sizden camı açmanızı isteyen güzel kızla beraber camın arızalı olduğundan bihaber olmanızdır. hele hele cam sağlam da açamıyorsanız daha beter bir durum...
kulaklığın telefondan kurtulması sonucu , telefonun yere düşmesi ve o anda dinlediğiniz şarkıyı herkesin duyması.
söz konusu şarkılar için
(bkz: let the music play)
(bkz: for president)
Otobüste kalmak.
Yıllar evvel babamla alsancak diş hastanesine gitmişiz. Otobüsten babam inmiş ama ben inmemişim. Kalmışım yani babam son anda farketmiş beni de inmişim sonra.
Sabah il merkezine giderken komşunun sabah kahvaltıda haşlanmış yumurta yemiş çocuğunun kusması ve sizin bunu saniye saniye görmeniz.
Bi saniye kuscam.
Otobüste kafanıza geğirilmesi, otobüste arkadaşınızın bayılması, önünüzdeki amcanın osurması, önünüzde oturan adamın leş gibi terleyip kokması.
Bunların hepsi başıma geldi.
tiklim tiklim dolu otobuste kapi agzinda durmak zorunda kalmak ve o kapinin acilmasiyla, beyin hucreleriniz yuzde bilmem kacinin zarar gormesi olayidir.
tıklım tıklım dolu bir otobüste başa gelebilecek en kötü olaydır genellikle.
günlerden bir gün telaş içinde derse yetişmeye çalışan hapsurup insanların neredeyse kucak kucak oturduğu otobüse binmek zorunda kalır derin bir "hoh" çekerek. otobüs doldukça dolar doldukça dolar ve insanlar birbirine yapışarak ayakta kalmaya çalışmaktadır artık. hapsurup'un yanındaki ortalama 80-85 kiloya sahip 22-23 yaşlarındaki genç bir elindeki peçeteyle saniyede akıttığı bir metreküp teri silmeye çabalarken diğer eli otobüsün ani frenleri karşısında iki seksen olmamak için bir yerlere tutunma çabasındadır. e hapsurup da aynı telaş ve endişeyle tutunmaya çalışmaktadır ve kolu bu gencimizin yaklaşık 10 cm. altında durmaktadır. oflayarak poflayarak süren bu zulüm içeren yolculuk sırasında hapsurup aniden kolunda bir damla ıslaklık hissedip koluna bakar göz ucuyla. gördükleri karşısında şaşkınlıktan birkaç saniye transa geçmiştir. sonra toparlanır bu sıvının koluna nereden aktığını tespit etmeye çalışır. bir an pencerenin açık olduğunu bildiğinden dolayı dışarıdan yağmur damlası düştüğünü falan düşünür. fakat dışarıda hissedilen sıcaklık zaten kırkın üzerindedir ve yağmurluk bir hava yoktur. sonra aynı dakika içerisinde duruma galip derviş edasıyla bir açıklama getirmiştir hapsurup kendi kendine. evet yandaki çocuğun suratından yahut koltuk altından* ter damlamıştır koluna. evet ter damlası. evet tiksindirici. evet acınası. evet içler acısı. ve evet mağduriyet. daha da fenası yaklaşık on dakika boyunca o teri kolunda taşımaktır. lavaboya gidene kadar bir başkasının akıttığı ter ile kendi kendine mahcup olmaktır. başkaları adına utanmanın ta kendisidir.
otobüste başa gelebilecek en kötü olaylardan değil de nedir bu? hayır ağlamıyorum, gözüme ter kaçtı.
