bir keresinde avcılardan binmişim otobüse her neyse ayaktayım. otobüsün orta kapısının yanında duruyorum elim demirde tutunuyorum bir baktım otobüs durdu ne inen var ne binen ilkten anlamadım şaşırdım. sonra bir başka durakta yine durduk şoföre döndüm dikiz aynasından bana bakıyor bende ona baktım böyle ne var gibisinden. daha sonra başka bir durakta durduk en sonunda şoför "gardaşım inmeeceksin nie basyorsun dümeeye" şöyle biraz soluma bir döndüm malın teki eli düğmenin yanında bilerek veya bilmeyerek basıyor. tabi şoför böyle diyince bende "kaptan ben basmıyorum devam et." dedim. sonra o mala iki dakika tip tip baktım anladı zaten arkaya doğru usulca ilerledi.
şu küçük sulardan, 50 kuruşluk olanlardan satan bir satıcı çocuk biniyor otobüse durakta. otobüsün kalkmasına 3-4 dakika kalmış kalmamış. "su isteyen varmıı" diye soruyor. "soğuk su içen" 3-4 kişi alıyor ama arkalardan da biri, "bana da versene" diyor. ne yazık ki çocuğun elindeki sular bitmiş oluyor. çocuk, "getireyim abi hemen" diyor ve dışarı çıkıyor. o sırada durumdan habersiz başka bir çocuk giriyor otobüse. "su içeen" diye. sora sora geliyor, en son su bekleyen abiye geliyor ona da şans eseri "su veriim abi" diyor. abi: "yok ben başka birinden alacaktım, ona söz verdim, onu bekliyorum"
bazen insan, ne güzel insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz diye düşünmüyor değil.
Otobüste ilk duraktan binerek oturdum. Şöforün arkasında ki bir koltuğa. Elimde kitabım okuyorum. ineceğim durağa da az kaldı. Tam o sırada bir kadın binmiş ki şu sözünden fark ettim ; " Bu ön koltuklar engelliler için değil mi?" dedi. Kafamı kaldırdım baktım kadın 22-25 yaşlar arası birisiymiş. Yanımda ki adamla beraber engelli diye kalkıp yer verelim dedik sözün üzerine ancak kadın kalktığım yere otururken gördüm ki hiç bir engele sahip değil. Sanırım zihinsel özürlü ya da insanları bu şekilde kullanmaya çalışan birisi ki tam soracaktım ki ineceğim durağa gelmişim ve indim. Ancak hala kafam da soru " engeli olmayan birisi neden böyle bir laf söyler?" allah allah....
Bursa'nın hınca hınç dolu otobüsü 9/D'deyim bilen bilir efendim. Gözüme hemen bir çift çarptı, yeni evli gibilerdi ve ellerinde belli ki yeni aldıkları bir mp3 çalar vardı, karıştırıp duruyorlardı. ve yolculugun tam ortalarında tüm otobüs sırasıyla çiftetelli çalmaya başladı, şaşkın bakan gözlerden utanmış olmalılar ki kapattılar. sonra utanmayıp ismail yk,güllü şarkıları çalmaya başladılar ve şoför onlara eşlik etmeye başladı, kabus gibiydi sözlük.
en sık kullandığımız ulaşım aracı içerisinde başımıza gelen spontene gelişen durumlar silsilesi.
üzerimde istanbul yazılı tişörtle izmir otogarında beklerken, uzaktan arada bir kestiğim sarışın çocuğun yanıma gelip kendisinin de istanbula gideceğini söylemesi, hangi otobüs firmasıyla gideceğimi sorması. aynı firmaya denk gelmeyişimiz ama ilginç tesadüftür ki benim otobüsümün rötar yapması, (ucuz diye fazla dandik bi firmadan almışım, insan 16 yaşında otobüs firmaları hakkında pek bir bilgi sahibi olmuyor) ve onun otobüsünden bilet alıp daha yarım saat önce tanıştığım hoş, sarışın, ve üniverstede hazırlık sınavına girmek için istanbula giden çocukla yolculuk yapmak. sabaha karşı feribotta sanki aylardır birbirimize aşıkmışız gibi tutkuyla öpüşmemiz. insan bundan güzel bir son bekliyor değil mi. bu olaydan sonra izmire geldiğinde beni tekrar aradı ama bende bağlanmamak adına onunla görüşmedim. sonuçta ben izmirde lise de okuyordum o ise istanbula üniversite okumaya gidecekti. eğer bir kez daha onu görürsem o gece yaşadıklarımız bi maceradan çıkacak ve sanki ben ona salakça aşık olacaktım. onu bir daha görmedim.
bir durakta yolcuları almak için duran otobüse bir teyze yaklaşır ve şu tarihi cümleyle şoföre seslenir: "evlat bizim evin ordan geçer mi?" kullanılan doğu şivesidir ve daha da bir komedyaya çevirir olayı, şoförden gelen inanılmaz cevapla da başka bir şok geçirir otobüs ahalisi: "ne diyosun teyze gitmez olurmu, üst kata bile çıkar..."
iki sevgilinin arasında kaldığınızda ikiside size bakıyordur ve ordan çıkmanız gerekir. ben son durağa kadar beklemiştim çünkü eve yürüyerek gitmek istemiyordum.
dershane zamanlarında fizik hocamızın bizimle paylaştığı ilginç bir otobüs olayı;
istanbul'da öğrencilik zamanlarında ulaşımını otobüsle sağlayan hocamız, otobüse bir boru ile biniyor, en arkaya geçiyor, ayakta iken boruyuda dik bir vaziyette tutuyor. otobüs yavaş yavaş kalabalıklaştıkça binen yolcular hocanın borusunu (fesatlığın lüzumu yok normal metal bir boru) tutuyorlar 1 3 5 derken kimse borunun sabit olmadığının farkına varmıyor. hocamızda kalabalıkta kimseye konuyu açıklayamıyor tabi veya açıklamak istemiyor, herneyse. otobüs hareket ediyor, bir müddet bu şekilde ilerliyorlar, ta ki şoför frene acımasızca basıncaya kadar. fren'nin etkisi ile boruya tutunmaya çalışan yolcular ve peşlerinde boru ile beraber dengelerini kaybedip, diğer yolcuların üzerlerine doğru savruluyorlar.
sonra ne oldu? diye sorarsanız açıkcası bende bilmiyorum, hocamız buradan sonrasını bizimle paylaşmadı.
Bir gün otoboüse bindim, birkaç dakika geçince çok pis osurasım geldi. Kendimi 5 dk kadar sıktım fakat gaz dayanılmaz hale geldi. Ben de besmele çekip sesli ve uzunca bi şekilde yellendim. Otobüsteki herkes bana baktı. O kadar çok utanmıştım ki. Beş saniye sonra koku da başladı herkes öf pöf diyip bana bakıyordu kıpkırmızı oldum, bu utanma duygusuna daha fazla dayanamadım ve ineceğim yere çok uzak yerde olsam da otobüsten indim ve geriye kalan yolu yürüdüm.
her zamanki gibi sabah okula giderken otobüse bindiğim bir gündü. bindiğim otobüs daima tıklım tıkış olur, milletin götü götüne yüzü yüzüne gidilirdi. otobüste iki tane yaşlı teyzenin memeleri arasında hapsolmayan genç kendini şanslı sayardı.
öyle günlerden birinde otobüste 2 yaşlı teyzenin arasına sıkışmamış olmanın haklı gururu içinde, yine de sıkışık bir halde ilerliyorduk. otobüste her zamanki gibi 1 adet muavin bulunuyordu, 1 tane de halk kahramanı bi abimiz. yolcu indirip bindiriyor, yer açıyor, insanların daha rahat şekilde gidebilmesini sağlıyordu bu abimiz. başlarda muavin - abi kombinasyonu çok güzel şekilde devam ediyordu, hatta bu abi sıkışıklıktan bi ara kapı üstüne çıktı, havada yolculuk etti. evet gözümle gördüm bunu. götümle de görmüş olabilirim çünkü enteresan şeyler yaşanıyordu. bu durumda bile herhangi bir tartışma çıkmazken, bir durakta bir yolcunun inmesi ve kalabalıktan inememesi, bunun üzerine şoförün harekete kalkması ve yolcunun ''inicem ben ya'' diye bağırması, muavinin de ''ablacım hazırlansaydın'' cevabı üzerine halk kahramanı abimiz birden atarlandı. ''yolcu almaya gelince her yerde duruyorsunuz, indirirken böyle mi oluyor?'' atarı üzerine muavinden cevap gecikmedi: ''SEN BiZE iŞiMiZi Mi ÖĞRETiYOSUN BiLADER?''
ve ilk gerginlik burdan çıktı, devamında tartışma uzadı. muavinin bir cümlesinde lan demesi üzerine halk kahramanı abimiz iyice atarlandı, ben 1 çocuk babasıyım sen bana lan diyemezsin! cümleleri ağzından sonbaharda dökülen bir yaprak gibi döküldü. halk kahramanı abimiz 35 yaşlarındaydı, çok yaşlı değildi. kolunda dövmesi vardı. enteresan bir dövmeydi. gizli bir nazi tarikatının lideri gibiydi. abimiz durak başkanının yeğeni olduğunu iddia etti, muavin ise böylelerini çok duyduğunu söyledi. bunun üzerine abimiz daha fazla dayanamadı ve otobüs hareket halindeyken telefonunu çıkardı, aradığı arkadaşına ''SERGEN ÇABUK IŞIKLARA GEL SERGEN ŞU OTOBÜSÜN MUAViNiNi DÖVÜCEZ ÇABUK GEL'' diye komut vererek telefonu kapattı. şimdi tüm yolcuların aklında soru işaretleri oluşmuştu:
''hangi otobüs? hangi sergen? hangi ışıklar? hangi muavin? hangi sandalye? amk.''
ardından ışıklara gelindi, sergen sabahın o saatinde arkadaşı kendisini aradığı için küfür ediyordu heralde.
halk kahramanı abimiz acınaklı bir ses tonuyla muavini aşağıda kavgaya çağırdı. muavin indi, halk kahramanı abimiz kemerini çıkarttı. etraftaki yaşlı başlı bilmiş sakallı amcalarımızın olayı ayırması üzerine muavin otobüse bindi. tam hareket ederken halk kahramanı abimiz aşağıdan, ''bekleyin ben sikicem sizi bekleyin'' diye bağırdı.
olaylarda hiç sesi soluğu çıkmayan şoför yerinden kalktı, aman allahım. şoförü gören halk kahramanı abimiz dondu kaldı. şoförün mahalledeki lakabı ''sert siker derbeder izbandut'' idi. şoförün sen şu otobüsün içine bir bin bakalım lafı üzerine halk kahramanı abimiz sessizce olay yerinden uzaklaştı. gerilim böylece sona ermiş oldu.
dershaneye yeni başladığım dönem, her gün aynı saatte 8:10 geçe otobüse biniyorum. bir gün sabah otobüs duraktan hareket etmiş gidiyor, ıslıkla durdurabildim, sonra da bindim.
ertesi gün 2. kez gene bizim sokağın başında ıslıkla durdurdum. 3, 4, 5, derken, şoför alıştı. artık otobüse binmek için, durağa kadar yürümüyorum, otobüs geliyor, sokağın başından alıyor.
bir gün gene sokağın başındayım ve artık otobüse yalnız da binmiyorum, yanımda aynı otobüsü bekleyen insanlar var. tam otobüs karşıdan geliyorken, bir kitabımı evde unuttuğumu fark ettim ve eve döndüm. evden döndüğümde otobüsün hala beni beklediğini gördüm. şaşkınlıkla otobüse bindim.
şoför : bak, burada bu kadar insan sen okula geç kalma diye bekliyor. bir özür dile herkesten.
ben : özür dilerim, kitabımı almayı unutmuşum. otobüsün bekleyeceğini sanmıyordum.
teyze : olsun evladım, sen ders çalışmana bak!
şoför : ama bak bir daha olmasın, tamam mı?
ben : tamam, abi.
sonrasında geçen zamanda şoförle sohbeti koyulaştırdık. karışık kaset hazırladım ona, bir sene boyunca otobüste dinledik. en dumur edici olan da, benim dershane bittikten sonra, benim otobüse bindiğim yer otobüs durağı oldu.
şoför de benim dershane bittikten sonra, efsanevi bir şekilde kayboldu. şimdi kimbilir nerede, ne yapıyordur?
otobüste yolculuk ediyorum, yolculuk da öyle belediye otobüsü felan değil, bildiğin şehirler arası olanından. uzun bir yolculuğun o kolları, omuzları ağrıtan, ayakları davul gibi şişiren evresindeyim. Yanımda 55-60 yaşlarında bir bey amca var. iki üç kelime etmişliğimiz anca vardır. Tam ben biraz uyuyakaldıktan sonra gözlerimi açarken, ikram servisi başlar. Neyse görevli yanıma gelir sorar, ben de çay derim. Çayı, şekerini felan zımbırtısını koyar. Sabah sabah, açım, yorgunum, uykuluyum. Öyle bir sersemlikle alırım elime başlarım çay poşeti ile oynamaya, üstünde otobüs firması olan şekeri, kolonyayı başlarım elimde çevirmeye. Ben çayla, şekerle oynarken yanımdaki bey amcamdan aynen şu cümle çıkar.
- Delikanlı bu poşeti yırttım, boşalttım. şimdi bunu demlemek için su gelecek mi?
Döndüm baktım adama. Adam içinde çay olan poşeti bildiğin yırtıp, bardağın içine boşaltmış. ilk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Adamın poşet çaydan haberi yok bildiğin. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim, adam da bu şaşkınlığımın farkına varmasın diye, kendimi hemen toparladıktan sonra.
- Gelecek dayı gelecek.
dedim. içim cız eder, anlatırım dayıya nasıl yapması gerektiğini. Görevli sıcak su doldurmak için yanımıza geldiğinde, poşetin delik olduğunu ve yanlışlıkla poşetteki çayın bardağa boşaldığını söyledikten sonra dayıya yenisini alırız. Ve dayıya çayı yaptıktan sonra devam eder bizim o uzun yolculuk.
şehirlerarası otobüste mola esnasında merdivenleri ikişer ikişer çıkarken otobüs şöförünün üstüne düşmem, adam bozuntuya vermedi iyiki. Halk otobüsünde de düğmeye basmam ve sonra annemden inmemem gerekli bir mesaj aldıktan sonra düğmeye bastığım durakta inmedim sonra otobüs şöförünün arkaya doğru "kim bastıysa çabuk insin lan" diye bağırması.
bugün otobüse binen hafif gençten biri cüzdanını açıp içini gösterdi ve 'polis cinayet masası' dedi-polisler otobüste ücret ödemiyor buralarda-. daha sonra da hal hatır falan, tanışıyolar galiba dedim. yerine geçmeden önce 'kusura bakma abi biraz alkol aldım da' dedi kaptana. kaptan garip şekilde baktı. sonra devam etti; 'derdim vardı da geçer ama di mi' dedi. sonra yerine geçerken de 'kimseyi rahatsız etmiyom ki ben ağzıma içiyorum' dedi. yerine oturunca devam etti 'kimi derdinden kimi zevkinden içer, geçer ama'. 5 dakika sonra kalktı inerken de kaptana 'kendine iyi bak aslanım seviyorum seni' dedi ve gitti. üzerindeki meraklı bakışları ardında bıraktı ve gecenin karanlığına doğru yol aldı.
istanbuldan dönüyoruz yanımda bi teyze oturuyo uyuyodu ben bindiğimde sonra molada ben uyandırmaya çalıştım bana ''mömhgnbgh git başımdan dedi.''
ben insalığımı yaptım sonuç olarak uyanmadı moladan 45 dk sonra araba bozuldu otobüs durdu ve kadın uyandı bana kızdı ''beni molada niye uyandırmadın sigara içcektim ben '' diye bağırdı.
sonra konyadan ankaraya geliyoruz aştide otobüs aktarma yapacak üst kata çıkarken peronu kaybettik annemleri bulamıyorum falan sonra neyse otobüsü bulduk ama bir kadın otobüsün merdivenlerinden bişi topluyo baktım annem bizim iç çamaşırları düşmüş dağılmış otobüsün içine annemde onları topluyo te allah ım ne rezillikti ya.
Lisedeydim, zaten sınav haftası uyumuyordum notlarım da kötü olduğundan akşamlara kadar ders çalışıyordum son sınav haftası belki kurtarırım diye.
Alışverişten gelen 3-4 kadın vardı yağmurlu bi perşembe günü, kadınlar da 40lı yaşlarda. Otobüs şoförüne bağırdılar alma alma diye, arkada oturan bir adam da kızdı dışarıda olsanız almadı diye kızarsınız içeride laf yapıyorsunuz diye. Kadının orta hristiyan varmış gibi davranıyorlar dediğini duydum sinirlendim ama zaten yorgunum, cam kenarındayım, kavga büyüyene kadar kafamı kaldırmadım. Kadınlar da cahildi belli. Baktım iş kızışıyor ben de kaldırdım kafamı kim laf söylüyor diye, adamda ciddi sabır varmış zira.
Kavga büyüdü de büyüdü, o sırada kadın adama beni işaret ederek oturmak istesem öğrenci var onu kaldırırım dedi. Ben de sinirlendim, kalkmam ki ben dedim. Sınav haftam doğru düzgün uyumuyorum ders çalışıyorum, zaten 4 ders sayısal işledik hayatta kalkmam uyurum ben burda dedim. Kendimden büyüklere hep saygılı oldum da kadının dediği neydi şimdi ? Bi kısım benim için haklı derken bi kısım da şuna bak diye söyleniyodu. Kadın da zaten sustu, ben de uyudum.