belirli bir sürecin sonunda gerçekleşen olgu. buna göre, ilk evre " özgür kız, ıssız adam " evresidir. 20 li yaşlarda bu bünyeler özgür ve bağımsız hareket etmenin tadına varırken, ikinci evre olan " la noluyo evresi " nde 20 lerin sonunda hayatı ve ilişkilerini sorgulamaya başlarlar. etraflarındaki yaşıtları birer birer dünya evine girerken hatta bazıları çocuk sahibi olmaya başlarken kendileri iki arada kalmanın yoğun karmaşasını yaşarlar. üçünce evre " evlilik bana göre değil " temelli kendini kandırma evresidir. 30 lara geçiş yapılan bu süreçte kişi kendi kişilik yapısının evliliğe uygun olmadığı konusunda kendi kendine telkinde bulunur. bu telkin ve tatmin yoğunluğu evli barklı arkadaşlarıyla geçirdiği güzel bir haftasonu akşamında banyoda kendi kendini tatmin yoğunluğuna bırakır.
özellikle otuzlu yaşlarda, tecrübeyle beslenmiş seksapelinin doruğunda olmasına rağmen neden bekar kalındığı sorgulanması hepten ilginç.
demek ki bu zihniyete göre insanın seksapelinin yaşaması için evlilik şart, yada aynı mantıkla gidersek seks için mutlaka evlenmeli insan.
belki de otuzlu yaşlardaki insanların, evliliğin sadece çiftleşmek üzerine kurulmaması gereken bir kurum olduğunu, iki insan arasında çiftleşmekten çok daha önemli ortak noktaların olması gerektiğini anlamalarının, henüz zihin olarak ergenliği atlatamamış ve çiftleşme güdüsünü halledememişlerce anlaşılmasını beklemek de abes bir iş olsa gerek.
yaşla beraber kişinin başından geçen olayların da büyümesi, farklı bir boyut kazanması durumundan yola çıkılarak söylenebilecek bir söz. tüm bu olayların dışında aslında tamamen kişinin "problem yaratma becerisi"dir 30'lu yaşları problemli gösteren. dışarıdan olgun, işini eline almış, gayet rahat yaşam sürüyormuş gibi görünen olgun insanımızı, tanıdığımız zaman göründüğünden çok çok farklı bir kimlikle tekrar görebiliyoruz, olabiliyor böyle şeyler. saçlarım dökülüyor, göbeğim çıkıyor, dişlerim dökülücek, 30 olmuşum 50'ye ne kaldı ki, hala düzensizim, aay evde kaldım, vb konuşmaları duyabiliyoruz, şoka girebiliyoruz. tabi toplum baskısını da unutmamak lazım hele de bu evlilik konusunda. sanırım çoğu insanda bir dönem hissedilen "ölüm korkusu" 30lu yaşlarda bir kere kendini hissettiriyor sanki.
30lu yaşlarda biri olmadığım için anlayamıyor olabilirim ama düşüncemin "evlilik: devlet izinli sekstir." olması itibariyle buradan 30lu yaşlardaki bekar insanlara aslında problemleri biraz da kendilerinin yarattıklarını söylemek isterim. unutmayalım ki 30lu yaşlarda ne kadar problem varsa, bir o kadar da tecrübe vardır.
kime göre omomatik, kime göre alomatik? deyip bıraksam derdimi anlatmış olurum. lakin namını bilmediğim o büyüğümüzün sesi kulaklarımda çınlıyor. "anlattıkların söylediklerin değil karşındakinin anladıkları kadardır."
şimdi bir defa 30 lu yaşlarındaki bekarın bencilliği sana göre problem olabilir. atıyorum diğer otuzlu yaşlarındaki arkadaşlarıyla orgye giderken seni davet etmemiştir. peki bu senin için problem olduğu halde söz konusu arkadaşımız için problem midir? bence hayır. sence?
üstelik otuzlu yaşlarındaki arkadaşların istisnasız hepsi senin geçtiğin yollara heykellerini diktirip öyle otuzlu yaşlara geldiler (genelleme de böyle yapılır). evliliği sırf belli bir yaşa kadar yapılması gerekli olduğu için el yordamıyla yapmak yerine gerçekten istedikleri gibi, istedikleri kişiyle, istedikleri zaman, istedikleri yerde ve şekilde yapmak iradesini göstermeleri bazı bünyelerde geçici olarak mükemmeliyetçilik şeklinde yorumlanabilir. ama büyütülecek bir şey yok. geçer bunlar.