Hırs yapanları vardır. Adam kızarır bozarır olmuyor. O yerine oturur kendine güvenen başka bir babayiğit gelir o dener başarırsa dünyayı kurtarmış havasında kasılır. Ama o da başaramadıysa ilkinden daha kötü bir hale gelir.
Utangaç yenilmiş ve çevresinin bakışlarına maruz kalan delikanlının kendini bozuntuya vermemeye çalışırken şu sözler ağzından dökülür ; Sıkışmış glb .s.s
Sorun bende değil camdaydı. Bir keresinde okuldan çıkmışım, ringdeyim ama okulun ringi baya bildiğin körüklü otobüs. Muhtemelen babamla yaşıt zaten, birinci vitesten ikiye geçene kadar motordan öyle ses geliyor ki sanırsınız uzun yıllardır uzun tekel 2000 içiyor. Neyse konuya döneyim, takmışım kulaklığı müzik dinliyorum. Otobüs gittikçe kalabalıklaşıyor ve ayakta duran elemanın biri omzuma dokunup bir şeyler söylüyor. Ben müziğin gazına gelmişim, anlamıyorum. Bir daha söylüyor ve o büyülü kelimeleri duyuyorum:
"Camı açar mısın, kardeş?"
Bir anda kendimi öne doğru atıyorum, cam hemen beş santim uzağımda, üstünde de plastik bir mandalı var. Çekiyorum, çekiyorum, yok açılmıyor. Ellerim acıyor, mandal hiç oralı değil, "biz ne eller gördük birader!" diyor. Bu sırada kalabalık iyice etrafıma yoğunlaşmış, insanlar benim plastik mandalla savaşımı, kimin galip geleceğini bilse de izliyorlar. Utanıyorum sözlük. Halbuki beş dakika önce yan tarafımda duran mavi gözlü kız ile bakışmış, belki de hayatımızın aşkına kapılmıştık. Olmuyor. Mavi gözlü kıza dönüyorum çaresizce, gözleri dolmuş ve "ben, otobüs camını bile açamayan biriyle olamam." gibisinden bir bakış atıyor ve arkasını dönüyor. Buradan aldığım hırsla bir kere daha çekiyorum mandalı; tık yok. Git bak, o mandal hala orda, açılmıyor. Belki de mandal uzak gezegenlerden birinden gelmişti de kimsenin haberi yoktu. Kim bilir, belki de Thor'unu bekliyordu. Kim bilir?