biz küçükken, duble yollar, yedek şoför zorunluluğu, uydudan televzyon izleme imkanı, internet falan yoktu otobüslerde. hatta otobüslerde sigara içildiğini falan çok iyi hatırlıyorum; var sen düşün ne kadar fosil olduğumu.
biz ne zaman adanaya yardırsak, babamın kafasını sikerdim o yaşta; "babaaaa çift katlı otobüsle gidelim. çift katlı otobüsün üst katından en önden bilet alalım. film gösterilen otobüslerden olsun. yoksa bilet almayalım. hadi baba bi sorsana böyle bi otobüs mü gelecekmiş, gelmiyorsa ne zaman gelecekmiş hadi hadi" diye. ben bu ısrarlı tavrım sayesinde, teröristlerle yapılan bir çok müzakerede hayat kurtarırdım ama kıymetim bilinmedi aga. hayır bir de erkek çocuğuyuz amına koyim, tatlı bi kız olsak çekilir de tüm çirkinliğiyle bi çocuk irisi ısrar edince olmuyor.
bu ısrarkeş durumum yıllarca sürdü. sonra bir gün, kemal sunal filmi izlettirilen bir otobüsle yolculuk ediyorduk. (bilen bilir o dönem ya dandik holivut aksiyonları ya da kemal sunal filmleri gösterilirdi) biz de ön taraftayız. ulan ben kıkır kıkır gülüyorum da şoförün de benden aşağı kalır yanı yok. herif koptukça kopuyor, sonra bir de yanındaki muavine dönüp "ya bu adam beni öldürecek. inek şaban yaa" diyip duruyor. az daha bu pezevenk öldürüyodu bizi. herif filme vermiş kafayı virajı alamadı.
işte dostlarım ben o gün çocuk olmaktan ve şehirlerarası yolda film izlemekten vazgeçtim.