otobüste yaşanan ilginç olaylar

    2.
  1. şu küçük sulardan, 50 kuruşluk olanlardan satan bir satıcı çocuk biniyor otobüse durakta. otobüsün kalkmasına 3-4 dakika kalmış kalmamış. "su isteyen varmıı" diye soruyor. "soğuk su içen" 3-4 kişi alıyor ama arkalardan da biri, "bana da versene" diyor. ne yazık ki çocuğun elindeki sular bitmiş oluyor. çocuk, "getireyim abi hemen" diyor ve dışarı çıkıyor. o sırada durumdan habersiz başka bir çocuk giriyor otobüse. "su içeen" diye. sora sora geliyor, en son su bekleyen abiye geliyor ona da şans eseri "su veriim abi" diyor. abi: "yok ben başka birinden alacaktım, ona söz verdim, onu bekliyorum"

    bazen insan, ne güzel insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz diye düşünmüyor değil.
    19 ...
  2. 17.
  3. dershaneye yeni başladığım dönem, her gün aynı saatte 8:10 geçe otobüse biniyorum. bir gün sabah otobüs duraktan hareket etmiş gidiyor, ıslıkla durdurabildim, sonra da bindim.

    ertesi gün 2. kez gene bizim sokağın başında ıslıkla durdurdum. 3, 4, 5, derken, şoför alıştı. artık otobüse binmek için, durağa kadar yürümüyorum, otobüs geliyor, sokağın başından alıyor.

    bir gün gene sokağın başındayım ve artık otobüse yalnız da binmiyorum, yanımda aynı otobüsü bekleyen insanlar var. tam otobüs karşıdan geliyorken, bir kitabımı evde unuttuğumu fark ettim ve eve döndüm. evden döndüğümde otobüsün hala beni beklediğini gördüm. şaşkınlıkla otobüse bindim.

    şoför : bak, burada bu kadar insan sen okula geç kalma diye bekliyor. bir özür dile herkesten.
    ben : özür dilerim, kitabımı almayı unutmuşum. otobüsün bekleyeceğini sanmıyordum.
    teyze : olsun evladım, sen ders çalışmana bak!
    şoför : ama bak bir daha olmasın, tamam mı?
    ben : tamam, abi.

    sonrasında geçen zamanda şoförle sohbeti koyulaştırdık. karışık kaset hazırladım ona, bir sene boyunca otobüste dinledik. en dumur edici olan da, benim dershane bittikten sonra, benim otobüse bindiğim yer otobüs durağı oldu.

    şoför de benim dershane bittikten sonra, efsanevi bir şekilde kayboldu. şimdi kimbilir nerede, ne yapıyordur?
    12 ...
  4. 6.
  5. bozulan otobüsten inip başka otobüse bindiğimizde o otobüstekilerin bize mülteciymişiz gibi bakması.
    11 ...
  6. 28.
  7. Sabahın erken saatinde okula gittikten sonra eve gelmek için otobüse bindim ve yanıma bir erkek oturdu. ben telefonla konuşmaya başladım aynı zaman da dışarıyı izliyorum. kafamı diğer tarafa çevirdim ve telefonunun kamerasının açık olduğunu ve bana doğru tuttuğunu fark ettim. Yanlışlıkla açıldığını düşündüm kameranın ve tekrar cam tarafına döndüm. Konuşmam bittikten sonra telefonumu çantaya koyacakken tekrar bu durumu fark ettim ve bu sefer benim fark ettiğimi fark edip kamerayı kendine çevirip bir fotoğrafını çekti.Ben hala yanlışlıkla mı tutuyor diye düşünürken indi gitti.
    Anlamlandıramıyorum bazı insanların bazı hareketlerini.
    8 ...
  8. 10.
  9. bir durakta yolcuları almak için duran otobüse bir teyze yaklaşır ve şu tarihi cümleyle şoföre seslenir: "evlat bizim evin ordan geçer mi?" kullanılan doğu şivesidir ve daha da bir komedyaya çevirir olayı, şoförden gelen inanılmaz cevapla da başka bir şok geçirir otobüs ahalisi: "ne diyosun teyze gitmez olurmu, üst kata bile çıkar..."
    8 ...
  10. 26.
  11. Otobüste yaşanan şaşırtıcı olaylardır.

    Geçen kadıköyden otobüse bindim. E5'ten giderek geç kalmıyım dedim ve atladım 14dk'ya. Şoför olsun, yolcular olsun mutlu mesut ilerliyoruz e5 üzerinde.

    Taa ki metrobüs olan köprü de durana dek...

    Durakta durdu bizim şoför abey. Kapıyı açtı ve içeri 2 adet keko Yıldırım hızıyla girdi. Akbil basmadan ortalara doğru ilerlediler.

    Şoför: akbil basın ya da inin.

    Keko: abey 2 durak gidip inecez ne var buraksan yauuv.

    Ş: lan inin dedim size s*ktirtmeyin ebenizi.

    K: yav argadaşım param yok, olsa vallaha basacam ( burada eller yere vurulur)

    Bu konuşmadan sonra şoför çalınan kornalara ve söylenen laflar üzerine tekrar yola çıktı.

    Göztepe köprüsüne gelene kadar bu minakodumun kekoları pet şişeye koydukları baliyi çektiler. Otobüste kadını, erkeği, çoluğu, çocuğu, bebeği, yaşlısı, genci var fakat adamların umrumda mı amk?

    Bir ara otobüs yavaşladı ve kekonun biri balinin de kafasıyla bir anda otobüse polis girdiğini sandı. Hemen ayağa kalktı ve bali koyduğu pet şişeyi pantolonuna soktu. (Güya saklıyor amk çocuğu)

    Polis falan yok tabi. Fakat korktu keko bir kere. Içi bir rahatsız. Göztepe Köprüsüne 100 metre kala şoföre bağırdı. (durağa daha birsürü yol var bu arada)

    Keko: aç kapıyı abey inecez burda biz götürme daha fazla bizi.

    Şoför: durakta değiliz daha, durağa gelince inersin.

    Keko: indir lan bizi, inecez biz amk.

    Şoför bu arada inat eder ve kapıyı açmaz. Kekolar ise otobüsün kapısını olağan gücüyle zorlarlar. Bu aradada avazları çıktığı kadar bağırarak küfür ederler. Baliyi çektiler ya, cesurlar artık.

    Otobüs 60km hızla giderken öküzün oğlu acil çıkış valfını çevirdi ve kapıyı açtı. Balinin verdiği cesarette bir yere kadar ama. Yürek yok sonuçta adamlarda. Atlayamadılar. Keşke de atlasalardı. Hem biz eğlenirdik biraz, hem de Türkiye iki kekodan kurtulurdu.

    En son durağa geldik ve kapı açıldı. Bizim kekolar ise polis korkusuyla koşa koşa uzaklaştılar.

    Bu adamlar yüzünden ırkçı damgası vuracak olan varsa buyursun vursun. Yapacak bişey yok...
    5 ...
  12. 29.
  13. Bi keresinde mecidiyeköy aracı tam vaktinde gelmişti ve yolda trafik yoktu. 20 dakikada mecidiyeköy'de olmuştum. Çok ilginç gelmişti bana, otobüste geçirdiğim en kısa anlarımdı. Ayrılmak istemedim otobüsten, gidemedim, yapamadım.
    6 ...
  14. 13.
  15. dershane zamanlarında fizik hocamızın bizimle paylaştığı ilginç bir otobüs olayı;

    istanbul'da öğrencilik zamanlarında ulaşımını otobüsle sağlayan hocamız, otobüse bir boru ile biniyor, en arkaya geçiyor, ayakta iken boruyuda dik bir vaziyette tutuyor. otobüs yavaş yavaş kalabalıklaştıkça binen yolcular hocanın borusunu (fesatlığın lüzumu yok normal metal bir boru) tutuyorlar 1 3 5 derken kimse borunun sabit olmadığının farkına varmıyor. hocamızda kalabalıkta kimseye konuyu açıklayamıyor tabi veya açıklamak istemiyor, herneyse. otobüs hareket ediyor, bir müddet bu şekilde ilerliyorlar, ta ki şoför frene acımasızca basıncaya kadar. fren'nin etkisi ile boruya tutunmaya çalışan yolcular ve peşlerinde boru ile beraber dengelerini kaybedip, diğer yolcuların üzerlerine doğru savruluyorlar.

    sonra ne oldu? diye sorarsanız açıkcası bende bilmiyorum, hocamız buradan sonrasını bizimle paylaşmadı.
    4 ...
  16. 19.
  17. otobüste yolculuk ediyorum, yolculuk da öyle belediye otobüsü felan değil, bildiğin şehirler arası olanından. uzun bir yolculuğun o kolları, omuzları ağrıtan, ayakları davul gibi şişiren evresindeyim. Yanımda 55-60 yaşlarında bir bey amca var. iki üç kelime etmişliğimiz anca vardır. Tam ben biraz uyuyakaldıktan sonra gözlerimi açarken, ikram servisi başlar. Neyse görevli yanıma gelir sorar, ben de çay derim. Çayı, şekerini felan zımbırtısını koyar. Sabah sabah, açım, yorgunum, uykuluyum. Öyle bir sersemlikle alırım elime başlarım çay poşeti ile oynamaya, üstünde otobüs firması olan şekeri, kolonyayı başlarım elimde çevirmeye. Ben çayla, şekerle oynarken yanımdaki bey amcamdan aynen şu cümle çıkar.
    - Delikanlı bu poşeti yırttım, boşalttım. şimdi bunu demlemek için su gelecek mi?
    Döndüm baktım adama. Adam içinde çay olan poşeti bildiğin yırtıp, bardağın içine boşaltmış. ilk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Adamın poşet çaydan haberi yok bildiğin. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim, adam da bu şaşkınlığımın farkına varmasın diye, kendimi hemen toparladıktan sonra.
    - Gelecek dayı gelecek.
    dedim. içim cız eder, anlatırım dayıya nasıl yapması gerektiğini. Görevli sıcak su doldurmak için yanımıza geldiğinde, poşetin delik olduğunu ve yanlışlıkla poşetteki çayın bardağa boşaldığını söyledikten sonra dayıya yenisini alırız. Ve dayıya çayı yaptıktan sonra devam eder bizim o uzun yolculuk.
    4 ...
  18. 9.
© 2025 uludağ sözlük