şimdi aklıma geldi de sırf ona ikram etmek için jelibon aldım.
100 gr. jelibona 3.5 tl verdim.
işin komik yanı kıza ikram ettiğimde istemedi.
neden dediğimde "midemi rahatsız ediyor" dedi. püskevit filan alaydım keşke...
ve çekildiğimiz fotoğraf.
yanyana otururken prof. makineli abimiz fırladı birden en önden çekti fotoğrafımızı.
en önden işte, onun yüzü tam çıkmadı ama olsun be abi aynı karede ikimiz...
güzel, güzel.
(ayrı ayrı yazmamın sebebi sonradan aklıma gelmesi bazı şeylerin. fotoğraf çekildiğimiz aklımdaydı da facebook'a eklenmiş, görmem vesilesiyle ekliyorum. ayrıca yazının tamamını okuyanlar diğer olayları da merak eder diyerekten başlığın güncellenmesi gerekir mesela.)
güzellere aşık olunur güzellerin otobüsde ne işi var genede otobüsde yükseklik bakımından diğer araçlara nazaran yüksekde olduğun için bmw veya mersedesteki şöför koltuğunun yanındaki koltuklara bakmanızı tavsiye ederim hee bunun içinde solda ve cam kenarında oturmanız gerekir.
oğlan az sonra ayakta bile tıka basa dolacağını bildiği okul servisine
erkenden gelip oturur koridor tarafında bir koltuğa. sonra servis
sahiden dolar. en son kız gelir, bir elinde T cetveli, ötekinde
teknik resim çantası; ayakta zorlukla tutunur yukardaki demire. tam da
oğlanın yanı başında. otobüsün saati gelmiştir, aniden kalkar. neye
uğradığını şaşıran kızın T cetveli bir yana, teknik resimleri bir
yana dağılır. kendi de oturuverir oğlanın kucağına. kız toparlanır
utanarak, kıpkırmızı suratla oğlana döner:
"çok özür dilerim."
oğlanın cevabı hazır:
"rica ederim, zevkti."
hemen hemen her gün yaşanan duygu.. aşk değil etkileşimdir aslında.. fiziksel olarak bir hoşlantı bir beğenidir.. özgüven açlığı çektiğim yıllar bol bol yaşadım bunu.. durağa kadar kafada 100 tane senaryo çizilir.. sonuç olarak'ta pek bir şey olmaz ya siz önce inersiniz ya da karşı taraf.. fakat biraz da olsa kendime güvenimin geldiği hayatı pek sallamadığım zamanlar otobüste her etkilendiğim kıza yürüme potansiyeline sahiptim.. şimdi karşılıklı hayvani bir bakışma oluyor bunu kabul ediyoruz.. sonra kaybedecek bir şey yok kafası ile gidip numarasını istiyoruz ve defol git be!! dıngg donggg... burası türkiye welcome turkey... bak güzel insan, bak pıtırcığım, bak zalımın kızı madem istemiyorsun madem etkilenmedin bakma yahu! bana bakma! hem de öyle içten içten kaçamaklı bakışlar atma, atma ya! bu kadar basit.. hele ki bazılarının sevgilisi olmasına rağmen gözü hep dışarıda sürekli birileriyle kesişmek arzusu falan ya amaç ne hanfendi? madem tersleyeceksin neyin egosunu yaşıyorsun? ya da sende etkileniyorsun ama kendini bunu terslemeliyim diye mi şartlandırıyorsun ne? anlayamıyorum bu toplumu ya.. şu ana kadar otobüste veya metroda tanışmak istediğim kız sayısı 10 olmuştur hiçbiri de ne numarasını verdi ne de ufak bir muhabbet etti çoğu da tersledi zaten... çıktığımız kişiler genelde hiç kafada yokken hiç hayal edilmeyen kişiler olur ya böyle ansızın zaten o kafada tasarlanan hayaller hiç gerçek olmaz ya... kısacası sokakta, otobüste, sağda solda aşık olmayın.. öyle ya da böyle hayal edilmeyen kişilerle yolunuz kesişecek...
hala birlikte olduğum kișiye otobüste așık olmuș sonra da konușmuștum. hayal değil gençler cesur olun kardeșiniz gibi.
Edit: ayrıldım gençler. Otobüste aşk falan olmaz lanet olsun öyle aşka.
3 yıl sonra gelen üst edit: hahahaaha beta erkekliğime sokayım ya. bu nedir kardeşim. hayır yani bu neyin edebiyatı? neyin draması bu aq. çocukmuşum resmen. deli gibi mavi haplıymışım. biz hiç kimseye muhtaç değiliz beyler. hayatımızın merkezinde kendimiz varız. drama bizim çok değerli olan zamanımızı çalar. eğer ben bu olayı haftada 1-2 yaşasaydım daha umursamaz ve özgüvenli bir hale gelecektim. bak bak şimdi 3 yıl önce yazdığım şeye bak:
benim bir hikayem var. anlatmasam olmaz.
vize haftası, sıkıntılı günlerimdeyim. stresten yüzüm kıpkırmızı, sivilcelenmiş, her gün içiyorum falan.
bundan 7-8 ay önce otobüsteyken bir kız görmüştüm. mizacı kafamdaki ideal, ütopik evlenmelik kadın profiline oturmuştu. fakat istisnai bir durum olarak 7-8 aydır her gün bu kız aklıma gelmekteydi.
aylar sonra, önceki gün stresli bir şekilde otobüsle kampüse doğru giderken bu kız bindi. zaten yüzüm kızarık, domates oldum anasını satiyim. heyecandan terliyordum, titriyordum. durmadan dua ediyordum bunun bir devamı olsun diye.
o an evrenin işleyişine bir müdahalede bulunmam gerektiği kanısına vardım.
kızla aynı durakta indim. yanına gidip ''pardon'' dedim. kulaklığını çıkarttı. ''kusura bakmayın rahatsız ediyorum, hiç böyle şeyler yapmam ama tanışabilir miyiz?'' dedim. ama sanki evlenme teklif ediyormuşum gibi hissediyordum. bütün varoluşumla oradaydım ve adeta vücudumdaki bir yarayı gösterip ''sar beni'' diyordum.
gözlerimin içine baktı, baktı, baktı, gülümsedi, biraz daha baktı. güneş de batmak üzereydi, yandan vuruyordu. çok romantik bir ortam oluştu bir anda. aşık gibi bakıyorduk birbirimize. ama ürküttüm mü nedir, tereddüt etti ve mahçup bir şekilde ''hayır, teşekkür ederim'' dedi. sesi de çıkmıyordu. ''peki'' dedim. utangaç bir şekilde arkasını dönerken ''kusura bakmayın tekrar'' dedim. yine sessizce ve gülümseyerek ''önemli değil'' dedi. heyecandan da ismini sormaya unuttum.
o anda film koptu bende. 2 yıl önce bırakmama rağmen gittim sigara aldım. kim olduğunu bilmediğimden ve tereddütlü reddettiğinden dolayı tribe girdim. vizelerden sıçtım, ailemle kamera açtığımız zaman artık sağlığımdan endişe ettiklerini söylediler. dipteyim yani...