otobüslerin tepelerine uçaklardaki gibi oksijen maskeleri yerleştirilmesini teklif etmeme sebep olan durum. aslında güzel fikir, yetkililere sesleniyorum değerlendirin bunu.* ama tabi kafa yapmak için kullanacak uyanık insanlarımız da olacaktır dikkat etmek lazım. ****
özellikle istanbul'a gelen yeni citaro otobüslerde sözüm ona klima diye havalandırma en alt düzeyde açılınca ve buna mukabil otobüs teyzelerinin klima çalışıyoo diyerek çemkirmesi sonucunda zaten küçücük olan camlarının da kapalı durması neticesinde her mevsim yaşanabilecek durumdur.
üzerine bir de şoförün ikide bir "arkada boş yerler var ben görüyorum, ilerleyin" uyarıları eklenince; insanın türkçe karakter sorunundan dolayı ahlaksız bir durummuş gibi görünen bu manzarayı şoföre yaşatası gelir. hem de tükçe karakterli...
dolmuşçular otobüsçüler asla ve asla yeterli doluluğa ulaşmış saymazlar kendilerini. bu sebeple değil sıkışıp bayılmak, koltukla bütünleşip aracın bir parçası haline gelmek de mümkündür.
ata demirer in bu duruma bir dolmuş yorumu vardır;
ingilizce karakter uygulaması sebebiyle farklı şekillerde algılanabilecek önermedir.
otobuste prese maruz kalıp bayılmak veya sevişerek akabinde bayılmak arasında secim algıya kalır.
bunun bi üst modeli var benim başımdan geçen, "otobüste kizamik geçirmek". bedrettin dalan vardı o zamanlar, anadoludan avrupaya üç-dört saatte gittiğimiz dönemlerdi, bir de çocuktuk haliyle.. bir eşşeklik etmişiz binmişiz otobüse, ben daha köprüyü göremeden kızamık dökmeye başlamışım. topkapı da indiğimizde otobüsten, kızamık falan kalmamış. tıp bile şaşırdı anasını satayım.