--spoiler--
mesela olur da kızla göz göze geliriz ya, tam o safhada malak gibi kalıyorum öyle. damar damar üstüne mi biniyo napıyosa kafamı çeviriyorum hemen. sistem cok daşşaklı bi hatadan kurtarıldı uyarısı almış gibi bakamıyorum kıza bi daha, utanıyorum. derin derin nefes alıyorum. bi gün birine 'ya şimdi sen karşılık verdin ya bu noktada ne yapmam icap eder inan bilmiyorum. valla çalışmadığım yerden sordun. prosedür nedir? napsak?' dicem ama çanta faktörü bağlıyo elimi kolumu... ondan sonra 'vay efendim before sunrise çok romantik bi film'.
neyse. yine bi sabah işe gidiyorum. bindim otobuse. benden sonra güzel bi kız bindi. şöföre 'akbiliniz var mı' dedi. şöför de 'yolculardan rica edin hanfendi' dediği noktada göz göze geldik hatunla. sonra da kafamı çevirdim hemen. hiç istifimi bozmuyorum ama ben. sonra 'bak hemen nasıl atladı yavşamak için' oluyoruz... hatun bana doğru yaklaştı ve sordu 'fazla akbiliniz varsa kullanabilir miyim?' tabi dedim uzattım zamazingoyu. sonra bu para vermek istedi normal olarak. yalnız, 100 lira uzatıp 'lutfen alın' dedi. lan sanki bakkal işletiyorum. o parayı nasıl bozayım ben. bakkal bile olsam para üstü olarak tipi tip sakızlarının %51 hissesini vermem gerekirdi ki, parası bozuk olsa bile hiç bi güç o kızdan para aldıramazdı bana. böyle de netim. neyse, ya ne önemi var lütfen rica ederim dedim. karşı atak olarak parayı ısrarla bana uzatıyo 'ama olmaz ki' nidalarıyla. tam, otobüs kasıyo msn var mı dicektim ki 'ya sen de başka birinin yerine basarsın problem değil' diyerek kapadım mevzuyu. teşekkür edip oturdu bi koltuğa. ben de malak gibi kaldim öyle ayakta. ben orta kapı civarlarındayım kız ise en önde. 2 durak sonra kızın yanındaki amca inmeye yeltendi. oturan yolcu sayısı 40, ayakta yolcu sayısı 80' civarıdır ya hani, işte tek ayakta yolcu bendim o sıra.
ve beklenen an geldi. amca ineceği durağa yaklaştı. yerinden kalkıp kapıya yöneldi ve nihayet indi. tam da o sıra, hatun kişi sanki bi sey demek ister gibi başını arkaya çevirip bana baktı. gözümün içine. 'gel la otur' dedi resmen. alışkanlığım nüks etti refleks olarak çevirdim yüzümü. otobüsün içinden ufuk çizgisine bakıyorum resmen* ben hala bozmuyorum. kuğul tavırlar felan. ısrarla kızın yanına oturup, kızla tanışıp, muhabbeti de koyulaştırıp 'ya şu güzel sohbeti bi kahveyle mi taclandırsak hem akbil olayından dolayı ödeşmiş de oluruz ehe' gibi bi muhabbet açmıyorum. açamam da. ondan sonra 'vay efendim senin kardeşin olsa o kızın yerinde' diyor içimdeki mahalle baskısı... e ben mitoz mu bölüneyim arkadaş! asosyalin bayrak tutanı olduk lan sayenizde desem de, ı ıh olmuyo işte.
15-20 dk sonra indim otobüsten. başka bi otobüse binip aktarma yapmak üzere duraktaki yerimi aldım. indiğim otobüs ise kırmızıda bekliyo, tam karşımda. ben ise cam kenarında oturan esas kıza hala bak(a)mıyorum. sonra düşündüm, zaten 13 saniye sonra gidecek bu otobüs, bak lan ne çıkar amk dedim ve kıza doğru baktım. o da bana bakıyordu, gülümsüyordu... muhtemelen içinden 'kesin ibne bu' demiştir. otobüs tıslayarak hareket etti ve uzaklaştı. gözden kaybolana kadar baktım arkasından.
ondan sonra 'vay efendim ne zaman baksam yoklamanın en başında bu lavuk'
--spoiler-- *
Biniyorsun o otobüse, karşında beğendiğin bir adam yol boyu bakışmalar gözlerini birbirinden ayırmamalar..
Ama indiğin zaman biter, peşinden gelmez korkar, yada o iner.
o kadar bakıp tek kelime etmeden iniyorsa, orta parmağınızı gösterin, haketmiştir.