lise hayatım boyunca özellikle ilk yıllar başıma sıkça gelen olaydır. Artık yolları vücudum ezberlemişti ve uyanılmasi gereken yerde uyanıyordum. Adrenalinlı bir olaydır güzeldir.
trende uyuyakalmak gibi riskli bir iş değildir. otobüste en azından yolculuğunuzun başında muavin nerede ineceğinizi sorar, uyuyakalsanız bile inmek istediğiniz şehire geldiğinizde haberdar edilirsiniz. ama trende böyle bir uygulama yoktur. diyelim ki ankara-izmir mavi treni ve siz de balıkesir'de ineceksiniz. kondüktör denen devlet görevlisi sizin nerede ineceğinizi bilmediğinden zaten umrunda bile olmadığından balıkesir'e gelindiğinde veya yaklaşıldığında -belki de sabahın körü olmasından mütevellit herkes uyuyor, o yüzden- kısık kısık, alçak volümle 'balıkesir, balıkesir' diyerek gayet vurgusuz bir üslupla trenin bir başından bir başına yürür. bir de geri gelir. bu kadar. eğer yanınızda sizi uyandıracak kimse de yoksa, siz de bu anonsa -artık anons denebilirse- uyanmayacak kadar ağır bir uykudaysanız basmane'de inersiniz. yapacak bir şey yok.
aptal gibi kafanız her 30 saniyede kafanız öne düşer ve tekrar kaldırırsınız ama uyuyorsunuzdur. ne tesadüftür ki %90 olasılıkla hep durağınıza geleli tam 30 saniye varken uyanırsınız ya da kapı açıldığında o acele ile koşa koşa dolu iken çarpa çarpa inmeye çalışırsınız. ve bazen uyanınca kendinizi durağa gelmiş sanıp 1-2 durak önce bile inebilirsiniz. o kadar can havli koşup inersiniz ama 1-2 durak öncedir. kısaca çok zevkli uykusu vardır ama çilelidir. prof olmanız gerekir değilseniz hiç bulaşmayın. 3-4 ay boyunca yanınızda biri varken uyuyun. antremansız sakın diyorum.