Geçen kadıköyden otobüse bindim. E5'ten giderek geç kalmıyım dedim ve atladım 14dk'ya. Şoför olsun, yolcular olsun mutlu mesut ilerliyoruz e5 üzerinde.
Taa ki metrobüs olan köprü de durana dek...
Durakta durdu bizim şoför abey. Kapıyı açtı ve içeri 2 adet keko Yıldırım hızıyla girdi. Akbil basmadan ortalara doğru ilerlediler.
Şoför: akbil basın ya da inin.
Keko: abey 2 durak gidip inecez ne var buraksan yauuv.
Ş: lan inin dedim size s*ktirtmeyin ebenizi.
K: yav argadaşım param yok, olsa vallaha basacam ( burada eller yere vurulur)
Bu konuşmadan sonra şoför çalınan kornalara ve söylenen laflar üzerine tekrar yola çıktı.
Göztepe köprüsüne gelene kadar bu minakodumun kekoları pet şişeye koydukları baliyi çektiler. Otobüste kadını, erkeği, çoluğu, çocuğu, bebeği, yaşlısı, genci var fakat adamların umrumda mı amk?
Bir ara otobüs yavaşladı ve kekonun biri balinin de kafasıyla bir anda otobüse polis girdiğini sandı. Hemen ayağa kalktı ve bali koyduğu pet şişeyi pantolonuna soktu. (Güya saklıyor amk çocuğu)
Polis falan yok tabi. Fakat korktu keko bir kere. Içi bir rahatsız. Göztepe Köprüsüne 100 metre kala şoföre bağırdı. (durağa daha birsürü yol var bu arada)
Keko: aç kapıyı abey inecez burda biz götürme daha fazla bizi.
Şoför bu arada inat eder ve kapıyı açmaz. Kekolar ise otobüsün kapısını olağan gücüyle zorlarlar. Bu aradada avazları çıktığı kadar bağırarak küfür ederler. Baliyi çektiler ya, cesurlar artık.
Otobüs 60km hızla giderken öküzün oğlu acil çıkış valfını çevirdi ve kapıyı açtı. Balinin verdiği cesarette bir yere kadar ama. Yürek yok sonuçta adamlarda. Atlayamadılar. Keşke de atlasalardı. Hem biz eğlenirdik biraz, hem de Türkiye iki kekodan kurtulurdu.
En son durağa geldik ve kapı açıldı. Bizim kekolar ise polis korkusuyla koşa koşa uzaklaştılar.
Bu adamlar yüzünden ırkçı damgası vuracak olan varsa buyursun vursun. Yapacak bişey yok...
bursa altiparmakta universiteye gitmek 48i bekliyorum. otobus geldi, oturanlar oturmuş ayakta bir çift haricinde bi kac kisi ve ben varım.
alkol takviyesi yapıldığı yayılan kokudan bariz bir sekilde anlaşılan bu çiftin, polemik halindeki tartışması giderek siddetli bir tartismaya dönüştü. kız oğlana bana karismazsin sen artık gibilerinden bir cikisma halinde. oglan ya sus bagirma dedikce kiz hala bana emir veriyosun diyor. yer yer volume aniden dusup sonra hararetle yeniden yukseliyor. bütün otobus gibi ben de dinliyorum. bir yerde oglan: ben sana o picin gelip kardesim mardesim diyerek sana sırnaşmamasını bin kere soyledim falan dedi. kız da burdaki pici savunmak adina duzgun konus bak gibilerinden laflar ediyor.
oglan birden parladı ulan març març öpüyorsun herifi dedi
kiz da öpücem ulan öpücem istediğimi öperim anladın mı aal diyip suratımı avuclayıp beni öptü.
oglan kızın omuzlarından tutup sarstı falan. kız da aglamaya başladı. yere oturdu. neyse biraz sarıldılar falan sonra (niyeyse)
ben tabi kutup ayısı tarafından tartaklanmiş fok gibiyim
çocuk ortam durulunca bana döndü:
-kusura bakma birader alkollü biraz
-yok abi herkeste olur
-ne
-ben de şeyapıyoruz abi arada
-ne
-arkadaslarla falan yani abi
-ne
-alkol abi. şeyediyoruz yani
-düğme bas düğmeye, inicez biz
Sabahın erken saatinde okula gittikten sonra eve gelmek için otobüse bindim ve yanıma bir erkek oturdu. ben telefonla konuşmaya başladım aynı zaman da dışarıyı izliyorum. kafamı diğer tarafa çevirdim ve telefonunun kamerasının açık olduğunu ve bana doğru tuttuğunu fark ettim. Yanlışlıkla açıldığını düşündüm kameranın ve tekrar cam tarafına döndüm. Konuşmam bittikten sonra telefonumu çantaya koyacakken tekrar bu durumu fark ettim ve bu sefer benim fark ettiğimi fark edip kamerayı kendine çevirip bir fotoğrafını çekti.Ben hala yanlışlıkla mı tutuyor diye düşünürken indi gitti.
Anlamlandıramıyorum bazı insanların bazı hareketlerini.
Bi keresinde mecidiyeköy aracı tam vaktinde gelmişti ve yolda trafik yoktu. 20 dakikada mecidiyeköy'de olmuştum. Çok ilginç gelmişti bana, otobüste geçirdiğim en kısa anlarımdı. Ayrılmak istemedim otobüsten, gidemedim, yapamadım.
yine birgün 522 deyiz bilen bilir. akşam iş çıkış saati tabi nefes alacak yer yok tahmin edileceği gibi. öyle bir an geldi ki kalabalık beni en arka kapıya doğru sürükledi. boğaziçi köprü durağına araç yanaştığında arka kapıdan kendine yer bulan bikaç kişi attı kendini otobüse. biz iyice sıkıştık tabi. kaptanın akbil göndereliiiim uyarısından sonra bizim kapıdan binen iki kişi birbirlerine bakarak kimliklerini çıkardılar bana göstererek kardeş biz polisiz bak kimlik gösterip biniyoz hani akbil basmıyoz sanma falan dediler. tamam abi diyebildim bende. şaşırmıştım. sanki bananeyse. demekki insanların bakışlarından rahatsız olmuşlar bana gösterme gereği duydular. buda böyle ilginç bi anımdır. ha bu arada yazar olmuşum. teşekkürler herkese.
Her ne hikmetse ne zaman otobüste yanıma yaşlı bir kadın otursa bitmek bilmeyen anılarını anlatıp duruyor. Gidin psikoloğa ona anlatın. Ne diye bana anlatıyorsun. Bir de otobüste herkes onun bana anlattıklarını bir bana bir de ona bakarak dinlemiyor mu işte en sinir olduğum durum.
bugün yaşadığım hadisedir efenim. dudullu istikametinden bindiğim otobüste benden önceki kızın akbili yetersiz bakiye uyarısı verdi. kız ortaya 'fazla akbili olan var mı' narasını attı. bende bastım bakiye vardı epey zaten. bu tabi hemen çantasına sarıldı orayı burayı karıştırıyo bozuk para için. ama sanki yokmuş gibide rezil olcaz şimdi dercesine bi hissiyat oluşturdu. bende incelik gereği 'gerek yoktu hiç ne demek' demiş bulundum.
öyle şiddetli bir ses tonuyla ' ben bunu asla kabul etmiyorum!!!' dedi malum şahıs. beynimden vurulmuşa döndüm. sanki bu iyiliğimden ötürü ben ona yakınlaşmaya çalışıp askıntı olacakmışım gibi bi algı yarattı. (anladınız siz onu) bende bişi demedim sıkıştırdı parayı elime o insan selinde ilerlemeye devam ettim. bu da böyle bi anıydı. bi kenarda dursun.