iş yoğunluğu, günün stresi derken bir de bakmışsın ki saat 22:00 olmuş. kimileri için geç bir saat olmasına karşın kimileri bu saatlerde başlıyor günü yaşamaya.işten çıkıp otobüs durağına gittiğinde kulaklıklardan gelen müziğe rağmen farklı düşüncelere dalmış gidiyor insan. otobüs beklemekle geçen 25 dakikanın ardından nihayet güzel belediyemizin güzel otobüsü gözüküyor nihayet ufukta. duraktaki 3 5 kişi de birden hareketleniveriyor otobüsü görünce.sıkış tepiş biniyorsun otobüse. sonraki duraklarda daha çok insanın eve gitmek için bu otobüsü kullanacak olmasını bilmek biraz yıldırıyor insanı ama yapacakta pek birşey yok.
otobüs öyle doluyor ki arka kapılar açılınca dışarıda kalanlar oraya üşüşüyor. işte bu akşamı ve yaşama 4 elle sarılmış o yaşlı adamı görüyorsun birden. sapı kopmuş kemanı ve darbukacı yoldaşıyla biniveriyor son anda otobüse.belli ki ikisininde kafası kıyak. 3. sınıf bir pavyondan öteye geçemeyecek tarza sahip oldukları da aşikar.
kulaklıktaki müzik kafayı dağıtıyor bir anda.camdan dışarı bakıyorsun ve gideceğin yere çok mesafe olduğunu anlıyorsun. o sırada kulaklıktaki müziğin arkasından ince ince bir keman sesiyor. şaşırıyor insan ister istemez. dinlediğin müzikle alakası olmayan bir ezgi bu. kulaklığı çıkarınca gayri ihtiyari birden az önce o 3. sınıf pavyon kemancısı dediğin hitiyar adam usulca çalıyor kemanını. herkes şaşkın tabi ki. günlük yaşamda onca şeyi es geçiyor ki insan artık monotonlaşmaktan başka bir çare kalmıyor. ister istemez gülümsüyor insan. otobüste keman. peşi sıra davranıyor darbukacı da ve ve şaşkın insan kalabalığı yerini gülümseyen onlarca ifadeye dönüşüveriyor. kemancı yayları darbukacı da darbukasını inletiyor. birden hemen arkadan bir ses eşlik ediyor onlara;
"halime bak. dertli çal kemancı"
üniversite öğrencisi genç bir bayan pekte güzel olmayan bir sesle ancak şarkıyı iyi bir tonda söylemeye başlıyor.
cep telefonları çıkarılıyor, kameralar açılıyor ve uzun zamandır gülümsememiş yüzler neşe ile şarkıya eşlik ediyor.
bütün otobüs birden alkışlamaya başlıyor. avuçlarını patlatırcasına...
son durak geldiğinde herkes neşeli bir şekilde inmeye başlıyor otobüsten. ve sırayla herkes kemancı ve arkadaşına güçleri yettiğince yardım yapmaya çalışıyor.
ama bir ses bütün otobüsü birden susturuyor.
"canlarım...
bu gece bu otobüse binene kadar çok uzun yoldan geldim. gelene kadar da bu gece kazandığım parayla kendime bir şarap aldım, eşime de bir paket çikolata. ve param bitti. ama üzülmedim hiç. hayatta parandan değerli şeyler olduğuna inanırım ben. şimdi böyle hepiniz alkışladınız ya içten, bir daha çalamayacağım kadar bir kalabalıkken bu otobüs. hakkım size helal olsun. eğer ki hayatta benim gibi bir yaşlı, belki biraz da alkolik bir adam güldürebiliyorsa gecenin bu saatinde yüzünüzü, hayatta gerçekten sizi mutlu edebilecek birşeyler vardır demektir. işte bu yüzden canlarım, sakın yitimeyin ümidinizi, yüzlerinizi asmayın. herşeye rağmen yaşamak güzel be canlarım. mutlaka yüzünüzü güldürecek binlerce kemancı vardır dışarı da. gidin ve kendi kemancınızı bulun. bu yaşlı amcanızı da sakın unutmayın canlarım."
birkaç kişi ağlamaklı oldu. bir kaç genç "kafası çok güzel bu adamın" dedi.
ama onlarca göz yaşama sevinci doldu kemancı ihtiyar sayesinde.
ve şuanda hala gülen yüzler varsa bu memlekette;
çok yaşa be kemancı.
not: 04.11.2010 311 numaralı otobüs. izmir seni seviyor kemancı ihtiyar.