otuzuc menekse

entry2 galeri0
    ?.
  1. Bir morlukta alabora oldu gök.
    Tan söktü.
    Güneş dik doruklara konan bir öpücüktü...

    Yürüyordu
    Yürüyordu değil, sürülüyordu
    Bir ak ölüme suçsuzlar, öbek öbek;
    Korkunç bir önseziyle tanık tepeler
    Utançtan eriyip küçülüyordu.
    Yatağında sütlü kahve içerken
    Karıcığı kırıtarak geçerken
    Paşa orasını kaşıdı derken.

    Otlar daha bir diridir şu an
    Koyak daha bir can kokulu.
    Öte yandan süngü, candarma, namlu
    Bir de o paşadan gizli buyrultu;
    Bir alçaklık göz kesilmiş, namludan
    Gelincik yüreklere nişan alıyordu.
    At üstünde geçer başkent sırtından
    Ülkeyi kurtarmış derler yağıdan
    Daha bir yağı mı olurmuş ondan?

    Göz bağlı, diz bağlı, dil bağlı
    Sıralandı yanyana otuzüç karaltı
    Ve nişancılar çöktü.
    Şu ılık dağ yellerinde sabahın, mermiler
    Bir kılıç komutla, yağmurca boşanıp
    Koca çınarları biçti yere döktü.
    Ne horoz sesi, ne ezan, ne koyun
    Ala bir acılıkta tüm doğa suskun
    Bitti demir ağırlığı uykusuzluğun.

    Bu dağ ne kıyımlar görmüştür bu dağ
    Bu yöre ne açlıklar, kavgalar, kanlar...
    Ve bu su, ne canlar almıştır bu su
    Ne gelinler yutmuş, ne taylar, boğalar...
    Ama bu kan var ya, otuzüç damla kan
    Varan şu otuzüç sıcak pınardan
    Akıp ezgi ezgi artık çağlara
    Onu tüm kirlerinden arıtıyordu.
    Buyurdu ölenler: kin tutulmaya
    Son bula bu acı, bu kan, bu kıya
    Mutlulukta yaşana koyun koyuna.

    Bir kızılda alabora oldu gök
    Gün söktü
    Ve otuzüç menekşe günle boyun büktü...

    tahsin sarac
    1 ...
  2. ?.
© 2025 uludağ sözlük