna eden yaşlardır...
güzeldir 30'lar... yolun sonu da değil, başı da... sadece ortasındadır.
o/30 enkesit görüntüsü soldaki şekilde olan muhabbet. gözüken yuvarlak şey, adamın kafasıdır, elleri kolları ayakları aşağıdadır, görüş açısını engelleyen yazılar olduğu için sadece üst kısımlar gözükmektedir.**