Şoför Beyin camdan kendine doğru esen rüzgara karşı içip kokusunun içeri gitmediğini sandığı sigara kokusuna alışmışsınız , onunla efkarlanmış ve artık sevmeseniz de milyon kere tekrarladığı Koray Avcı (ve onun gibilerinin) şarkılarını ezbere biliyorsunuzdur
sabit kalmaktan nefret ederken. Normal sartlar altinda yarim saat bile oturmak istemezken kapali bir kutu icerisinde saatlerce bir sürü insanla istediğinde duramayacağını bilerek gitmek zorunda kalmaktır.
bunu benim kadar iyi bilen çok az yazar olduğuna eminim. hatta bir ara twitter biomda profesyonel otobüs yolcusu yazıyordu. ama onca tecrübeyi, anıyı burada paylaşmayacağım.
sigarada marine edilmiş amcalar, teyzeler.
telefonda dili yeni çözülmüş gibi aşkla, hunharca dedikodu yapan kişi.
muavine getir götürcü gibi davranan ruhu aç kişi.
arkasındaki insana zerre saygısı olmadan, rahat etme amacıyla değil rahatsız etme amacıyla koltuğu yatıran kişi.
dikkatimi çekti de bebekten rahatsız olan ne çok kişi var. yüksek sesten nefret ederim, çocuklara da düşkün değilim ama bebek "otobüsteyim öyleyse ağlayayım" demiyor ki? anneleri düşünün bir de kadınlar ne kadar utanıyor, geriliyor. kulaklık icat oldu bu arada. tak kulağına, müziği aç ne bebek kalır ne bişey. çözümü en kolay şeyi ne çok büyütmüşsünüz.
kötü koku, bebek ağlaması, her yerinin uyuşması. mola yerinde inince üşümek, inmeyince havasızlıktan daralmak. o kadar kötü tarafı var ki hele de bir de uzun yolculuk yazılmış. iyi tarafını yazsak daha iyi bence. iyi tarafı sadece cam kenarına oturmak gibi geliyor. otobüs yolculuğu küçükken güzeldi. ve ayrıca bir de candan erçetin'in meşhur yalan adlı şarkısının klibine özenip herkesi otobüs yolculuğu heves sarmıştı bir zamanlar. hey gidi.
Tuvalet
Bacakları uzatamamak
Bir kaç saat sonra bacakların inanılmaz ağrıması
Sürekli osurarak uyuyan insanların yakınınızda olması
Koltuğu itme , koltuğu kaldır diye kavga eden insanlar.
ağlayan bebek zaten uzun otobüs yolculuğunun olmazsa olmazı. bebek yolcu yoksa bile otobüs şirketleri tarafından konulduğuna inanıyorum. diğeri de mola yerinde üşümek. antalya, erzurum fark etmiyor hepsinde üşürsünüz.
herkes söylemiş ama ben de söyleyeyim...bebek ağlaması aga....bi keresinde uyuyamayacağımı anladığımdan, çok karmaşık bir kitabı resmen sabaha kadar okudum, ve neredeyse bitirdim, bütün otobüs o eşşeoleşşek velet yüzünden bütün gece nöbet tuttuk !!...
o veletin annesi bize "anlayışınız için teşekkür ederim " falan demedi !!
mecbur muyuz lan biz senin çocuğunun çilesini çekmeye ?!...
hep derim bi daa diyim...bilet satanlar bütün bebekli kadınları aynı otobüse versinler !! "bebekliler otobüsü" diye bi kavram oluşsun. otobüsün üzerinde bi "emzik" resmi olsun...
de orada da otobüs şoförü ankaradan izmir´e bi kere gelir, bu hayatı zikiim diyip, kendini asar, diye korkuyorum...
"bebek ağlaması" hani böyle 10 dakka falan diil aga, ciddi ciddi 4,5-5 saat ağlamayı başarabilen veletler var bu dünyada...maalesef...
bebek konusuna otobüs şirketlerinin bi çare düşünmesi lazım...bebekleri anesteziyle otobüse binerlerken 8-9 saatliğine uyutsak, bu bir suç teşkil eder mi, bilemiyorum açıkçası...
Kıç yanması, bel ağrısı, boyunuz uzunsa diz ağrısı, can sıkıntısı. En kötüsüde gittiğiniz yol engebeliyse o sallantılardır. Öyle bir yolda 1 saat geçirmektense uçakta 5 saat geçirmeyi tercih ederim.