daha kötüsü aynı otobüste unutulmaktır. kasabalar arası bir otobüste zaten son durağa gitmek üzere binmişsin, yani uyuyakalsan ne olacak değil mi? ama bir uyanıyorsun ki herkes inmiş, üstüne şoför bile kapıları kapayıp çekmiş gitmiş. ulan insan şöyle bir otobüsü baştan sona gezer, biri birşey unutmuştur, koltuğa sıçmıştır, herşey mümkün; en azından mesleğinin bir gereği olarak bir göz at, iki dakikanı almaz. sıcak bir havada kilitli otobüsün içinde bir başına terk edilmişlik hissi fena birşey, üstelik cep telefonlarının henüz herkeste olmadığı zamanlar. neyse ki kapının yanındaki kolu aşağı bükünce kapı "pısss" diye açılıverdi de dışarı çıktım. aslında o otobüsü itliğine yüz metre geriye park etmek vardı ya, o zamanlar araç kullanma tecrübemiz de yok henüz.
belki de koltuğa sıçmam gerekiyordu. dna testi icat olana kadar saklarlardı o boku artık.
otobüs 14es hattı ise sıçtığınızın göstergesidir zira iett de bile gidiş dönüş 190 dakika yazıyordur ki iş çıkışları bu süre hayli hayli artıyor birde yol çalışmalarını gözününe alırsak ciddi ciddi sıçtınız.
genel yorgunluk halinin,otobüsün ağır ve havasız ortamıya birleşmesi sonucu,bünyenin tarifi imkansız bir uyuma isteği yaratmasıyla oluşan toplu taşıma fenomeni...
aynı otobüsle geri dönmek demektir. bir de geriye dönerken uyuya kalınırsa. otobüste sabahlamaktan başka care yok artık. daya cama başını hadi allah rahatlık versin.