arkasini donmus duran genc kiz, bir elinde kitaplari, obur eliyle dusmemek icin demiri tutmaktadir. genc adamsa, beride oturmus, kizi izlemektedir. saclarinin dalgasini, mini eteginin boyunu, uzun cizmeleriyle kiz seksi durmaktadir. genc adam bir yandan da iptis iptis muzik dinlemektedir. otobus soforu, besiktas, ortakoy arasi hatta, virajimsi yolda frene asilir. yildiz parkindan cikan araba onune dalmistir. ani frenle kizin elindeki kitaplar bir yana kiz bir yana savrulur. delikanli atilir, kiza yardima gider, firsat bu firsattir. kizin yuzunu gormeden, kitaplari yerden alir, kiza donerki:
a) kiz ilkokul askidir. buyumus serpilmis, bir icim su olmustur. kizla birlikte otobusten iner gidecegi yere kadar kizi birakir. telefon numaralari alinir ve iliski baslar..
b) kiz kitaplarina bir uzanirki, karsindaki amcasinin ogludur. genc icinden binbir kufur kalkar; utanmaktadir az evvel dusundukleri icin...
bugün posta gazetesinde haydar dümen'e a.t rumuzlu birinin sorduğu soru üzerine açtım bu başlığı. soru şöyle:
30 yaşındayım. dolmuş ya da otobüse bindiğim zaman ayakta duranların tuttuğu yuvarlak borulardan çok etkileniyorum. ne zaman toplu taşıma araçlarına binsem tahrik oluyorum. evlerin onune asılmış elbiselere bakıyorum. özellikle kadın iç çamaşırları bende takıntı oldu. psikiyatrik destek almam gerekir mi? sizce ben sapık mıyım?
bunun üzerine diyecek pek bir şey yok. kızlarımız otobüslerde filan kendilerine dikkat etsinler. balkonlara da iç çamaşırlarını arka sıraya doğru assınlar. böyleleri de var toplumda.
edit: haydar dümen'i her gün okurum evet. size de tavsiye ederim. bu gibi hikayelerden çok çıkıyor. gülüyor insan.